07.03.2018 - 14:54 | Son Güncellenme:
DHA
İstanbul’da yaşayan Arap aydınlarının birikimlerini Türkiye’nin entelektüel hayatına dahil etmek ve ortak projeler geliştirmeye yönelik bir tanışma ve görüş alışverişi için “İstanbul’da Yaşayan Arap Aydınlar Çalıştayı" düzenlendi.Çalıştay, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) ev sahipliğinde Zeytinburnu 1453 Çırpıcı Sosyal Tesislerinde gerçekleştirilen ve 2 gün sürecek çalıştaya İBB Başkanı Mevlüt Uysal, İlim Yayma Cemiyeti Mütevelli Heyet Başkan Vekili Bilal Erdoğan, AK Parti Siirt Milletvekili Yasin Aktay, İBB Kültür Daire Başkanı Rıdvan Turan, Eski Yemen Sağlık Bakanı Dr. Necip Ğanim, Eski Mısırlı bakanlarından Prof. Dr. Amr Derrac, Salah Abdulmaksud, Yayha Hamid, Eski Cumhurbaşkanı adayı ve Mısır Devrimin Yarını Partisi Lideri Eymen Nur, İstanbul’da yaşayan Arap eski bakanlar, siyasiler, bürokratlar, akademisyenler, edebiyatçılar, şairler, vakıf ve dernek başkanları, müzisyenler ve gazetecilerden oluşan Yemen, Tunus, Filistin ve Irak'ın da aralarında bulunduğu birçok ülkeden aydınlar katıldı.
İSLAM DÜNYASI BÜYÜK BİR MEDENİYET KRİZİ YAŞIYOR
Çalıştayın açılışında konuşan İlim Yayma Cemiyeti Mütevelli Heyet Başkan Vekili Bilal Erdoğan, bugün bir istişare maksadıyla bir araya geldikleri ifade ederek, "Müslümanlar olarak bizi suni sınırlarla veyahut çeşitli kimlik unsurlarıyla bölen, dil, ırk, meşrep ve mezhep tarzı sınırları kaldırıp bir araya gelip meseleleri aramızda istişare etmemiz gerektiğini devamlı Batı'ya, Yahudiye, masona, devamlı şuna buna suç atmayıp, oturup 'Biz ne yapıyoruz?' Bunu konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. Bugün hakikaten İslam dünyası büyük bir medeniyet krizi yaşıyor. Medeniyetimiz Batı medeniyetine bir alan boşalttı. Batı medeniyeti yükselirken İslam medeniyeti maalesef geride kalmış oldu" diye konuştu.
Yaşanan medeniyet krizinin daha önce görülmeyen beka mücadelesine de işaret ettiğini ifade eden Erdoğan, "Bu açıdan bu entelektüel açlığı İslam alemi olarak hep birlikte gidermemiz gerekiyor. Bunun için bu tür entelektüel buluşmalara ve kaynaşmalara vesile olacak kapsamlı projelere, çeviri faaliyetlerine, ilmi toplantılara ihtiyacımız var. İslam aleminin entelektüel kaynaklarını yeniden keşfetmesi, bu zemin üzerinden yeni fikri açılımlara kapı aralaması gerekmektedir. Çünkü hakikaten bizim sadece İslam aleminin medeniyet olarak zirvede olduğu dönemlerde değil, daha sonraki dönemlerde de 18, 19 ve 20. yüzyıllarda çok değerli fikir insanlarının değerli eserler verdiğini görüyoruz. Ancak bunların sadece Arapça, Türkçe veya çıktığı coğrafyaların dillerinde olduğunu, İslam dünyasının diğer dillere çevrilmediğini, dünyayla paylaşılmadığını görüyoruz." dedi.
