Pazar“Önemli olan şu an ve yarın”

“Önemli olan şu an ve yarın”

21.01.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

İdil Biret 70’inci sanat yılını geçtiğimiz hafta Eskişehir’de verdiği bir konserde kutladı. Bu vesileyle kendisiyle 70 yılın nasıl geçtiğini konuştuk. Biret: “5 sene, 25 sene, 70 sene hep aynı benim için. Önemli olan şu an ve yarın, geçmişi hiç düşünmem. Belki de bu şekilde insan daha zamansız yaşıyor”

“Önemli olan şu an ve yarın”

İdil Biret iki buçuk yaşında, annesini taklit ederek başladı piyano çalmaya. 1948’de kendisi ve Suna Kan için “Harika Çocuk Yasası” çıkarıldı, bu sayede Paris’e giderek Nadia Boulanger’den ders almaya başladı. 12 yaşındayken Champs Elysées Tiyatrosu’nda Wilhelm Kempff ile birlikte konser verdi. 15 yaşında Paris Konservatuarı’nın yüksek piyano ve eşlik sınıflarını birincilikle bitirdi. 1971’den beri devlet sanatçısı İdil Biret. Dünyanın dört bir yanında, çok değerli orkestra ve şeflerle birlikte konserler verdi. Aralarında Polonya Yüksek Liyakat Madalyası, Chopin Büyük Ödülü, Altın Diyapazon Ödülü’nün de bulunduğu birçok ödülü var. Geçtiğimiz günlerde ise Eskişehir’de verdiği bir konserde 70’inci sanat yılını kutladı. Bu vesileyle Biret’le 70 yılın nasıl geçtiğini konuştuk.

Haberin Devamı

“Önemli olan şu an ve yarın”

- Çok küçük yaşta başladınız müzik kariyerinize. Şu an 76 yaşındasınız ama 70’inci sanat yılınızı kutluyorsunuz.
2.5 yaşında piyano çalmaya başladım. Tabii nota falan okumayı bilmiyordum, annemi taklit ediyordum. Sonraları çalışarak geçti daha çok. Durmadan çalışıyorum. Gün geçtikçe daha güç beğeniyorsunuz, o yüzden de daha çok çalışıyorsunuz. Ne olursa olsun hep daha iyisini, en iyisini yapmak gerekiyor.

“Önemli olan şu an ve yarın”
- 70 yıl boyunca bir meslekte var olmak çok özel bir durum.
Zamanın benim için hiç önemi yok. 5 sene, 25 sene, 70 sene hep aynı. Benim için önemli olan şu an ve yarın. Geçmişi hiç düşünmem. Belki de bu şekilde insan daha zamansız yaşıyor. “Ah eski günler” diye katiyen geçirmem aklımdan.

“Kendimi müziğin içinde buldum”

Haberin Devamı

- Piyano çalmaya başladığınız ilk zamanları hatırlıyor musunuz?
Ailede herkes muhakkak bir enstrüman çalıyordu, oda müziği yapıyorlardı evde. Bu durum benim müziğe doğru gitmemi sağladı. Yani seçtiğim bir şey değildi. 2.5 yaşında bir şeyi seçemezsiniz zaten. Ben kendimi müziğin içinde buldum.

- Seçim yapsaydınız...
Tıp seçerdim. Fakat müziği de mutlaka amatör olarak yapardım. Zaten müzikte ruhen amatör kalmalısınız. 19-20 yaşındaydım, benim yaptığım şeyin insanlara faydası ne, belki daha pratik bir şey yapmalıyım diye düşündüm. Tıp eğitimi almayı düşünürken bütün o ameliyatları kaldırabilecek miyim, görmek istedim. Gittim, gördüm, yapabileceğimi düşündüm. Ama piyano ikinci plana düşecekti. O zamana dek müzikte bir şeyler yapmış durumdayım ama bunu bırakırsam kim bilir nasıl bir doktor olacaktım, vazgeçtim.

