'La Casa De Papel' 4. sezonda ne anlatacak?

Türkiye’de oldukça ilgi gören hatta 'Ankara', 'İstanbul' gibi karakterler neden yok diye konuştuğumuz bir dizi ‘La Casa De Papel’. Hal böyle olunca izlemesi de heyecanlanması da yeni sezon beklentisi de oldukça yüksek. Dördüncü sezonun yayın tarihi belli olunca hepimiz “Nerede kalmıştık?”, “Son sezonda neler olmuştu?” diye geriye doğru gittik. Sonra hatırladık ki neler neler olmuş… Nairobi vurulmuş, bizim müfettiş yeni adıyla Lizbon, yakalanmış, Profesör desen Berlin’in planını uygulayacağım derken bir de baktık ki hiç görmediğimiz bir panik içerisinde. Hatırladık değil mi? Hadi devam edelim… Rio’yu kurtarmak için yola çıkan ekip, Berlin’in hayali olan soygunu hayata geçirdi. Sonrasında beklenmedik ne varsa profesör ve ekibinin başına geldi. İlk iki sezonda işlenen nakış gibi plan, ne zaman ki bir aksilik çıksa kesin bunun bir çıkış yolu vardır diye düşündüğümüz ilk soygun, yani ilk iki sezon, kabul edelim ki bir başkaydı. Yeniydi bir kere, beklenmedikti. Sonrasına gelecek olursak… Her şeyde olduğu gibi okunan, izlenen yani tüketilen ne varsa sektör bunun devam etmesini ister. Çünkü sayıca çok büyük bir kesime hitap eden projelerin getirisi de büyük olur. Bundan sebep ki yeni bir anlaşmayla dizinin devam etmesi sağlandı. İzleyiciler olarak da işimize geldi mi geldi. Meraklandık mı meraklandık. Fakat eskisi gibi olmayacağını da içten içe biliyorduk. Gelelim yeni sezona… Müfettiş Raquel Murillo karakterini canlandıran oyuncu Itziar Ituno'nun Corona virüse yakalanmasıyla yüreğimizi pır pır eden ‘La Casa De Papel’in dördüncü sezonu, 3 Nisan 2020’de “Asıl kaos şimdi başlayacak” sloganıyla çıkıyor. Çok güzel. Ortalık karışacaktı zaten. Fakat bu iş nereye kadar böyle gidecek. Nairobi, ölürse -ki bence dizinin en yırtıcı ve bir o kadar da duygusal karakteri- hepimizin tadı kaçacak. Lizbon’un sıkışıp kalması ise, bizi anbean gerecek. Tamam da bu soygunun altından nasıl kalkılacak? Daha da önemlisi bu plan, inandırıcı olacak mı? Diziyle ilgili benim kafama takılan en temel soru bu. İnandırıcı olamazsan kaybedersin çünkü. ‘La Casa De Papel’, konusu itibariyle ideolojik alt metni olan, senaryosunu kapitalizmi eleştiren bir yerden oluşturan bir dizi. Bu anlamıyla diğer dizilerden ayrılıyor diyebiliriz. Fakat sonuç itibariyle globalde izlensin diye yeni sezonu çekilen de bir dizi. Peki ‘La Casa De Papel’ popüler kültür ürünü mü yoksa karşı kültür mü? Popüler kültür, günümüz tüketim toplumunda üretilen bir şeyin tüketilene kadar var olduğu, sonrasında ise kendiliğinden ya da değil, bir şekilde sönümlendiği bir kültür biçimi. Karşı kültür ise üretimi, üretim ve değişim üzerinden açıklayan, tüketim içerisinde kendine yer edinme çabası gütmeyen ve bunu eleştiren bir kültür biçimi. Bu iki kültür biçimi üzerinden kıyas yapmak doğru olur mu emin değilim fakat ‘La Casa De Papel’, ne anlatırsa anlatsın sistemin içinde fakat mutlaka anlatsın ki dışarısı nasıl bir görelim… Bir dizi, üretim yapabiliyorsa, yeni şeylerden beslenip yeni şeyler anlatabiliyorsa, izleyiciye farklı bir bakış açısı sağlayabiliyorsa devam etmeli. Bu sebeple bir diziye bir son biçmek sezon sayısıyla değil, dizinin anlatacaklarının bitip bitmediği ile ilişkili olmalı. 'La Casa De Papel', üçüncü sezonuyla biraz tıkanmış bir durum yaratmış görünüyor. Eğer dördüncü sezonda izleyici şaşırtılır, farklı bir olay örgüsü yaratılırsa devam edebilir. Fakat yazının başında yazdığım gibi klişelerden ibaret bir sezon izlersek uzatmanın da bir gerçekliği olmasa gerek. deniz.ihsan.tasdelen@gmail.com