MasterChef'te Duygu neden rakip takımın kazanmasını istiyor?

Celal’in önderliğinde mi desem Barbaros’un yönlendirmesiyle mi desem karar veremiyorum ama Mavi takım ilk takım oyununu, ciddi fark atarak kazandı. 5-2 skoruyla Kırmızı takım yedi yemekten sadece ikisinde Mavi takımdan daha başarılı olabildi. Üstelik ilk defa Berker ve Ebru’nun yaptığı tatlı Furkan’ın tatlısından daha başarılı bulundu. Yarışma başladığından bu yana Furkan tatlıda kimselere yenilmemişti, dolayısıyla bu bir ilkti. Mavi takım, geçen hafta üç oyunu birden alan Kırmızı takımın neredeyse aynısını kurdu ve akabinde yeni haftaya da galibiyetle başlamaları epey bir gaza getirdi takımı. Kırmızı takıma bu hafta tamamen eleme için yarışacaklarını ima ederek çok ama çok güçlü geleceklerini vurgulayıp durdular. Kaybeden Kırmızı takımdan bireysel dokunulmazlığı kazanan yarışmacı takım kaptanı Eray oldu. Hakkıyla kazandı Eray ama takım oyunlarının genelinde kötü tabak çıkartıp iş potadan çıkmaya ya da dokunulmazlık almaya gelince Eray’ın hemen kendini kurtarması enteresan geliyor bana. Yani ya cidden takımla beraber oynamaya alışamadı ya da zora düşmediği sürece elinden gelenin maksimumunu vermiyor. Eray, hiçbir şeyi unutmadığını herkese gösterdi ve ilk eleme adayı olarak Özgül’ü seçti. Özgül, daha önce dokunulmazlık aldığında potaya Eray’ı sokmuştu hatta bir sürtünme yaşanmıştı aralarında. O zaman da açıkça belirtmişti ilk fırsatta Özgül’ü yazacağını. “Kimseyle kişisel problemi olmayan Eray” eline geçen ilk fırsatta kendisini potaya yazan Özgül’den öcünü aldı bile… Diyecek bir şey yok valla! Takımın ciddi oy birliğiyle Duygu da ikinci eleme adayı oldu. Yani kabul, Duygu’ya çok ısınamıyorum bir türlü ama hakikaten ayıp ettiler Duygu’ya. Yedi yemek içinden sadece iki yemek başarılı bulundu, başarılı olan tabakların biri Duygu’nundu. Duygu da bu konuyu tekrar masaya yatırdı ve yine oyların performansa göre verilmesi gerektiğini, arkadaş yarışmasında olmadıklarını vurguladı. Çok da haklıydı bence, düşünsenize koskoca takımda topu topu iki yemek iyi çıkıyor biri size ait ve buna rağmen ne zorları varsa takımın büyük çoğunluğu aday olarak sizi gösteriyor. Neredeyiz hakikaten? 'Ya Sev Ya Sat' programında mı? Yarışmacıların geneli, sevdikleri ve yakın olduklarını koruyor, arka tarafta çok da haz etmediği insan kimse performansına bakmaksızın onun adını yazmayı tercih ediyor. Bence Duygu’nun çıkışı ve bu duruma içerlenmesi çok yerindeydi. Hatta “Madem böyle olacaktı o zaman en başta bu takımda olmak istemediğimi söylediğimde beni hiç takıma almayacaktınız. İyi tabak da çıkartsam, kötü tabak da çıkartsam beni yazacaksınız çünkü” dedi. Yerden göğe kadar da hakkı vardı. Sıra ikinci takım oyununa geldiğinde daha oyun başlamadan yarışmacılar arasında sıkıntı çıktı. Dünkü adaletsiz seçimin ardından Duygu, Mavi takımın iddiasına göre onlara “İnşallah biz kaybederiz, siz kazanırsınız” demiş. Duygu’nun bu cümleyi hem gerçekten öyle dilediği için hem de biraz kırgın ve kızgın olduğu için kurduğunu düşünüyorum. Ne olursa olsun Duygu takım oyunlarında oldukça profesyonel davranıyor, karşı takıma bunu söyleyip de Kırmızı takımdaki performansını düşüreceğini hiç zannetmiyorum. Ama yine de rakip takıma bunu açık açık söylemek ne çok mantıklı ne de çok doğru bir davranış… Duygu, Mavi takımın söylediği şeyleri direkt ortaya dökmesine bozulmuş olacak ki önce bir toparlamaya çalıştı durumu. Ama beceremedi, Celal, “Sen bizi haksız konuma düşürmeye çalışıyorsun. Tam ne söylediğini söyleyim mi?” deyip Duygu’ya adeta “Şunlara gösterin gününü de kazanın” demiş. Dediğim gibi daha çok öfkeyle söylenmiş bir laf gibi geliyor bana. Somer Şef de Duygu’nun hislerine tercüman oldu zaten. “Duygu iyi tabak yapmasına rağmen siz onu yazdınız ve kırıldı, haklı” dedi. Aynı zamanda da “Sinirle söylediğin şeyler sana böyle geri döner, daha dikkatli konuşmaya çalış” diye de Duygu’yu uyardı. Duygu’nun yerinde ben olsam ben de epey bir kırılırdım. Ta en başında Kırmızı takımda olmak istememesinin sebebi kaybederlerse direkt aday olarak göstereceklerini bilmesiydi zaten. Başarılı olduğu halde bu muameleyle karşılaşınca da iyice bozuldu. Tabii ki rakip takımla böyle şeyler konuşmak etik değil ama ben Duygu’nun kendi takımına ihanet edip kötü yarışacağını falan zannetmiyorum. Sadece Mavi takımın daha adil hareket ettiğini düşünüyor ve “Keşke o takımda olsaydım” diyor bence. Bundan da doğal bir şey yok. Mavi takımın çok iddialı, öz güvenli “Hep biz kazanacağız” iddialarından sonra ikinci takım oyununu 3-2 Kırmızı takım aldı. İyi de oldu çünkü her seferinde geçen haftaki üçte üç başarısının yakalanmayacağını anlamaları gerekiyordu. Tabii ki her hafta olduğu gibi bir takım daha başarılı diğeri daha az başarılı olacak ama bu hafta rakip takım o kadar da kolay lokma değil. Bence belliydi böyle bir beraberlikle işlerin dengeleneceği… Mavi takımdan bireysel dokunulmazlık oyununu Barbaros aldı. Takım oyununda başarısız olan tabaklardan biri Barbaros’undu. Eğer dokunulmazlığı almasaydı belki de bu hafta potaya girecek isimlerden biri de olacaktı. Kıl payı yırttı ve eleme adayı olarak Berker’i gösterdi. Berker’in yarışmada daha ilk haftası ama emin adımlarla ilerliyor kendisi. Dokunulmazlık oyununu Barbaros’a kaptırdı ama son ikiye kalmayı da başardı. Zaten böyle kararlı ilerlediği için Barbaros biraz önünü kesmek ve geldiği gibi potaya göndermek istedi. Mavi takımın oy birliğiyle potaya çıkarttığı ikinci isim de Ebru oldu. Ebru’nun tabağı da başarısız tabaklar arasındaydı ama Sefa’nın, Tanya’nın ve Ayyüce’nin de tabağı başarısızdı. Ne düşündüler de sonuç oy birliğiyle Ebru’yu göndermelerine sebep oldu bilmiyorum ama Ebru’nun riski vardı zaten. İlk dört eleme adayı Özgül, Duygu, Berker ve Ebru oldu böylece. Ama asıl dikkat çekmesi gereken şey Mavi takımın nasıl saygılı, sakin ve mütevazı bir konsey geçirdiğiydi bence. Hiç kimse kişisel herhangi bir sebepten vermedi birbirinin ismini. Herkes oylarını başarısız tabaklardan yana kullandı. Herkesin de açıklaması buydu ve “Çok özür dilerim, hepinizi çok seviyorum” cümleleri havalarda uçuştu. Gayet kibar, herkesin mütevazı olduğu, hiç kimsenin birbirine yukardan bakmadığı bir konseydi ve bence tüm yarışmacılara da örnek niteliğindeydi. Duygu meselesine dönersek, Duygu Mavi takımın konseyini gördükten ve herkesin performansa göre oylama yaptığına tanıklık ettikten sonra iyice üzüldü haline. Tüm takım arkadaşlarının yanında “Yani keşke şu takımda olsaydım da başarısız olunca potaya girseydim” dedi. Duygu haklı olarak, aslında yarışmadaki performansı hep belli bir çizgide gittiği ve başarılı bir yarışmacı olduğu için yapılan haksızlığı sindiremiyor. Kimse iyi tabak çıkartıp, takımına katkıda bulunduğu halde potaya giren olmak istemez. Duygu herhangi bir şekilde kendi takımının kaybetmesi için uğraşacağından ya da pasif takım üyesi olacağından değil, iş aday belirlemeye gelince nasıl düşünülmesi gerektiğini vurgulamaya çalışıyor bangır bangır. Haliyle karşı takımda onun düşüncesiyle bağdaşan bir turum sergilediği ve gerçekten adaletli oylar verdiği için “Keşke o takımda olsaydım” diyor dürüstçe. Yani kısacası Duygu, Mavi takımın kazanmasını değil de, bu hafta Kırmızı yerine Mavi takımda yarışmış olmayı diliyor. Ben de Duygu’nun karakterini henüz çözemedim ama bunun bir yemek yarışması unutmamak gerektiğini ve Duygu’ya haksızlık edildiğini düşünüyorum. Bu haftanın kazanan takımının hangisi olacağını öğrenmemize az kaldı e haliyle, diğer iki eleme adayını da… Bakalım hangi takım kaybedecek ve kaybeden takım birbirine sataşmadan huzurlu bir konsey geçirebilecek mi?