“Önemli olan şu an ve yarın”
- “Harika Çocuk” olmak nasıldı?
Ailem “harika çocuk” olduğumu bana hiç hissettirmedi. Annemin hep söylediği bir şey vardı: ‘Herkesin bir yeteneği vardır. Kendini hiçbir zaman fazla bir şey zannetme’ derdi. Annem bir çocuk uydurmuştu, İnci isminde olmayan bir çocuk. Aman ne kadar iyi, uslu, annesine yardım eden, çok iyi çalışan bir çocuktu… Hiçbir zaman bulamadım kimdi o İnci. ‘İnci bu yaramazlıkları yapmazdı’ derdi annem hep. Ben de diyordum ki ‘Acaba o da piyano çalıyor mu?’

Haberin Devamı

- Yaramaz mıydınız peki?
E biraz, muziptim. Uzun zaman da devam etti.

- Piyano çalarken zihninizden neler geçiyor?
Notalardan, müziği dinlemekten, başka hiçbir şey geçmiyor. Bir şey geçmeye başlarsa o zaman yanlış yaparsınız. Zaten normalde otururken de, konuşurken de zihnimden müzik geçiyor. Mesela şu anda ne dinliyorum acaba? Bazen de bana oyun oynuyor müzik. Birisiyle konuşuyorken birden kafamdaki şeyleri dinlemeye başlıyorum ve boşluğa bakıyorum. “Sen burada değilsin” diyorlar. Ben oradayım ama bir şey dinliyorum.

“Önemli olan şu an ve yarın”
- Bir röportajınızda “Önce müzik dinlemeyi öğrenmeliyiz” diyorsunuz.
Müzik öyle bir şey ki… Hava gibi. Yani var ama elle tutamıyorsunuz. O yüzden iyi dinlemek, kendini bırakmak gerek. İyi dinleyici yetiştirmek de müziği çok dinletmekle olur. Eğer dinletmezseniz insanlar yavaş yavaş müzikten uzaklaşır, bir sessizlik dünyasına yahut kötü seslerin olduğu bir dünyaya girer. Günlük gürültülerin dünyasına mesela… Müziği anlamaya ihtiyaç yok, önemli olan zevk almak.

Haberin Devamı

- Tahtınızı bırakmak isteyeceğiniz bir müzisyen var mı şu an Türkiye’de?
Aman ne tahtı… Ben hiç düşünmem şundan üstünüm, bundan üstünüm diye. Yaptığınız işi önce kendinizi tatmin etmek için yapmalısınız. Bu memlekette müziğe, sanata müthiş istidat var. Teşvik edilirse müthiş sanatçılar çıkabilir. Ne tür müzik yaptığınız önemli değil, önemli olan kalite. Bugün ne yazık ki insanlar, “Bu müzik bizimdir, şu müzik bizim değildir” tartışmasındalar. Bu müzik 200 seneden beri bizim. Kaliteli her şeye yer var müzikte. Ama maalesef bugün bir harp halinde her şey.

“Önemli olan şu an ve yarın”
“Şefik 24 saat müzik dinlese sıkılmaz, ben yapamam”

- Bu yolda Şefik Bey’le birlikte yürüyorsunuz. Onun desteği hakkında neler söylersiniz?
Şefik olağanüstü, her bakımdan bana destek oluyor. 1970’lerde tanıştığımız zaman ben müzikten biraz uzaklaşmaya başlamıştım. Şefik müziği o kadar çok seviyor ki, 24 saat dinlese sıkılmaz. Doğrusu ben yapamam. Ben kitap okumalıyım, film izlemeliyim, resim yapmalıyım. Ama Şefik’i görünce dedim ki, ne kadar güzel bir şey; demek ki böyle de olabiliyor. O sayede tekrar geri döndüm müziğe.

Haberin Devamı

- Neden uzaklaşmıştınız peki?
Ben fazla idealist davranıyor ve müziği amatör kafayla görüyordum ve işin mesleki yanlarını sevmiyordum. Bence müzik ticari bir şey olmamalı. Ancak maalesef dünya bunun üzerine kurulu.

“Önemli olan şu an ve yarın”

“Önemli olan şu an ve yarın”