30.04.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:
ESRA ALUS İstanbul
Balyoz davasının dünkü duruşmasında bazı sanıklar ve avukatları ile Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş arasında “12 Eylül” tartışması yaşandı.
Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları yerleşkesinde İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen Balyoz davasının dünkü 25. duruşmasında emekli Orgeneral Şükrü Sarışık’ın çapraz sorgusu yapıldı. İddianamedeki plan seminerindeki ses kayıtlarında iç ve dış tehditlerle alakalı, Türkiye genelinde bir durum değerlendirmesi yaptıklarını anlatan Sarıışık, buna jenerik senaryo içinde yer verdiklerini söyledi. Ülkenin geleceği ve bekasını sağlamak için plan seminerinde, bu jenerik senaryoyu anlattığını anlatan Sarıışık, bu jenerik senaryodaki her şeyin nasıl yasal çerçevede anlatıldığını kaydetti.
Üye Hakim Ali Efendi Peksak, plan seminerindeki konuşması sırasında bir parti isminin kullanılıp kullanmadığını sorması üzerine, kendisinin böyle bir şeyi kullanmadığını, kullananın olup olmadığına ilişkin bir bilgisinin de olmadığını kaydetti. Peksak, iddianamede yer alan bir ses kaydında, 12 Eylül’ü darbe olarak kabul ettiğinini hatırlatması üzerine Sarıışık, “Bunu dünya kabul etti. Benim kabul etmemem neyi değiştirir?” dedi. Sarıışık, toplumsal olaylara alınacak tedbirlerin önemli olduğunu ifade ederek, ülkeyi bölmek ve yıkmak ile irticai faaliyetlere karşı tedbirlerin alınması gerektiğini kaydetti.
Savcının sorusuna ret
Şükre Sarıışık, “Herkes bu konuda hemfikir ve aynı şeyi söylüyor ‘Bir günde 30-40 kişi ölüyor, ertesi gün bir şey yok. Neden?’ Çünkü, kamu güvenliği sağlandı. Demek ki herkes görevini tamamıyla yaptığı için. Bugün de herkesin görevini tam olarak yapması lazım. Emniyet güçleri de doğru düzgün çalışınca ortalık düzeliyor. Herkes görevini yapsa ne gerek var ihtilale, darbeye” dedi. Bunun üzerine söz alan Cumhuriyet savcısı Savaş Kırbaş, “12 Eylül’de her şey süt liman oldu’ diyorsunuz 11 Eylül’de de aynı ordu vardı. O zaman neden engelleyemedi? Başka bir ordu mu vardı 12 Eylül’de?” demesi üzerine, sanıklar ve avukatlar bu sorunun sorulmasına itiraz etti ve sorunun davayla ilgisi olmadığını belirterek, tepki gösterdi. Mahkeme Başkanı Ali Alçık da araya girerek, “Savcı sorusunu sorsun, tamamlasın ondan sonra itiraz edin. Neyi soracağını nereden biliyorsunuz?” dedi.
‘Darbe yargılaması yapıyoruz’
Savcı Kırbaş da tekrar söz alarak, “İddianamede 12 Eylül’ün olmadığı hususuna katılmıyorum. 491. sayfadaki seminer kayıtlarında 12 Eylül’e ilişkin değerlendirme var. 12 Eylül ile ilgili kıyaslama yapan sanığın kendisidir. Biz burada darbe yargılaması yapıyoruz” dedi. Sanık Sarıışık’ın diğer avukatı Osman Topçu da iddianame ve davanın 12 Eylül ile bir ilgisinin olmadığını anlatarak, bu sorunun sorulmasına karşı olduklarını kaydetti. Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın avukatı Celal Ülgen de savcının her konuşmasında, “İddianamede yer olmamakla birlikte” ifadesini kullandığını anlatarak, “Sanık vekilleri olarak ne 12 Eylül’ü de ne de 12 Eylülcüleri savunma konumuna düşeriz. Biz 12 Eylül’de yapılanları kınamış insanlarız” dedi.
E. Albay Hakan Büyük tutuklandı
“Balyoz Planı” soruşturması kapsamında, Eskişehir’deki evinde yapılan aramada ele geçirilen yeni belgelere ilişkin mahkemeye sevk edilen emekli Albay Hakan Büyük, tutuklandı.
Korgeneral Taş: Yabancı orduları beslersiniz
Korgeneral Ayhan Taş, iddia edilen konularda kimseden görev ve talimat almadığını, kendisinin de görev yaptığı 15. Kolordu Komutanlığında hiç kimseye bu yönde emir ve talimat vermediğini söyledi. Hiçbir oluşum, yapılanma ve örgütten haberi olmadığını, yasal olmayan bir oluşumda hiçbir zaman bulunmadığını kaydeden Taş, İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarının, iki belgede yer alan imzaların Albay Mehmet Yoleri’ye ait olmadığı yönündeki raporunu hatırlattı. Napolyon Bonapart’ın bir sözüne yer veren Taş, Balyoz iddianamesinde yer bulan iddiaları reddetti. TSK’yı bu şekilde güçsüz bırakacaklarını düşünenlere cevap vermek istediğini ifade eden Taş, “Kendi ordusunu sevmeyen uluslar bir gün yabancı orduları beslemek zorunda kalır” dedi.
Tüma. Cem Gürdeniz: TSK’ya büyük tasfiye
Tümamiral Ramazan Cem Gürdeniz ise Balyoz davası siyasi bir dava olduğunu savundu. Davanın, TSK’nın en büyük çaplı tasfiyesine teşebbüsün bir aracı olarak hatırlanacağını vurgulayan Gürdeniz, haksızlığa uğradığını, bunun da karşılıksız kalmayacağını dile getirdi. Gürdeniz, bu kapsamda 22 Şubat 2010’daki tutuklamaların hukuksuzluğu üzerine AİHM’e yaptığı başvurunun kabul edildiğini ve davanın görüleceğini anlattı. Dava kapsamında 40’ı muvazzaf 52 denizcinin yargılandığını, 12’si amiral olan bu personelin Deniz Kuvvetlerinde çok kritik görevlerde bulunduğunu dile getiren Gürdeniz, tasfiye amaçlı bir dava uğruna Deniz Kuvvetlerinin geleceğinin yargılandığını, Türkiye’nin denizlerdeki varlığının sindirilmeye çalışıldığını savundu.
E.Tuğg. Tanyeri’den BOP’lu savunma
Emekli Tuğgeneral Suha Tanyeri de, plan seminerinde “Mevcut iktidarın uygulamalarından cesaret bulan irticai grupların, devlet düzenimizin temelini oluşturan laiklik ilkesini kendi çıkar ve amaçlarına göre yorumladıkları görülmektedir” ifadesiyle ilgili, “Tarih 2 Aralık 2002. Hükümet henüz 4 gün önce görev almış. Bu kadar sürede hükümet ne gibi uygulamalar yapmış da irticai gruplar cesaret bulmuş” dedi. Büyük Ortadoğu Planı’nı ilk kez 7 Ağustos 2003’te Condoleeza Rice’ın gündeme taşıdığını belirten emekli Tuğgeneral Tanyeri, “BOP resmi olarak 2004’te, ABD’de düzenlenen G-8 Zirvesi’nde ilan edilmiştir. 2 Aralık 2002’te yazıldığı öne sürülen plana bu bilgilerin dahil edilmesi madden mümkün değildir” dedi.