22.12.2024 - 02:01 | Son Güncellenme:
ALİ EYÜBOĞLU
Köstendil; “İyi Bir Aile Değiliz”, “Tezgâh” ve “Zwijgrecht”ten sonra bu hafta vizyona giren dördüncü filmi “Şımarık”taki rol arkadaşları Kerem Bürsin, Melis Sezen ve Ahmet Mümtaz Taylan… Yönetmenliğini Onur Ünlü’nün üstlendiği “Şımarık” filminde psikolog Sami’yi oynayan Köstendil ile kaleciliğini yaptığı Art Milli Takımı, oyunculuk ve dünyasını değiştiren oğlu Marsel’le ilişkisi üzerine keyifli bir söyleşi yaptık.
Kerem Bürsin’le oynadığınız “Şımarık” nasıl bir film?
“Şımarık” bir aksiyon komedi filmi. Bir Rus filminden uyarlama. Komedinin evrenselliği adına da önemli bir çalışma. Bence insanların güzel vakit geçirecekleri, ana akımın ihtiyacı olan bir film.
Filmin orijinalini izlemiş miydiniz?
Yok. Etkilenmemek için seyretmemiştim. Bizim filmi seyrettikten sonra onu da seyretmeyi planlıyorum.
Wikipedia’da Türk oyuncu, futbolcu, yönetmen, yazar ve şarkıcı diye yazıyor sizin için. Bütün tuşlara aynı anda basmışsınız. Oyunculuğunuzu, yönetmenliğinizi, senaristliğinizi biliyoruz ama futbolcu ve şarkıcı kimliğiniz hakkında pek bir fikrimiz yok, niye?
Benim dışımda da birileri tuşlara basıp oraya şarkıcı diye yazmış. Şarkıcılıkla alakam yok. Herhalde dizide seslendirdiğimiz bir şarkıdan ötürü ona layık görmüşler, sağ olsunlar. Şarkıcılık hariç yazılanların hepsi var ama. O şarkılar dizideki rol gereği. Yoksa stüdyoya girip kendi adıma bir şarkı yapmış değilim. “Ulan İstanbul”un hatırası o şarkılar.
“FUTBOLU BIRAKMADIM”
Bursaspor’dayken futbol kariyerinize nokta koyup oyunculuğa ve tiyatroya yönelmenizin sebepleri neler?
Futbol kariyerime nokta koymadım. Lisansım hâlâ devam ediyor. Lisansım Hollanda Amsterdam Gençlerbirliği’nde. Geçen sezon kötü bir sakatlık yaşadıktan sonra durmak zorunda kaldım. Ama şu anda 16 ülkede Futbol Federasyonlarına bağlı sadece artistlerden oluşan ve eski üç futbolcuyu da oynatma hakkı olan bir milli takımın kalecisiyim aynı zamanda. Her çarşamba gecesi idman maçlarımız oluyor. Rusya’ya, Romanya’ya turnuvalara gidiyoruz. Kaleciliğe ara vermedim. Futbol benim için bir tutku. Çalışıp hakkını verirsem ileride de antrenör olarak devam ettirmek isterim. Futboldan kopmayı hiçbir zaman istemiyorum.
İyi bir kaleci misiniz?
Çok iyi bir kaleciyim. Başka bir meslek dalıyla ilgili bu kadar iddialı konuşamam ama kalecilikle ilgili konuşurum. Penaltılarda da iyiyimdir.
Futbolculukta ve oyunculukta rol model aldıklarınız var mı?
Hırsı ve işine olan tutkusu nedeniyle bana ilham kaynağı olanlar var. Kaleci olarak Oliver Kahn mesela. Bu mevzunun bir şov, bir gösteri olduğunu bize hatırlatması açısından Higuita Zapata’yı sayabilirim. Bir kalecinin ayaklarını kullanmasının ne kadar önemli olduğunu göstermesi açısından da Claudio Taffarel. Bu üç kaleci benim geçmişten bugüne aynı potada eritmeye çalıştığım isimler.Oyunculukta da çok fazla var. Küçükken seyrettiğim, o yaşlarda bu işi yapmak istememe sebep olanlar Yavuz Turgul, Şener Şen ve Uğur Yücel’dir. Oynarken ilham aldığım oyuncunun Uğur Yücel olduğunu söyleyebilirim.
