25.08.2008 - 15:09 | Son Güncellenme:
CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, Başbakan Erdoğan’ın “Ben çevrecinin daniskasıyım. Biz boş gezen çevreci değiliz" şeklindeki sözlerini Meclis gündemine taşıdı. Soysal, Başbakan Erdoğan’a, “Çevre konusunda topyekun bir duyarlılık sergilenmesi gerekirken, çevrecileri bu şekilde aşağılamanın Türkiye’ye yapacağı katkı nedir" diye sordu.
CHP’li Soysal Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yazılı yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na bir soru önergesi verdi. Önergesinde, Erdoğan’ın Rize’de yaptığı konuşmalarda çevre duyarlılığı olan insanları ve sivil toplum örgütlerini uygunsuz bir üslupla suçladığını ifade eden Soysal, “Erdoğan’ın ‘Kimse bu milletin önüne takoz olmasın’, ‘Ben çevrecinin daniskasıyım’, ‘Biz boş gezen çevreci değiliz’ gibi sözleri yıllarını doğanın korunmasına adamış pek çok aydınımızı, bilim adamımızı, vakıf ve dernek yöneticimizi incitmiştir" dedi. Erdoğan’ın bu sözlerinin orman yangınlarının ve büyük kentlerde susuzluk sorunlarının arttığı, kuraklık nedeniyle tarım alanlarında verimin düştüğü bir dönemde söylenmesinin manidar ve düşündürücü olduğunu vurgulayan Soysal şunları kaydetti:
“Oysa Başbakan Erdoğan’ın bu yakışıksız sözlerle bahsettiği çevreciler çok uzun süre önce çevre kirliliğine, enerji sıkıntısının doğayı harap etmeden giderilmesinin önemine, kuraklık tehlikesine dikkat çekmişlerdir. Hükümet ise bu sözlere hep kulağını tıkamıştır."
Başbakan Erdoğan’a “Sağlıklı bir çevrede yaşamayı talep etmek anayasal bir hakken, bu hakkı savunan kişi ve kuruluşları ‘boş vakitlerini dolduruyorlar’ diye suçlamanın Türk ulusuna ve kamu vicdanına katkısı nedir" diye soran Soysal önergesinde şu sorulara yer verdi:
“-Çevre konusunda topyekun bir duyarlılık sergilenmesi gerekirken, çevrecileri bu şekilde aşağılamanın ve bu konudaki araştırmaları, çalışmaları, seminerleri hatta protesto eylemlerini önemsememenin Türkiye’ye yapacağı katkı nedir?
-Sinop’ta nükleer enerji karşıtı gençlerce kurulan ekolojik kampa yönelik engellemenin, sizin bu sözleri sarfettiğiniz döneme denk gelmesi bir tesadüf müdür? Yoksa bu gözaltılar, çevre duyarlılığını dışa vuran insanlara yönelik baskıyı artırma çabasının bir tezahürü müdür?
-Israrla savunduğunuz hidroelektrik santrallerin Karadeniz coğrafyasını ve bölgenin ekosistemini olumsuz etkilemeyeceğine ilişkin görüşlerinizin kaynağı nedir?
-Çevre konusunda faaliyet gösteren STK, dernek ve vakıftan özür dilemeyi düşünüyor musunuz?"