Instagram fotoğraflarındaki olmazsa olmaz klişeler

Sosyal medya, cep telefonları artık organımız, bizden bir parça gibi oldu. Elimizden düşürmüyoruz. Tık tık... Bir yukarı, bir aşağıya dokuna dokuna bir hal olduk. Parmak kası yapanlarımız bile var! Ey sosyal medya, başımızı öne eğdin! Kafamız kalkmıyor, evde, arabada, her yerde. Küçük Emrah mahçupluğunda 'Başın öne eğilmesin, aldırma gönül aldırma' kıvamındayız... Instagram evin ergeni, almış bayrağı koşturuyor. Ailenin annesi Facebook, babası da Twitter. Beni benden alan paylaşımlar, klişeler ve perde arkaları var ki, bazen liii liii diye diye zılgıt çekesim geliyor... Bir aksesuar olarak telefonlarımız elimizde, arkadaşlarla bir mekana gittik. Ne yiyeceğimiz ya da ne içeceğimizden daha da önemli olan WiFi var mı? sorusuna yanıt aramak! Yalansa 'yalan' de! GSM bedavaların varsa, zaten 1-0 öndesin! Mekanın taraması yapılır, en iyi fotoğraf nerede çekilir diye mekan taranır ve manzaralı yerler göze kestirilir! Ay kız sürekli telefon elinde cümlesini duymamak için, Canım bir WC'ye gidip geliyorum diyerek çaktırmadan selfie üstüne selfie'ler galerideki yerini bulur! Tabii tuvalet aynası konseptini de ayrı bir çeşit ya, tuvalet olduğu anlaşılmasın diye taklalar atılır, hatta amuda bile kalkılabilir. Ama aynada yüzün olsun yeter! Mekana sohbet etmeye, dertleşmeye gitmiştik oysa, ama kafalar hâlâ önde. Konum bildirme telaşı sarar herkesi. Oh bu iş de bittiyse gelsin kahveler, çaylar... Tam bir yudum alınacaktı ki... Durun! Daha fotoğrafını çekmedik! Hemen sunumu bozan arkadaşa sinsi bakışlar ve kinayeli sözler fırlatılır. Kahve fincanları da eski konumuna getirildiyse eh artık en tatlı 'içme' pozumuza girebiliriz. İlk aşamaları atlattıysak ve muhabbet edebiliyorsak, tabii arada gelen bildirimler yine bizi ele geçirmediyse... Gelelim bir toplu (N'olur sene 2017, 'Top nerede?' esprisi yapmayın!) fotoğraf çekimine... Orada biri gözünü kapattıysa ya da kendini beğenmediyse, Şebnem Ferah yankılanıyor kulaklarda; Sil Baştaaan... Ve bu sahne defalarca tekrarlanır. Ve herkes iki dakika önceki şeklini görmek için merakla, sinek gibi cep telefonuna üşüşür. Ve iştahla o mühim soruyu sorar: Nasıl çıktık, nasıl çıktık? Sosyal medyayı sosyal medya yapan selfie'dir ki hepimizin vardır selfie halleri... Ama ön kameranın yerini tespit etmeyip sürekli başka yere bakmayı başarma halleri de ayrıca takdir edilmeli! Gözler başka yerde, sen bir yerde, gölgen dolaşır gibi sanki... Yok yok o şarkıydı... Kırmızı ruj selfie'si var ki, önce alev alev yanacak o dudaklar, sonra bakacaksın aynada büzüşürken bir pürüzlük yaşanmasın! Sonra şak diye çekeceksin fotoğrafı. Like üstüne like alacaksın. Mutluluğun beyaz dişlerine ruj bulaşıp pembeleşinceye kadar sürecek! Tatil fotoğraflarının üzerine tanımam ki ben de bu yaz bol bol paylaştım. Mesela ilk kez bir ayak fotoğrafı paylaştım ve içimi bir heyecan kapladı! Kolay iş değilmiş. Pedikürlü müsün, ojeli mi, açı, duruş, havuz mu, deniz mi? Mesai harcadım! Ama benim de ileride torunlarıma göstereceğim bir fotoğrafım Instagram'daki yerini aldı. Havuz zaten vazgeçilmezimiz. Yarıya kadar girip içeceğimizi de yanına koyacağız ve dirseklerimizle yaslanıp saatlerce bu pozisyonda kalacakmış gibi poz vereceğiz. Halbuki biraz sonra belki suda güreş edeceğiz, kim bilir! Dağ, bayır, çayır gezeceksek hele ki sevgili de eşlik edecekse, önden kız gidecek ve arkadan elini uzatacak, adamı kadraja sokmaya mı layık görmüyor anlamadım, adamın eli ve kıllı kolu var fotoğrafta... Biraz da elini omza atacak kanki kanki lay lay takılacaklar, kim bilir! Ama bir 'Vermeyeni vuruyorlar pozu' var ki... Güneşi al önüne ve ellerini yukarı kaldırıp kalp yap, bir de güneşi kalbin içine aldın mı, of of like ötesi... Kremalı börek, sütlü çörek ve sürekli kocişko/sevgilişkocumm fotoğrafları paylaşımlarına değinecek gücüm kalmadı! Yine bir şarkı bağlıyor cümlemi: 'Olan Var, Olmayan Var Kıskanırlar'... twitter.com/yelizaras arasyeliz@gmail.com