“Her çarşamba akşam antreman yapıyoruz” dediğiniz takımda kimler var?
Statü gereği üç eski futbolcu oynatma hakkımız var. Bunlar Hasan Kabze, Bursaspor’un eski stoperi Selim Özer, eski kadın milli futbolcu Bilgin Defterli. Kadın oyuncu bulunduran tek milli takımız ayrıca. Sanatçılardan Kubilay Aka, Doğan Can Sarıkaya, Kaan Yıldırım, Sarp Apak, Ceyhun Fersoy, Berkay, Timur Acar, Furkan Aksoy var. Hasan Kabze bize hem kaptanlık hem de hocalık yapıyor.
Adı ne takımın?
Art Milli Takım.
“ÖDÜL İŞİN CİLASI”
Şimdiye kadar 9 ödül kazanan Erkan Kolçak Köstendil’in almak istediği ödül-ödüller var mı?
Hiç öyle bir beklentim yok. Çünkü biz keyifli bir iş yapıyoruz. Çalışma saatlerimiz insanlara göre daha esnek. Yaptığımız iş keyifli, eğlenceli bir iş ve insanlar seni seyrediyor, beğeniyor, sevgilerini, bazen de eleştirilerini dile getiriyorlar. Bunların üstüne bir de ödül aldığın zaman o artık işin cilası, çileği oluyor. O yüzden şu ödülü alayım, bu ödülü alsam gibi bir hayalim olmadı.
“24 SAAT İNSAN HAYATINDA UZUN BİR SÜRE”
Bir teklif geldiğinde veya senaryoya baktığınızda neye göre karar veriyorsunuz?
Bir işi kabul etmemin tek kriteri var, o da o rolü sevmem. Bazen içinde yer aldığım proje tam istediğim gibi olmasa bile rolü sevdiysem ben o işte olurum. Benim için önemli olan rolün ta kendisi. Rolü sevmişsem oynarım.
Projeler konusundaki öngörüleriniz tutuyor mu? “Bu tutmaz” deyip kabul etmediğiniz projelerden tutan, “Güzel iş” dediklerinizden reyting alamayanların oranı ne?
Benim bu iş tutmaz diye kabul ettiğim işler de var Ali Abi.
O nasıl oluyor?
Şöyle, rol benim çok hoşuma gidiyor. Bu dizi tutmaz ama olsun bu rolü en az altı ya da sekiz bölüm oynamış olurum. O da benim için iyi olur deyip kabul ettiğim işler var. Genelde öngörülerim tutuyor ama.
2024 sizin için hayli bereketli bir yıldı. Bir dizi ve dört film sığdırdınız. 16 yılda 21 film bir hayli iyi bir performans.
Bu işi hobi olarak gördüğünde ve keyif aldığında galiba vakit kalıyor. Ben tiyatrodan da hiç kopmadım. Uzun süreli dizilerim de oldu. Film konusunda kendimiz yazıyoruz, çekiyoruz. Futbolu da hiç bırakmadım ve hepsinden önemlisi oğluma da vakit ayırıyorum. 24 saat galiba insan hayatında uzun bir süre. Benim için öyle en azından.
“ÇOK İYİ VAKİT GEÇİRDİĞİM TATİL ARKADAŞIM OĞLUM”
Evlendikten ve baba olduktan sonra neler değişti hayatınızda?
Hayatımın yüzde 100 büyük değişime uğradığı an baba olduğum an. Çünkü başta bütün tuşlara aynı anda başmışsın dediğiniz bütün ünvanlar arasından ben en çok oğlumun babası olmayı sevdim. Muhteşem bir duygu. Çok mutluyum öyle olduğu için.
Vakit ayırabiliyor musunuz oğlunuza?