BATI MEDENİYETİNİN İSLAM DÜNYASINI İŞGALİNİ SONLANDIRMALIYIZ
İslam alemini temelde çözülmesi gereken 4 sorunu olduğuna vurgu yapan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Batı medeniyetinin İslam dünyasını işgalini sonlandırmalıyız. Bu işgal zaman zaman askeri işgal olarak tezahür etti. Genel itibarıyla baktığımız zaman bunun bir kültürel tahakküm, işgal olduğunu aslında işgal edilenin topraklarımız değil, akıllarımız, kafalarımızın içi olduğunu görüyoruz. İslam alemi kültür, teknik ve medeniyet sahasında kazanmak mecburiyetinde. Bugün Afganistan'dan Orta Doğu'ya, Afrika'ya kadar çatışmalar, savaşlar, iç çekişmeler, istikrarsızlıklar maalesef İslam aleminin ayağa kalkışını engellemektedir. İkinci olarak Müslümanlar ittihadı yani birliğimizi gündemimizin merkezine yerleştirmek zorundayız. Sadece bu ayağa kalkışın olmazsa olmazı olduğu için değil. Aynı zamanda bizi yaratan rabbimizin emri olduğu için bunu merkeze almak zorundayız. Müslümanların birliği, beraberliği ve kardeşliği istiklalin ve istikbalin adeta kilit taşıdır. Mezhep, etnik farklılıklar, bunları bir tarafa koyarak, dünyanın neresinde bir Müslümanın burnu kanıyorsa acısını bütün Müslümanların çekeceği bir iklimi, birliği, ruhu yaşatmak zorundayız."
NE KADAR BİLSENİZ DE BU SİZİN CAHİL OLMADIĞINIZ ANLAMINA GELMİYOR
Üçüncü sorunun cehaletin ve entelektüel fukaralığın giderilmesi olduğunu ifade eden Erdoğan, "Günümüzde iletişim ve ulaşım teknolojilerine bağlı olarak bilgiye erişim çok kolay hale gelmiş olsa da haber ağı çok geniş olsa da Müslümanların bir şuur problemi olduğu görünmektedir. Cehalet, sadece eğitim öğretimle maalesef giderilemiyor. Bizde 'Kitap yüklü eşekler' diye çok meşhur bir şairin tabiri vardır. Ne kadar bilseniz de bu sizin cahil olmadığınız anlamına gelmiyor. Müslümanların dünyada olup bitenlere karşı sahih gerçek bir bilince kavuşması, bunun da elbette mümkün olması için aydınların Müslüman kesimleri ve toplulukları işlemesi, onlara bu mefkure oluşturma mücadelesini aktarmanız gerekiyor. Elbette bu üç meseleden sonra İslam alemi olarak bir sefaletle, yoklukla ve yoksullukla da mücadele verdiğimiz bir gerçektir. Bunu yaşarken İslam ülkeleri arasında da ciddi gelir dağılımı adaletsizliklerinin olduğunu görmek zorundayız. Bir tarafta çok zengin İslam ülkeleri var öbür tarafta günlük 2 dolar 20 sent sınırının altında ciddi nüfus yoğunluğu olan İslam ülkeleri var. Bu adaletsizliği gidermemiz gerekiyor. Çünkü İslam dininin beş esasından birisi zekattır." dedi.
UYSAL: İSTANBUL HER DÜŞÜNCEYİ KENDİ İÇİNDE BARINDIRAN BİR YAPI
İBB Başkanı Mevlüt Uysal da İstanbul’un geçmiş tarihine bakıldığında her dönemde herkese kucaklayan bir yapısı olduğunu vurgulayarak, “19 yüzyılın başlarında ortalarında Kafkasya’da yaşananlar ve İstanbul’u bir sığınma limanı görüp İstanbul’a gelenler, 20. yüzyılda Balkanlar’da yaşananlar İstanbul’a sığınanlar ve bugün baktığımız zaman İslam Dünyası’nda yaşananlar ve İstanbul evimiz deyip burada yaşayanlar. Tabii ki bu arada Anadolu’da yaşanan ekonomik sıkıntılar vesilesiyle İstanbul’u bir kurtuluş limanı olarak görüp İstanbul’a gelen bir Anadolu insanı ve 15 milyona yaklaşan bir nüfus. Bütün bunlara rağmen baktığımızda İstanbul gerçekten herkese ev sahipliği yaptığı gibi her düşünceyi de kendi içinde barındıran ondan istifade eden dostça yaşamasını temin eden sağlayan bir yapı. İnşallah İstanbul’un bu özelliği devam eder. “ dedi.
