Game Of Thrones 8. sezon 2. bölüm incelemesi

İnsan öleceğini bilse ne yapar? Son sözü ne olur? Yakında her şeyin biteceğini düşündüğünde, affedebilir mi? Game Of Thrones final sezonunun ikinci bölümünde, kaleye sığınan bir avuç insanın birbirlerinde bu soruların cevabını aradıklarını gördük. Bir yandan umut ederken diğer yandan kapının hemen ardındaki ölümü beklediklerini gördük. Dikkat: Spoiler İçerir! Jaime Lannister, ya da herkesin deyimiyle 'kral katili'... Bir zamanların en iyi kılıç tutan 'altın aslan'ı... Aşkı ve ailesi için her şeyi göze almış bir şövalye... Bir yanda parçaladığı bir aile, babasını öldürdüğü bir kraliçe, ölüme ittiği bir çocuk... Diğer yanda hayatını kurtardığı kardeşi, elini feda ettiği bir savaşçı... 8 yıldır aldığı her kararın ağırlığı karşısında yargılandığı bir mahkeme... #GameofThrones hayranları buraya! Sizce #Daenerys için aşk mı yoksa taht mı önemli? Spoiler içeren ikinci bölüm incelemesi de şurada: https://t.co/7bFC0Pg64c — Molatik (@molatik) 24 Nisan 2019 “O şerefli bir insandır” diyor Brienne Of Tarth. Açıklayamadığı hislerle ona güvendiğini söylüyor ve son bir kez daha savaşmak için Jaime’ye kılıcı geri veriliyor. Jaime, belki de hiç sahip olamadığı bir ailenin içinde, tek eliyle artık ölümü bekliyor. GoT’un en anlamlı hikayelerinden biri, büyük ihtimalle ölümle son bulacak... Affedilmiş bir şekilde... Savaş masasındayız. Dizi boyunca birçok kez yapılan irili ufaklı savaşlarda hayatta kalmayı başaran kahramanlar, bu kez ölüler ordusunu nasıl yeneceklerini tartışıyorlar. Kimsenin ne fikri var ne de umudu... Jon, Night King’i öldürmeleri gerektiğinin farkında fakat nasıl yapacağı hakkında bir fikri yok. “Beni istiyor” diyor kardeşi Bran. Artık bütün kahramanlarımızın garipliğine alıştığı yeni yetme bilgemiz, Night King’in amacını da sonunda açıklıyor: “Anıların, hikayelerin olmadığı sonsuz bir gece.” Yani ölümün ta kendisi... “Savaşçı adına, sana yiğitlik görevi bahşediyorum. Babanın adına, sana adil olma görevi bahşediyorum. Annenin adına, sana masumları koruma görevi bahşediyorum.” - Jaime Lannister Bildiğiniz gibi GoT’un kendine has özelliklerinden biri, sürprizleri... Çoğunlukla ölümle sonuçlanan bu sürprizlerin arasında en hüzünlü olanı ise bu bölüm gerçekleşti. Brienne hayatı boyunca olduğu gibi yine erkeklerin arasında var olma savaşı verirken, en çok beklediği anın, artık emrinde savaşmayı arzulayan bir şövalye tarafından gerçekleştirileceğini kim bilebilirdi ki? GoT’un en özel anlarından biri ve Gwendoline Christie ile Nikolai Caster-Waldau’nun akıllara ve kalplere kazanan oyunculukları... Bölümün her yerine ilişen hüzünlü hava yüzünden bu yazıda kritik bir noktaya çok değinmedim. Ama en önemli konunun, Night King ile savaş olmadığı fikrimde ısrarcıyım. Sansa’nın Daenerys’e söylediği savaştan sonra Kuzey ne olacak? çıkışı tahminimi güçlendiriyor. Cersei'nin bu durumu en çok isteyen kişi olduğunu bilerek, bizi kesinlikle bir savaşın daha beklediğini söyleyebilirim. Jon’un varisliği haberini birinci elden alan Daenerys’in verdiği ilk tepki “Sen de başa geçebilirsin bu halde” ise, onun gerçekten aşık olduğunu söyleyebilir miyiz? Dizinin bu gerçeğe yeteri kadar zaman ayırmamasının sebebinin ise, asıl sonuçlarını ilerde görecek olmamıza bağlıyorum. - Dizinin başına gelen en şeker şey olan Tormund, bu bölümde adeta şov yaptı. Aşkını dağlara yazacak kadar güçlü ve davasında kararlı olan tatlı yabanimizin lakabının nereden geldiğini anlattığı sahne için ise diyeceğim tek şey: DEV SÜTÜ! - Robert Baratheon’un dediği oldu ve Baratheon Ailesi ile Stark Ailesi bir araya geldi. Arya ile Gendry, ölüler kapıdayken son anlarını boş geçirmediler. Ha bu arada Gendry, uyumanın sırası mı Allah aşkına? - Ghost yaşıyor! Yıllardır özlemle görmeyi beklediğimiz Westeros’un en yakışıklısı oldukça sessiz ve sakin. Bakalım hangi açıdan kameraya fırlayacak? - Küçük buluşmalar devam ediyor, yapılan her iyilik bir şekilde değerini buluyor. Samwell’in aile kılıcı olan Heartsbane’i, sevdiği komutanın yani Jeor Mormont’tun oğlu Sör Jorah’a vermesi de bunun bir örneği. - Tyrion, Bran ile konuştuktan sonra güleç yüzüyle ümitliydi. Ne konuştular acaba? “Garip değil mi? Neredeyse buradaki herkes Stark’larla öyle ya da böyle savaştı. Şimdi ise bu kaleyi savunmak için bekliyoruz. Hep beraber. Düşünüyorum da belki hayatta kalabiliriz.” - Tyrion Lannister Şömine başında şarkı söyleyen Podrick ve silah arkadaşları, Surların üstünde yere oturmuş, çökmüş iki beden ile belki de son savaşlarını bekleyen Beric ile The Hound, savaştan sonra sahile gitme hayali kuran Missandei ile Grey Worm, ailesine olan borcunu ödemek için Bran’i koruyacak Theon, Night’s Watch’un hayatta kalan son neferleri Jon Snow, Samwell, Eddison Tollett ve Ghost’u gördük. Birbirilerinden uzakta, farklı savaşlarla boğuşurken, kaderleri örümcek ağı gibi örülen ve omuz omuza veren kahramanlarımızın geçmişe bakıp dalmalarına tanık olduk. 8 sezonun getirdiği heyecanlar, sürprizler, beklentiler, ölümler, ihanetler, fedakarlıklar... Hepsi bu gece içindi. “Unutmak. Unutulmak. Ölüm bu değil mi?” - Samwell Tarly Hanımlar, beyler! Önümüzdeki hafta 80 dakika boyunca belki de hiç tanık olmadığımız bir savaş bizi bekliyor. Yedi Krallığın bu isimsiz şövalyelerinin hepsi hayatta kalmayacak ama ölmeyecekler de... Hiçbirini unutmayacağız. 8.8/10 Anıl Demirhan anil.demirhan@milliyet.com.tr