2- Atilla Saral: Sessizlik ve hayat köylerde
Atilla Saral uzun süredir oturduğu İstanbul'daki lüks villasını ve cipini satıp Kuzey Ege'ye yerleşmişti. "Her şeye sıfırdan başlıyorum, şöhretli hayatı bırakıyorum" diyerek Küçükkuyu yolu üzerinde arazi alan Atilla Saral bir süre burada yaşadı. 15 metrekarelik konteyner ve 20 metrekarelik karavanda...
Şöyle anlatıyor seçiminin sebebini:
"Yeterince birikim yaptım ve artık yeter dedim. Ege’ye taşınarak kendime farklı bir hayat kurdum. Lüks evlerde oturmanın çok gereksiz olduğunu yıllar sonra öğrendim. Mutluluğu küçücük bir konteynerde buldum. Sabah kalkar kalkmaz denize atlıyorum. Zeytin ağaçlarım, sebzelerim, meyvelerim var. Her şeyimi kendim üretiyorum. Şehirde nefes alamıyorum, şehre indiğimde bir an önce Assos’a dönmek istiyorum. Önceden bir plajım ve bir beach restoranım vardı, işletiyordum. Şimdi 'Tavuklara yem mi versem' ya da 'Hayvanlarım ne durumda' diye düşünüyorum. Maddi sıkıntılar olduğu için değil, daha güzel bir hayat için konteynere yerleştim. Üç tane daha evim var. Birini küçük ağaçlardan kendim inşa ettim. Diğerlerini ise kiraya veriyorum. Genelde yabancılar konaklıyor. Gelip görseler hepsi muazzam. Kalabalıktan uzak olmak, düşünebilmek, balık tutmak şahane. 52 yaşındayım! Artık gürültülü ortamlar, Beyoğlu’ndaki barlarda, kulüplerde gezmek bana göre değil. Tavuğumu, yumurtamı, ekmeğimi, sebzemi kendim üretiyorum. Herkes köyüne dönüp üretim yaparsa mutlu olur. Sessizlik ve hayat köylerde. Şehirde doğa yok. Her yer beton. Buraya gelenler “Biz 365 gün boyunca buradaki beş günümüzü hayal ettik. Şimdi bitti, gidiyoruz” diyor. Çünkü gittikleri yer kalabalık, kimsenin birbirine anlayış göstermediği, insanların mutsuz olduğu bir yer. Bir de herkesin elinde telefon, sohbet etmeyi unuttuk. Ben açıkçası İstanbul’a geldiğimde telefona bakıyorum. Assos’a döndüğümde de sadece çalarsa bakıyorum."