ATATÜRK ORATORYOSU
Edirne’den Ardahan’a kadar
Bir toprak uzanır
Boz kanatlı üveyikler üstünden uçar
Ardahan’dan Edirne’ye
Edirne’den Ardahan’a kadar
Kopdağı’nda akar bir çeşme var
Serçe parmak kalınlığında suyu
Haram etmiş gece gündüz uykuyu
Akar da akar
Samsun’un evleri denize bakar
Sokakları yosun içinde
Çaparlar, takalar, mavnalar
Bilyalar gibi suyun yüzünde
Bir iner bir kalkar
Savaştepe Köprüsü’nden geçen trenler
Sel olur İzmir’e akar
İzmir’in denizi kız kızı deniz
Sokakları hem kız hem deniz kokar
Güneyde mis kokulu bir ağaç
Yuvarlak yaprakları ince
Yaz gelip de güneş vurunca
Dallarından bal akar
Bu toprak bizim yurdumuzdur
Deli gönül yücesine çıkar
Bir üveyik olur uçar gider
Ardahan’dan Edirne’ye
Edirne’den Ardahan’a kadar
Birgün kara bulutlar göklerimizde
konaklamıştı
Yaylılar gelip geçiyordu güneyden
örtük kara perdeler sallanıyordu
Utanıyordu Anadolu’dan Gglip geçen
Milletin yüreği kan ağlıyordu
Askerler gelip geçiyordu güneyden
Yaralı, hasta, yorgun askerler
Akşam olmuştu yurda toplanıyordu
Sağ kalan yiğitler birer birer
Analar haber soruyordu güneyden
Tarlalar kadar ırmaklar kadar durgun analar
Örtük kara perdeler sallanıyordu
Utanıyordu Anadolu’dan gelip geçen
Fakat kalanlar anayurtta koplanıyor
Gökyüzünde kara kara bulutlar
Başımıza nerden geldiniz
Bizler konukseveriz ama
Düşmanları sevmeyiz
Gökyüzünde kara kara bulutlar
Harmanlar çürüdü yüzünüzden
Sizinle görülecek işimiz yok
Gidin üstümüzden
Mavi değil artık denizlerimiz
Tarlalar sürülmez oldu
Sütü kesildi davarların
Öksüz kaldı bebelerimiz
Gökyüzünde kara kara bulutlar hayın mı hayın
Birgün gelir hesabını sorarız
Buralarda durmayın
Ne bulutlar gitti, ne göklerden
Bir haber geldi
Bu sefer de millet padişahlara seslendi
Biz yoksul bir milletiz
Göklerimizde solgun ışıklar yanar
Nasılsa yenilmişiz bir kere
Ama uzun sürmez o kadar
Biz yüce umutları ümit edinmişiz kendimize
Bu toprak bizim yurdumuzdur
Deli gönül yücesine çıkar
Bir üveyik olur uçar gider Ardahan’dan Edirne’ye
Edirne’den Ardahan’a kadar
Ne bulutlar gitti ne padişahlardan
Bir haber geldi, Kemal Paşa derler
Bir yiğit vardı, bu Sefer de millet
Türkülerle Kemal Paşa’ya haber saldı
Kemal Paşa, yenilmez, yiğit, şanlı
Komutan
Savaşa girer gibi yetiş bize
Yetiş bize, çöllerde bile olsan
İnanç doludur, güç doludur
Bin kere yurdumuzu kurtaran
Bir görseydin, ağlardın halimize
Kuşun kanadında türküler
Kemal Paşa’nın gönlüne vardı
Cevabından önce kendi geldi
Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı
Selam durdu kayığı, çaparı, takası
Selam durdu tayfası
Bir duman tüterdi bacasından
Bir duman
Duman değildi bu memleketin uçup giden kaygılarıydı
Samsun limanında bu gemiden atılan
Demir değildi
Sarılan anayurda
Kemal Paşa’nın kollarıydı
Selam verecek Anadolu çocuklarına
çıkarken yüce komutan
Karadeniz’in halini bir görmeliydiniz
Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar
Kalktı takalar
İzin verseydi Kemal Paşa
Ardından gürleyip giderlerdi
Erzurum’a kadar
