Ne olacak bu havaların hali The Rain?

“Meteorolojiden korkutan uyarı!” son günlerde en sık rastladığımız haber başlıklarından biri. Geç gelen bahar yağmurları, yaza bir an önce geçmek isteyenleri huzursuz etmiş olsa gerek. Evden şemsiyesiz çıkmayın tavsiyeleri, daha önceden Londra’da bulunduğunu vurgulamak istercesine sarf edilen “resmen Londra havası” yargısı, sağanaktan hızlıca koşarak kaçmaya çalışmaca son birkaç günde İstanbul’un trend topic vak’aları… Dolu olmadığı sürece, hele yaz aylarından yağmurdan kaçan bizimle değildir felsefesine inanan biri olarak bu hava durumundan memnunum. İnsan kalabalığının kapalı alanlara kaçtığı bu anlarda sokaklarda yürümek gibisi yok. Hala denememiş olan varsa yağmurlu bir havada Taksim’den Galata üzerinden köprüyü geçip Eminönü’ne yürümesini tavsiye ederim. Yağmurda yürüyüş yapmaya devam etsem de son günlerde bir senaryo, içimde bastıramadığım bir tedirginliği de beraberinde getiriyor. Bunda hem kendimi konuya kaptırmamın hem de senaryonun başarısı nedenler arasında. Bir an için şöyle bir haber bildirimi geldiğini düşünün; “Meteorolojiden korkutan uyarı! Ölümcül yağmurlar etkisini arttıracak!” ve haberin şöyle devam ettiğini… “Uzmanlar, her damlasında ölümcül virüs taşıyan bu yağmurun temas ettiği herkesin hayatına mal olmaya devam ettiğini, iyileştirmeye yönelik herhangi bir ilacın da bulunamadığını belirtti”. Üstelik bu yağmur damlaları temas ettiği tüm bitkilere de ölümcül virüsü bulaştırıyor! Okurken korkutucu ama bir yerden sonra da fantastik olduğuna inanmak istediğimiz bu senaryo son dönemin en çok konuşulan dizisi The Rain’de birebir yaşanmakta. Netflix’in Danimarka yapımı bu yeni dizisini bir solukta bitirmiş biri olarak hayatımda ilk defa yağmurdan ürktüm diyebilirim. Kilyos plajında Chris Martin’in Yellow klibindeki hali gibi gezmeyi planladığım bir hafta sonu planım bu yüzden suya düştü. Benzeri bir duyguyu Hitchcock’un şaheseri Kuşlar filminden sonra martılara karşı yaşamıştım. 4 Mayıs’ta Netflix tarafından tüm bölümleri aynı anda yayınlanmaya başlanan bu Danimarka dizisi en güzel doğa olaylarından biri olan yağmuru başka bir boyuta taşıyıp üstüne bir de kıyamet senaryosu çiziyor. Nedeni bilinmeyen ölümcül bir virüs taşıyan yağmur, Danimarka’yı etkisi altına alıp, temas ettiği her insanın birkaç dakika içinde can çekişerek ölmesine veyahut bir süre daha yaşa dahi bu damlalardan korunanlara da bulaştırıp ölmelerine neden olmakta. Bir bilim insanı olan babaları sayesinde Simone ve Rasmus, sığındıkları sığınakta bu tehditten bir süre korunmayı başarır. Ancak yiyecek stokların tükenmesi onları dışarıya çıkmaya ve bambaşka bir dünyada hayatta kalma mücadelesi vermelerine neden oluyor. Konusu itibariyle farklı olsa da atmosferi açısından bir diğer Netflix yapımı dizi olan Dark ile karşılaştırılan The Rain, bu çarpıcı senaryosu sayesinde daha yayına girmeden bile insanların ilgisini çekmeyi başarmıştı. Birçok izleyici gibi ben de Türkçe karşılığı henüz bulunman ve bir diziyi bir oturuşta bitirmek manasına gelen “binge watch” yapıp The Rain’i bir gecede bitirdi. “Post Apocalyptic Survival” veyahut kıyamet sonrası hayatta kalma konusunu işleyen dizi ve filmleri çok seven biri olarak The Rain’in akıbetini milyonlar gibi ben de merak edenlerdendim. 8 bölümlük ilk sezonu 4 Mayıs’ta gösterime giren ortalama 40 dakikalık süresiyle de izleyicinin damağında tat bırakan The Rain hakkında yapımcısı Netflix’ten müjdeli haber geldi. Dizinin ikinci sezon onayı çıktı. The Rain'in ikinci sezonu 2019'da gösterime girmesi bekleniyor. Şu an için yapabileceğimiz tek şey bu dev ekosistemde başka keşiflere çıkıp arkadaş ortamlarında anlatabileceğimiz yapımlar bulmak... ihsan.dindar@milliyet.com.tr http://instagram.com/ihsandinovski