17.10.2021 - 03:00 | Son Güncellenme:
ÖZLEM ÜLKÜ - Müzikten sinemaya, bilgisayar oyunlarından dizilere popüler kültürün hemen her alanında Güney Kore fırtınası esiyor. Dünya çapında fenomen haline gelen Kore Pop yani K-Pop, sosyal medya araçlarının artmasıyla özellikle Z kuşağı için hipnoz etkisi yarattı. BTS diğer adıyla Bangtan Boys ve Blackpink ise en büyük gruplar. Türkiye’de de Instagram, Facebook gibi mecralarda oluşturulan sayfalarda grupların her hareketi takip edilip, yorumlanırken renkli posterlerin yer aldığı dergileri de büyük ilgi görüyor. K-Pop’un Z kuşağındaki etkisi bunlarla da sınırlı değil. K-Pop dans figürleri için artık kurslar devrede. Özellikle büyük şehirlerdeki dans akademilerinin çoğunda K-Pop’a özel dans dersleri açıldı. Sadece İstanbul’da 10’dan fazla dans okulunda K-Pop dersleri veriliyor. Pop, rock, hip hop, R&B ve elektronik müziği birleştiren K-Pop grupları gibi dans etmek isteyenler buraların kapılarını çalıyor.
“30 yaşında da K-Pop öğrenen var”
İstanbul’un önde gelen kurslarından Dans Fabrika’da K-Pop dersleri veren Özge Çaltakoğlu, Kore Kültür Merkezi’nin düzenlediği dans yarışmalarında üçüncülük ve birincilik dereceleri almış. Onun da merakı BTS grubunun klibini izlemesiyle ortaya çıkmış. Şimdi 30’dan fazla öğrencisine bu dansın inceliklerini gösteriyor: “K-Pop’ta dans cover yapma kültürü var, biz de buna uygun olarak karışık şekilde çalışmalar yapıyoruz. Sonuçta bu kadar sevilmesinin nedeni çok çeşitli bir sektör olması. Dansçılar, rapçiler, şarkıcılar hepsini birleştirerek grup oluşturuyorlar. Bu kadar çok iyi bileşen, insanların da dikkatini çekiyor.” Derslerdeki yaş ortalamasının 17 olduğunu söyleyen Özge Çaltakoğlu, az olsa da 20 ve 30 yaş civarında fanların dışında sadece dans etmeyi sevdikleri için gelenlerin de yer aldığını dile getiriyor. K-Pop’un farklı figürlerle özgür hissettirdiği söyleyen Çaltakoğlu, gençlerin dans buluşmaları düzenleyerek eğlendiklerini de anlatıyor: “K-Pop’ta hem eğleniyor hem özgür hissediyorlar. Çünkü içinde pop, rock, caz ve rap de var. Bu birleşim de ilgi çekici oluyor. Yine özellikle Instagram aracılığıyla random play dance adı altında bir araya gelen fanlar, oluşturdukları çemberde çalan müziğe göre sırayla dans ediyorlar.”
K-Pop eğitmeni Özge Çaltakoğlu, derslere katılım yaş ortalamasının 17 olduğunu söylüyor.
Güney Kore’ye ilgi sadece popüler kültür kavramlarıyla sınırlı değil. İstanbul Üniversitesi’nde 2016 yılında açılan Kore Dili ve Edebiyatı bölümü, 21 öğrenciyle çıktığı yolda bugün 100’den fazla gencin eğitim aldığı bir bölüm. 20 yıldır İstanbul’da yaşayan Dr.Öğr.Üyesi Eunkyung Jeong, Türkiye’deki Kore ilgisinin oldukça fazla olduğunu söylüyor: “Daha dün metroda cep telefonundan Kore dizisi izleyen bir genç kız gördüm. Gençler şimdilerde farklılıklar arıyor gibi görünse de yeni kılıflar içinde bildiklerini bulmak istiyorlar. Ailevi değerler, büyüklere saygı, sadakat, bizde de buna çok önem veriliyor. Bu yakınlık iki kültürü birbirine çekiyor.”