Bu ne inançtı ki Kemal Paşa
Atının teri kurumadan
Sürüp geldin yeni yeni savaşların peşinde
Bir selam gibi gitti Erzurum’a
Bin selam gibi geldi Sivas’a Erzurum’dan
Dağlar alçaldı yol vermeye
Temizlendi ikliminden karından
Analar bacılar yola döküldü
Cephane taşıdı arkasından
Irmaklar suyundan faydalaştı
Ağaçlar duldasından
Yer gök inledi, bir yol daha
Kurtuluş Savaşı’ndan
Biz biliriz bizim işlerimizi
İşimiz kimseden sorulmamıştır
Kılıçla, mızrakla, tüfekle
Başımız bir kere eğilmemiştir
Kuzumuz var yaylalarda meleşir
Çeşmemiz var gece gündüz söyleşir
Yazımız var pehlivanlar güreşir
Bu toprağa kimse girmemiştir
Davranı da deli gönül davranı
Kemal Paşa dinlemiyor fermanı
Anası, bacısı, kızı, kızanı
Bizim Gibi millet görülmemiştir
İnönü’de iki kılıç gibiydik
Düşmanla biz
İnönü’de iki kılıç karşı karşıya
Selam olsun birincinin yapıldığı çarşıya
Birinci kılıca su veren usta
Hakkı, yiğitliği, sevgiyi
Bu kılıcın kabzasına işlemiş nakışta
Birinci kılıçla dönüşen yiğit vur
Önü al önlüklü, yanağı gamzeli
Hanım kızlar nişanlısız kalmaya
Vur anam babam, vur kardeşim
Hain düşman yurdumuzu almaya
Bizim süvarimiz amma da ata biner
Ayağı yere değer başı göğe değer
Bizim piyademiz yolda yeğin gider
Bastığında toprağı ezer
Bizim topçumuzun narası hey babam hey
Gülleden beter
Sadıçlarım sizin gibi yiğitler oldukça
Bu millet yaşar
Sakarya’dan düşman almış meydanları,
Kaçıyordu
Kattı Kemal Paşa’nın ordusu düşmanı uğruna
Pişman etti anasından doğduğuna
Çevirdi Sakarya, çevirdi süvariler
Veryansın etti topçu, veryansın etti piyadeler
Kattı Kemal Paşa’nın ordusu sürdü gitti
Yetiştikçe vurdu düşmana
Hain düşman, sarhoş gibi sallana sallana
On beş günde İzmir’i dar buldu
Ölen kurtuldu, sağ kalan teslim oldu
Kaçtı gemiler
Alnı sargılı, kolu sargılı, boynu sargılı
Ahmet’ler, Bekir’ler, Ali’ler,
Mahmut’lar, Kazım’lar, İbrahim’ler
Peşlerinden gittiler
Diz çöküp kordon boyuna
Ta yürekten çekip tetiği
Gemilere yaylım ateş ettiler
Bu ne inançtı Gazi Paşa
Atının teri kurumadan sürüp gittin yeni yeni
Savaşların peşinde
Sana borçluyuz ta derinden
Yurdumuzu sen kurtardın
Hasta, yorgun düşmüştük, yaramızı sen sardın
Yiğittin, inanç doluydun, yapıcıydın
Sanatkardın denizler kadar engin
Kimsenin görmediğini görürdü
Sevgi ile bakan gözlerin
Dedin ki bu millet, bizim yurdumuz
Her yanından yaralar almış
Dedin ki: bir güzel savaşmalı
Kurmak için yeniden bilgi ile
İnançla, coşkunlukla
Sana borçluyuz en derinden
Işığısın sen bu yurdun
Dilimizi, ulusallığımızı öğrettin bize
Cumhuriyetimizi sen kurdun
Hürriyeti sen yaydın içimize
Halktanız dedin halk içinden
İnançta hür yetiştirdin bizi
Sana borçluyuz en derinden
Devrimlerle yüceltti çok yüceltti
Bu milleti temiz ellerin
Sana borçluyuz en derinden
Sen en büyüğü Mustafa Kemallerin
Davullar zurnalar döğende
Biz seni hatırlarız
Binip trene gezende
Biz seni hatırlarız
Önce adını öğrenir çocuklarımız
Eli kalem tutup yazanda
Binler yaşa, yurdumuza hizmeti büyük
Kemal Paşa, ölümsüz insan
Şanlı Atatürk
CAHİT KÜLEBİ