SIKINTILI YERLERE BAKTIĞIMIZ ZAMAN HEPSİ İSLAM COĞRAFYASI
İspanya’da 500 sene önce yaşananlardan sonra gelen yahudi vatandaşların İstanbul’un kendilerine kucak açmasını halen minnetle andığına dikkat çeken Uysal, “Bugün yaşananlara baktığımız zaman o dünya savaşında yaşananlardan daha az sıkıntılar yaşanmadı. O süreçte yaşananlar sadece ekonomik mücadeleleriydi ama bugün baktığımız zaman kültür mücadelesi, medeniyet mücadelesi şekline dönüşmüş gibi sıkıntılı yerlere baktığımız zaman hepsi İslam coğrafyası. Değişik gerekçeleri sebepleri olabilir. Ancak aydınlar, fikir insanları bu konuda ne üretebilirse bu sıkıntılar o kadar çabuk ve hızlı düzelebiliyor diyor tarihe baktığımız zaman. Bu manada da biz diyoruz ki, İstanbul’da yaşayan sizlerin şuan dünyanın yaşadığı bu sıkıntılara çözüm olma adına yapabileceğimiz çok şeyler olduğunu düşünüyoruz. Özellikle gördüğümüz zaman vatandaşlara, yaşayan insanlara, idarecilere çıkış yolunu ancak çıkış yolunu sizin gibi aydınlar, okur yazarlar ve münevver insanlar bunu tartışıp çalışması gerekiyor" diye konuştu.
"İSTANBUL'DA BU KADAR MÜLTECİ VAR, NİYE SORUN GÜNDEME GELMİYOR" DİYE SORDULAR
Yaklaşık 15 gün önce Londra’dan İstanbul ve Ankara’ya değişik ziyaretler için lordlardan ve milletvekillerinden bir grubun geldiğini belirten Uysal, şöyle devam etti:
“Israrla bize yönelttikleri soru şuydu? ‘İstanbul’a bu kadar mülteci var. Niye sorun gündeme gelmiyor? Sorun var da gündeme mi gelmiyor? Yoksa sizin sihirli bir çözümünüz var da o problem oluşmuyor? Biz onlara şunu söylediğimiz zaman şaşırdılar Dedik ki, "Evet İstanbul’da yaklaşık 600 bin Suriyeli mülteci var. Gürcistanlı var, Ermenistanlı var çok değişik ülkelerden var. Onların kendi müstakil kendi kendilerine yaşadıkları bir yerde değil, İstanbul’da herkesle beraber yaşıyorlar. Öyle olunca İstanbul halkı hoşgörüsünü onlara gösterince onlarda aynı hoşgörüyle cevap veriyorlar sanki bir problem yokmuş gibi beraber yaşayabiliyorlar. Bunu duydukları zaman şaşırdılar. Yine Avrupa’dan büyükelçiler, konsoloslar geldiği zaman gündemlerinde bu var. Baktığımız zaman problemimiz çok ama yine baktığımız zaman çözümümüz kolay. Biz oturup beraber kafa yorup buradan nasıl çıkabiliriz dediğimiz zaman gerçekten hızlı bir şekilde çözümler de üretilebilir. Mesela oturup bunları konuşmak. İnanıyorum ki, burada konuşulanlar sonucunda ortaya çıkan tablo İslam coğrafyasında yaşananlara bir çözüm, bir çıkış yolu gösterir buna inanıyoruz. Eğer bunu yapmazsak, psikolojide sosyolojide vardır. Öğrenilmiş çaresizlik yani bu hayata biz mahkumuz bununla devam etmek zorundayız. O konuma düşeriz. O zaman da şu anda yaşadığımız sıkıntılarda bize kalıcı olarak miras olarak kalabilir."
Açılış konuşmalarının ardından Erdoğan ve Uysal’ın da aralarında bulunduğu protokol katılımcılarla birlikte toplu fotoğraf çektirdi.