Eunkyung Jeong
Kore Dili ve Edebiyatı bölümü Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra bu bölümde okuyan 3. sınıf öğrencisi Ayşe Bahar Bozdağan (29) ise Kore şirketlerinde çalışıp araştırmalar yapmak istediğini söylüyor. Ve izlediği Kore dizilerinin ardından ilgi duyduğu Korece üzerine eğitim almaya karar veren son sınıf öğrencisi Maide Serin Çığ (27) konsolosluk veya elçiliklerde görev almayı hedeflediğini anlatıyor. Üç yıl önce Kore’de eğitim programına katıldığını da dile getiren Çığ, filmleri, yemekleri ve insan ilişkileri bakımından oldukça sevdiği ülkeyle benzeştiğimizi düşünüyor.
Prof. Dr. Mutlu Binark (Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi)
Güney Kore’nin ‘dijital rönesansı’
“Kore demokratikleşme süreciyle birlikte kültür politikasına ciddi bir yatırım yaptı. Bu süreçte kültür alanındaki üretimlerin bir gelir kalemi olduğunun farkına varıldı ve Kültür Turizm ve Spor Bakanlığı’na bağlı farklı kurumlar oluşturuldu. Bu kurumlar, müzik, sinema, dizi, tasarım, çizgi roman, animasyon gibi kültür alanındaki her branş üzerine uzmanlaşarak, destek alarak ve çeşitli araştırma projeleri yürüterek uzun erimli bir politika yürüttü. Hükümetler değişse bile bu politika ‘90’ların sonundan bugüne dek devam etti. Tabii sadece kültür alanıyla da kalmadı, 2000’li yıllardan itibaren teknoloji politikalarını da içerecek şekilde kültür teknolojileri kavramıyla genişledi. Özellikle pandemi döneminde bu alana yönelik politikalar daha da zenginleşti. Pandemi döneminde kültürel üretim alanlarına dünyada en çok destek veren hükümetlerden biri Güney Kore oldu. Tabii pazarın kendisi de pandeminin getirdiği olumsuzlukları çok iyi kullandı. Burada sosyal medyanın rolü çok önemli. Çünkü tüm dünyada müzisyenlerin konser imkanının ortadan kalktığı pandemide başta K-pop sanatçıları olmak üzere Koreli müzisyenler ücretli çevrimiçi konserler vererek gelirlerini tüm dünyada artırdı. BTS bunun en başarılı örneklerinden biri. Diğer yandan Kore hükümeti zaten düzenli olarak yaratıcı içerik endüstrilerine çeşitli yatırım ve yardımlar yapıyor, pazarı genişletmek üzere çalışmalarını sürdürüyordu. 2020’de ise ‘Dijital Rönesans’ adını verdikleri yeni hükümet programını açıkladılar ve bu tür endüstrilerin çevrimiçi olanaklarla birlikte küresel çapta daha da yaygınlık kazanması için desteklenmesi kararı aldılar. Burada önemli olan, hükümet yardımının basit bir para aktarımından ibaret olmadığını anlamak; öyle olsa tüm ülkeler bunu yapardı. Asıl yaptıkları, hem endüstrinin sorunlarını hem de endüstri içindeki yeni fikirlerin yönelimlerini tespit edip buna yönelik olanaklar yaratmayı içeren bir kültür politikasını kamu politikası olarak sürdürmek. Kore’nin kültür içeriklerinin başarısının arkasında bu anlayış var.” (Ceyda Ulukaya)
Asya’nın öteki ucundan Kore lezzetleri - Aylin Öney Tan- Milliyet Pazar yazarı
“Kore Asya’nın öteki ucunda bize çok uzak görülse de mutfağı şaşırtacak kadar Türk damağına hitap eden lezzetlere sahip. Bunda Orta Asya kökenli ortak bir kültürün izlerinin yanı sıra, Asya’nın iki ucunu birleştiren İpek Yolu’nun etkisi var. Kore’nin güneyindeki Gyeongju kenti İpek Yolu’nun başlangıcı kabul ediliyor, kültürleri birleştiren bu ticaret yolu İstanbul’a dek uzanıyor. Biz ne kadar turşu seviyorsak Koreliler de acılı turşu “Kimchi” olmadan sofraya oturmuyorlar. Biz mantıya mantı, onlar ise “Mandu” demiş. Biz bulabildiğimiz her yapraktan sarma yaparken, onlar “Ssam” yapıyor. Bizim gibi döner ve mangal sevenler için marine edilerek ızgarada pişirilmiş “Bulgogi” çok yakın bir lezzet. İstanbul’da Seorabeol Korean Restaurant, Sopung Kore Restoranı, Seoul Restoran’da bu lezzetleri bulmak mümkün.”