O Ses Türkiye'nin farkı, şov ve samimiyet arasındaki ince dengede

2003'teki Popstar yarışmasıyla başlayan ekranlardaki müzik yarışması trendi; Türkstar, Star Avı, Akademi Türkiye gibi programlarla sürdü. Peş peşe çok fazla müzik yarışması izledik. Ancak son 7-8 yıldır O Ses Türkiye'ye rakip çıkmıyor. Jüri üyeleri değişiyor, yarışmacılar değişiyor ama aslında değişen hiçbir şey yok. Son gaz istikrar! Bunun en büyük sebebi, 'konsepti'... Yeni gelen herkes programa uyum sağlıyor. Jürisinden yarışmacısına, herkesin bir sınırı, çizgisi var. Kimse çemberin dışına çıkmıyor. Ancak sosyal medyada da dikkat çeken bir durum var... Bu yıl, önceki yıllara fark atan bir sıcaklık söz konusu. Bunun mimarı tabii ki Beyazıt Öztürk ve Seda Sayan. Bu sezon önceki yıllara göre daha çok ses getirmesindeki en önemli sebep, topun jüride olması. Ve jürinin de, bomba iki transferle peş peşe gol atması! Son yayınlanan O Ses Türkiye bölümlerinde bu duruma bir kez daha Molatik oldum. Kanıt? Beyazıt Öztürk'ün Hadise'ye Benimle sevgili olur musun? teklifi... Ne Beyazıt Öztürk ciddiydi ne de Hadise. Dikkat çeken kısım bu enstantanenin, Reyting için yapıyorlar dedirtmemesi! İşte bütün mesele bu... Çünkü Beyazıt Öztürk ve Hadise üzerinden gelişen 'teklif' muhabbeti bir anda başka bir sohbet konusuna evriliyor. O Ses Türkiye'ye ön yargılı yaklaşan birileri bu sahneyi izlediğinde Amaaan diyecekken, oradan hop Seda Sayan çıkıyor, yarışmacıya Beni seç, anneciğinin kafesinin önüne kendimi atarım ki atmışlığım var diyerek tatlı bir ana imza atıyor. Biliyorsunuz, Seda Sayan gerçekten de kendini yerlere atmıştı! 'Falling Stars' yani 'Düşen Yıldızlar' akımına uyan Seda Sayan, Londra'da elinde poşetlerle bir cafe'nin önünde 'düşmüş gibi' poz vermişti. Birçok kişiye mizah malzemesi haline gelin bu karenin tatlı tatlı geyiğini yaptı Seda Sayan. Tam da Hadise, yarışmacı Arif Erdoğan'a Londra'ya gideriz. Anneciğin ve seninle sohbet ederiz derken Seda Sayan rol çalmıyor, verilen 'Londra' pasını itinayla gole çeviriyor. Sitcom matematiği budur işte! Eğreti kaçmıyor Seda Sayan'ın bu 'düşme' çıkışı. Tam da yeri ve zamanında atılmış şahane bir gol olarak hafızalarımıza kazınıyor. Şov programlarında elbette reyting hedeflenir. Birçok izleyici de programların her şeyden önce bir 'şov' olduğunun gayet farkındadır. Mesele, Şov yapmıyoruz demek değil. Tam tersi, Bu bir şov programı. Biz şov da yapıyoruz ama bir yandan da kendimizden de bir parça sunuyoruz demek. O Ses Türkiye, şov ile samimiyet arasındaki o ince çizgiyi çok iyi kotarabildiği için başarılı. Seda Sayan ve Beyazıt Öztürk gibi ekranı bilen, neyin şov neyin samimiyet olarak algılanabileceğini şahane ayırabilen iki ismin jüri koltuğunda olması ve daha da önemlisi 'O Ses' ruhuna kusursuz uyum sağlaması, programın başarısının asıl sırrı. Dileğimiz bu ivmenin hiç kaybolmaması... twitter.com/mayksisman instagram.com/mayksisman youtube.com/mayksisman can.sisman@milliyet.com.tr