22.04.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
İLKE GÜRSOY ilke.gursoy@milliyet.com.tr
Geçen hafta İstanbul’un aşırı şiddetli rüzgara teslim oluşunun ertesi akşamında, Milano’da da hatırı sayılır bir yağmur vardı. Sadece beş dakikalık yürüyüş bile insanı sırılsıklam yapıyordu. Şehrin sanat ve tasarım merkezlerinden Superstudio Piu’nun en geniş alanı olan Art Garden’ın (sanat bahçesi) önünden geçenler ise ıslanmayı göze alıyor ve özenli biçimde yerleştirilmiş dokuz çalışmaya yağmur altında bakış atmadan geçmiyordu.
Bu dokuz işin bu kadar dikkat çekmesi normal çünkü her biri kendini kanıtlamış, uluslararası prestij sahibi tasarımcıların imzasını taşıyor. Bizi en çok ilgilendiren yönü, tümünün Anadolu mermerleri kullanılarak yapılmış olması.
Bizi nisan ayının ortasında, Milano’nun meşhur tasarım haftasına denk gelecek şekilde bu şehre taşıyan hikaye aslında 2011’in son aylarında başladı. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin (İMİB) girişimi ve İstanbullu tasarım firması Demirden Design’ın küratörlüğünde bir proje için kollar sıvandı. Amaç Türkiye’de üretilen mermerin, mimaride yenilikçi biçimde nasıl kullanılacağını dünya piyasasına göstermekti. Ne de olsa mermer, İMİB’in verdiği tarihe göre bu topraklarda 4 bin yılı aşkın süredir kullanılıyor.
Bunun için dokuz tasarımcıdan, mermerden faydalanarak birer mekan yaratmaları ve bunun yolculuk temasına uygun olması istendi. Tasarımcılar üç boyutlu planları hazırladı, mermerler üreticilerinin atölyelerinde bu planlara uygun biçimde kesildi, işlendi. Ve ortaya orijinal (ve uzun) adı “Thus Spoke The Marble: The Journey Alters You” olan sergi çıktı. Superstudio Piu’daki sanat bahçesinin 900 metrekarelik alanına yayılan serginin Türkçeye ‘resmi’ çevirisi “Ve mermer dedi ki: Yol seni değiştirir” şeklinde yapılıyor.
Bu dokuz işin sergi alanındaki dizilişi de son derece özenli, her biri tahta platformlarla birbirine bağlı. Bu hattı takip edenlerin de bir yolculuğu tamamlamış gibi hissetmeleri amaçlanıyor. Seyahate ilk adımı Werner Aisslinger’in mermer çiçekleri ile atıyoruz. Onu Arjantinli Alfredo Haberli’nin sütunlu, koltuklu ‘oda’sı takip ediyor. Sırada Türkiye’den ilk tasarım var. Can Yalman tek parçadan kesilen ve dalga efektiyle üçüncü bir boyut kattığı, birbirinin yansıması olarak kabul edebileceğimiz karşılıklı iki mermer duvar için Uzakdoğu’nun yin-yang felsefesi örneğini veriyor.
İngiliz James Irvine’ın hamağı ‘Mermer çok ağır bir malzemedir’ fikrine karşı çıkan, rüzgarda hafifçe salınan bir iş. Onun ardından karşımıza Ayşe Birsel ve Bibi Seck’in ortak ‘hamam’ı çıkıyor. Kapanış ise İspanyol ikili El Ultimo Grito’nun oturma grubuyla yapılıyor. Bu tasarım, teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin her şeyin yukarıdan bakınca ne kadar küçük olduğunu hissettiren bir topoğrafya haritası.
İMİB’in ‘Fuar alanında bir yer tut, orada kartvizit takası yap’tan çok daha geniş bir vizyona sahip olduğunu gösteren bu proje 2014’e kadar, ilk durak İstanbul olmak üzere çeşitli şehirlerde sürecek. Yani ‘yolculuk’ devam ediyor.