Ä°lk aÅŸk
Â
Üniveritede Stephanie Brooks'a aşık oldu. Özellikle omuzlarına kadar inen, ortadan ikiye ayırdığı saçlarından çok etkilenmişti. Zengin, bilgin ve zevk düşkünüydü. Ted'in istediği her şeye sahipti. 1 yıl kadar birlikte oldular. Ted ilk cinsel ilişkisini Stephanie ile yaşadı. Ona aşıktı. Ancak kız, bu ilişkinin geleceği olmadığını gördü. Ted'in toy olduğunu, hayatta bir amacı olmadığını, hırslı olmadığını, plan yapamadığını, düzenli olmadığını düşünüyordu. Aşklarının bittiğini ve ayrılmak istediğini söyledi. Ted'in dünyasını başına yıkan bu sözlerden sonra, kıza karşı bir saplantı geliştirdi. Okulu bıraktı, Phildephia'ya döndü. Bu ziyaretinin bir amacı vardı...
Kafasını sürekli meşgul eden sorulara cevap arayan Ted Bundy, gerçek babasını, gerçek kimliğini arıyordu. Philidelphia'daki kayıtları gözden geçirdikten sonra  Vermont'a gitti. Burada her zaman şüphe duyduğu o gerçeği öğrendi: Gerçek annesinin aslında ablası olduğunu, babasının belli olmadığını... Tahmin edersiniz ki bu herkesin dünyasını sarsacak büyük bir olay. Haliyle kimlik algısında sarsıntı oldu. İhanete uğramış hissediyordu. Üstelik bunu yapan öz annesiydi! Zaten Stephanie de kendisini terk etmişti... Bütün bunlar, kadınlara karşı öfkesinin ortaya çıkmasına vesile olmuş mudur sizce de?