SiyasetBaykal'ın 13 takıntısı var

Baykal'ın 13 takıntısı var

16.06.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Töremize uymuyor

Baykalın 13  takıntısı var



     

     Ka - Der'in (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği) düzenlediği kurultayda kadın sorunları tartışılıyor. Ka - Der'in önceliklerini anlatır mısınız? Ka - Der'in eylem programı çıkartma çabası alkışlanacak bir girişim. Türkiye'de pek çok alanda değişiklik isteniyor ama bunları somut bir eylem planına dönüştürerek yapma bilinci yok. İşte Ka - Der altıncı yılını dolduran ve uluslararası bağlantıları olan bir sivil toplum kuruluşu olarak bunun gereğini anlamış durumda. Dört ana başlık altında kadın sorunları tartışmaya açıldı.
     Ekonomi ve çalışma yaşamında kadın. Kız çocuklarının eğitimi. Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi. Siyasette ve karar alma süreçlerinde kadın. Kadın sorunlarını çözememiş bir Türkiye AB standardını yakalayamaz. Yazılı olmayan Kopenhag kriteri, kadın erkek eşitliği aslında. Avrupa ile eşit statüde bir ülke olabilmek için bu alanda da adımlar atmalıyız. AB tarafı bunu çok eskiden beri dile getiriyor ama bizim hafife aldığımız, görmek istemediğimiz bir mesele. Kadın erkek eşitliği konusundaki imajımız gerçeği yansıtmıyor; biz hâlâ Cumhuriyet'in ilk döneminde kalmışız, 1930'larda seçme ve seçilme hakkını Fransa'dan bile önce veren ülkeyiz söylemine takılmışız.
     
     Çok geriden geliyoruz
     Kadın sorunları AB - Türkiye ilişkisinden soyutlanabilecek bir konu değil. AB ile kıyasladığımızda çok geriden geliyoruz. Örneğin bir aday ülke Bulgaristan kadınlarının parlamentodaki oranı yüzde 26.
     Parlamentodaki kadın sayısı yüzde 5 bile değil. Belçika, 1994'te yüzde 25 olan kadın parlamenter kotasını 1999'da yüzde 33'e çıkardı. Portekiz 1999'da yüzde 25 kota getirdi.
     TBMM'nin yüzde 30'u kadın olmalı. Ancak Türkiye'de kota karşıtı lobi Anayasa engelini öne sürmeye başladı.
     
     Kadınlara kota verilmeli
     Kadın kotası Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır, deniliyor.
     Eşitlik nedir? Her şeyden önce yasa karşısında eşitlik. Ama bu negatif tanım. Eşitsizliği gidermek için bazı hallerde ayrım yapılması gerekiyor. Bu da pozitif bir tanım. Yani farklı insanlara fırsatlar sunarak eşitliği sağlamayı hedefliyorsunuz. Dolayısıyla kadının eşitliğini sağlayabilmek için ona fırsat eşitliği değil, farklı fırsat sunmak durumundasınız. Çünkü geç başlamış bir yarış söz konusu. İşte kotanın felsefesi bu.
     
     Kadınlar vitrinde
     CHP'nin Parti Meclisi üyeliklerinde uyguladığı bir kota var, onun dışında da bir kotası yok. Kadınları listenin en dibinde vitrin malzemesi olarak kullandı CHP, ben dahil.
     CHP'nin örnek aldığı Alman Sosyal Demokratları, son seçimlerde kadın parlamenter oranını yüzde 40'a çıkardı. CHP'de bu oran yüzde 4 bile değil.
     Sistem kadınları caydırıyor
     Kadınları caydıran bir sistem var. Siyasi partilerde erkek dayanışma sistemlerinin içine kadınların azınlıkta olarak girmeleri çok zor. Parti teşkilatları kadınlara göre yapılanmamış. Kadınlar tuvaleti bile yok ilçe örgütlerinde. Bir de bunun parasal boyutu var.
     CHP'de ve diğer bütün partilerde kadın örgütlenmesi var ama bunun etkisi ne, ona bakmak lazım. Kadın kolları başkanını, katıldığı üçüncü seçimde artık ayıp olmasın diye listeye koydular. Nihayet milletvekili seçildi. Onun da diğer kadınları desteklemek yönünde bir etkisi olamıyor, çünkü kendini seçtirmenin derdinde haklı olarak. Kadınları aday yapmamak için büyük direnç var. Onu kırıp her şeye rağmen ben aday oldum. Ne oldu?
     Evet, CHP'ye davet edilen iki kadından ben 13'üncü, Nur Ger 11'inci sırada mı olmalıydı? Kadınları son derece caydırıcı bir tablo. "Gelmeyin" mesajını CHP son seçimde çok net bir şekilde Türkiye'nin bütün kadınlarına verdi.
     Deniz Bey'in böyle bir takıntısı var 13'üncü sıraya hep kadınları koyuyor; ilk ben değilim, Şule Bucak, Ayla Özlü aynı kaderi paylaşmışlar.
     Onun adına istismar diyorlar biliyorsunuz. Bunları seçim döneminde söyleyemedim, çünkü bir parti adına siyasal mücadelenin içine girdim.
     
     İsrail Bakanlar Kurulu'nda geceleri kadınlara yapılan saldırılar tartışılıyormuş. Bakanlardan biri sokağa çıkma yasağı konulmasını önermiş. Kadın Başbakan Golde Meir'in kararı şu olmuş: "Saldıranlar erkek değil mi, o halde sokağa çıkma yasağı uygulanacaksa erkekler evde oturmalı."
     Ben de şimdi Golde Meir gibi kadınları rahatsız edenler erkek, o vakit erkekler örtünsün, eğer bir çözüm olacaksa diyorum... Latife ediyorum tabii ki...
     
     Körfez Araplarını andırıyorlar
     Bu giyim Körfez Araplarının tarzını andırıyor ve bizim töremize uyan bir tarz olmadığı açık. Ekose Burberry's deseni eşarplar seçiliyor. Geçenlerde AB'den gelen bir kadın politikacı konukla Tayyip Bey'in eşi aynı eşarbı bağlamıştı. Biri başına, öteki de boynuna... Ekoseye merak aslında modernleşmenin bir göstergesi. Dikkat ederseniz güllü çiçekli geleneksel eşarp desenlerini bağlamıyorlar başlarına.
     Güçlü ama bölünmüş durumda. Laik ve İslamcı kadınlar, şimdi de Kürt kadınları kendilerini ayırdılar.
     AB sürecinde kadınları eğitebilmeliyiz. Okuma yazma bilmeyen 9 milyondan 6 milyonu kadınlar. Küreselleşme sempozyumunda Genelkurmay İkinci Başkanı Büyükanıt Kürtçe yayınla ilgili olarak 'Esas büyük ayıbımız Türkçeyi öğretememek' demişti. Türkiye kadınlarını eğitebilmiş olsaydı Kürt meselesini bu yoğunlukta yaşamıyor olacaktı.
     


SİYASET


"Sohbet Odası"nın bu hafta ki konuğu; Kadın Adayları Destekleme Derneği kurucu üyesi gazeteci Zeynep Göğüş
'Türbanın çözümünü AİHM'ye bırakmamalı'
Erdoğan'a 'Ecevit' sitemi...
İşkence davaları polisi bunalttı
SİT alanlarında başkanlar tepkili
'Herkes evini düzenlesin'