Fazla mı vakit ayırıyorum acaba diyorum bazen. Ben neredeyse Marsel doğduğundan beri dizi yapmıyorum. Arada sadece sekiz bölümlük bir işim var. Onun dışında Marsel doğduğundan beri o kadar güzel bir arkadaşım ki! Üstelik iyi vakit geçirdiğim bir arkadaşım. Özellikle de Cansu’nun (Tosun) çalıştığı dönemde Amsterdam, Barselona ve daha birçok yere baba - oğul tatile gittik. Oğlum aynı zamanda hayat ve tatil arkadaşım. Biraz fazla vakit ayırdım galiba, bana “Git biraz dizi çalış” diyor artık. Bıktı ya da tek başına takılmak istiyor herhâlde!
“MESLEK HAYATIMDA ÜÇ ÖNEMLİ KIRILMA ANI VAR”
Erkan Kolçak Köstendil’in sanat hayatındaki kırılma noktası nedir?
Benim için üç kırılma anı var. Öncelikle sanat hayatına başlamam, futbolu yani kaleciliği ana meslek olmaktan çıkardığım an birincisidir. İkincisi dizilerde kamera arkasında, rejide yükselmeye başlamışken konservatuvarı kazanmam ve işin içine oyunculuğun dâhil olması. Meslek hayatımdaki üçüncü kırılma anı da herhâlde okul bittikten sonra ikinci yönetmen olarak hayatıma devam ederken sette kimsenin başına bir şey gelmediği bir kaza sonrası insanların sorumluluğu alınabilecek bir şey değil deyip o diziden “Sakarya Fırat”a oyuncu olarak gitmem.
Hangi dizide ikinci yönetmendiniz?
“Aşk Bir Hayal”… ATV’de yayınlanmıştı.
O dizide nasıl bir kaza oldu ki, kamera arkasındaki sorumluluktan kaçıp oyunculukta karar kıldınız?
İkinci yönetmenliğin yanı sıra programı da ben yapıyordum. Çok yorgun olduğumuz bir günün akşamı bir trafik kazası haberi geldi. Şükür ki ekipten kimsenin burnu bile kanamadı. Ancak olay yerine giderkenki hissiyatım bu işi yapamayacağım yönünde oldu.
Bir bölüm sonra da ekibe teşekkür edip oyuncu olarak “Sakarya Fırat”a başladım. Kamera arkasında çalışmaktan çok keyif alan biriyim. Orası bana çok büyülü geliyor. O kaza olmasa ve o hissi yaşamamış olsam oyuncu olmayacaktım belki de.
Birçok projede yer almış biri olarak geriye dönüp baktığınızda yeri başka diyeceğiniz projeler hangileri?
Mesela “Sakarya Fırat”. Üç sezon oynadım. Osman Sınav’la çalışma şansım oldu. Tiyatroya gönül vermiş, konservatuvar çıkışlı veya alaylı bir sürü genç ve oyunculuğa kafa yormuş bir grupla Toros Dağları’nda dizi çekiyorsunuz. O yüzden “Sakarya Fırat” benim için çok önemli. “Ulan İstanbul” benim için çok çok önemli. Keza “Çukur” öyle… Geçen yaz çektiğimiz “Öldürdüğün Şeyler” filmiyle Sundance Film Festivali’ne gidiyoruz. Severek yaptığım işlerin hayatta bana güzel getirileri çok net oldu.
Kısa, orta ve uzun vadedeki planlarınız neler?
Kısa vadedeki planım galiba Marsel’i dinleyip, biraz çalışacağım. Marsel, “Artık çalış” diyene kadar bir şey okumuyordum. Onu bildikleri için de bir şey göndermiyorlardı bana. Bu hafta o kapıyı açtım. Kurduğumuz film şirketiyle “Tezgâh” filmini vizyona soktuk. Onunla ilgili yazmaya, üretmeye devam edeceğiz. Şirket benim, ana ekibimiz hemen hemen aynı. Bülent Şakrak, Kadir Çermik, Rıza Kocaoğlu, Ercan Reşat Demir ile Fatih Bay’dan oluşan bir ekibiz ve işin o kısmı hiç durmuyor. Şimdi dijitale yazdığımız dizi projesi var. Sinema filmiyle ilgili ben bir şeyler çiziktiriyorum.