Yağışsız geçen aylar ve geleceğimiz...

İstanbul'daki barajların doluluk oranları, son 10 yılın en düşük seviyesi olan yüzde 22 seviyesine kadar düştü. Belki şu anda bu durumun ciddiyetinin farkında değiliz ama bu sorunla yüzleşmemiz seneleri bulmayacak böyle giderse. Doğanın bize anlattıklarını dinlemek zorundayız... İstanbul'daki barajların doluluk oranları, son 10 yılın en düşük seviyesi olan yüzde 22 seviyesine kadar düştü. Öyle ki doluluk oranı yüzde 16 olan Büyükçekmece Barajı’nın son durumu havadan görüntülendi ve durum hiç iç açıcı değil... Suların yüzlerce metre çekildiği Büyükçekmece Barajı’nda adacıklar oluşurken, balıkçı tekneleri de karaya oturdu. İstanbul'da hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi ve yağışsız geçen aylar, beklenen bir sonuç olarak barajlardaki doluluk oranlarını da etkiledi. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre İstanbul’da barajların doluluk oranları, yüzde 22 seviyesine kadar indi. Büyükçekmece Barajı’nda ise 2020 Ocak ayında yapılan ölçümlerde yüzde 39.35 olan doluluk oranı, 2020 Aralık ayı itibariyle yüzde 16 seviyesine geriledi. Büyükçekmece Barajı’nın son 10 yılına bakıldığında en düşük doluluk oranı 09 Aralık 2014 yılında yüzde 23.37 ölçülmüştü. Çekilen son görüntülerde kuralık nedeniyle barajın etrafında adacıkların oluştuğu ve balıkçı teknelerinin ise karaya oturduğu görüldü. Yağışsız geçen günlerin ardından diğer barajların doluluk oranı ise şöyle: “Ömerli Barajı yüzde 23.71, Darlık Barajı yüzde 51.9, Elmalı Barajı yüzde 23.98, Terkos Barajı yüzde 23.24, Alibeyköy Barajı yüzde 28.73, Büyükçekmece Barajı yüzde 16.22, Sazlıdere Barajı yüzde 5.49, Istrancalar Barajı yüzde 31.62, Kazandere Barajı yüzde 4.48, Pabuçdere Barajı yüzde 6.17” Peki durumun ciddiyeti ortadayken ‘Bunun çözümüne yönelik neler yapılabilir? sorusu, insanın kafasında soru işareti bırakmıyor değil. Uzmanların uyarıları, çarpıcı baraj görüntüleri, her gün daha da azalan kaynaklarımız, aslında bize ciddi sinyal yolluyor. Doğanın bize söylediklerini dinlemezsek ne yazık ki çok ciddi sorunlarla karşılaşacağız. Bu sorunlar içinde yaşadığımız doğayla ilişkimizin bir yansıması esasında. Öyle ki insan soyunun doğaya egemen olmak istemesi ve bunun bir sonucu olarak Dünya’nın mevcut yapısının değişmesi, plansız nüfus artışları ve tabii ki küresel ısınma, her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de sorun yaratıyor. Bunun bir çözümü var, o da mevcut duruma karşı bilinçlenmek ve ona göre davranmak. Eğer bunu başaramazsak günden güne daha ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalacağımız bir gerçek. Belki şu anda bu durumun ciddiyetinin farkında değiliz ama bu sorunla yüzleşmemiz seneleri bulmayacak böyle giderse. Doğanın bize anlattıklarını dinlemek zorundayız...