Fatih Akın Oscar alabilir mi?

Fatih Akın, Trabzon’dan Hamburg’a göç etmiş bir ailenin çocuğu. Türkiye’den Avrupa’ya işçi olarak göç eden yüz binlerce aileden biri olan Akın ailesi, Almanya’nın en büyük ikinci ve pek çok insana göre de en renkli kenti olarak tanımlanan Hamburg’a yerleşmişti. Fatih Akın da 25 Ağustos 1973’te bu ailede dünyaya geldi. Almanya’da yetişip büyük işler başarmış pek çok isimden biri olan Berlin’de Altın Ayı ve Altın Küre kazanmış bir isim. Türkiye’de bindikleri arabalar ve yaz tatillerinde getirdikleri çikolatalar nedeniyle sevilen ama biraz da farklı görülen “Alamancı”lardan olan Fatih Akın, Hamburg’da da bir yabancı olmakla boğuşmuş olsa gerek. Bunu elbette kendine sorup teyit edemedik. Ancak kendisini anlatmak için sinemayı bir dil olarak seçen Fatih Akın’da bu ruh halini görmek mümkün. Temmuz’da, Duvara Karşı, Kebab Connection ve Elveda Berlin gibi akla ilk gelen filmlerinde göç, yabancılık, uyum gibi temaların ağırlığını iliklerimize kadar hissedebiliyoruz. Yeni binyılı kutladığımız ve büyük umutlar beklediğimiz 2000 yılında gösterime giren İm Juli (Temmuz’da) filmi aslında Fatih Akın’ın gelecekte neler yapacağının habercisiydi. Yönetmenin doğup büyüdüğü, eğitimini aldığı kent olan Hamburg’da başlayıp İstanbul’un en güzel semtlerinden Ortaköy’de sonlanan bir yol hikayesiyle karşımıza çıkmıştı Fatih Akın. Benzer bir yol hikayesine yıllar sonra Elveda Berlin filmiyle yeniden tanıklık edecektik. Sonrasında Duvara Karşı ile Altın Ayı kazanan yönetmen, Kebab Connection, Köprüleri Aşmak, Yaşamın Kıyısında, Soul Kitchen, New York I Love You’da bir bölüm ve Elveda Berlin filmleriyle yeni dönemin en önemli yönetmenlerinden biri olmayı başardı. Festival jürilerinin de çok seveceği zıtlılıklar ve çok kültürlülük gibi temalarla yoğrulan filmlere imza atan Fatih Akın’da beni en çok cezbeden şeyler, İm Juli’den itibaren kullanılan müzikler ve yol teması oldu. Dünya üzerinde çekilmiş ve çekebilecek tüm yol filmlerini sevme potansiyeli bulunan biri olarak benim için, Fatih Akın’ın hâlâ en güzel filmi. Bu yazı bir filmografi değerlendirmesi olmadığı için her filmini anlatmaktan ziyade Paramparça ile az daha tamamlanacakken yarım kalan bir hikayeye değinme niyetinde. Fatih Akın’ın geçtiğimiz yıl yayınlanan ve son zamanların en önemli gündem maddelerinden biri olan bir konuya değinen film, Almanya’nın Oscar adayıydı. Altın Küre’de ödül kazanan film, pek çok eleştirmenin şaşkınlıkla karşıladığı bir kararla Oscar’a aday gösterilmedi. Bu dalda şu ana kadar ilk beşe kalmayı başarabilen tek isim Deniz Gamze Ergüven. Mustang filmiyle Fransa’nın Oscar adayı olan Ergüven de bu ödülün kıyısından dönmüştü. Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes müdavimliği de düşünülecek olursak yakın dönemde Oscar’da “En İyi Yabancı Film” dalında Fatih Akın’ın yeni bir adaylığının daha olası göründüğünü söylemek mümkün. Ancak artık beklentiler adaylıktan ziyade ödülün kazanılması yönünde. Peki Fatih Akın’ın konsepti buna ne denli uygun? Yukarıda da bahsettiğim gibi aslında Fatih Akın’ın işlediği konular binlerce üyesi bulunan Akademi’nin hoşuna gidecek türden. Hele ki Paramparça filminin mevcut koşullar da göz önüne alındığında işlediği konu ve oyuncu kadrosuyla Oscar’a uzanabilecek türdendi. Olmadı... Sundance’te ödül kazanan Tolga Karaçelik’in bu sayede Amerika’da dikkat çekmeyi başarmış olması gelecekte Fatih Akın ile birlikte onun da Oscar için adının geçmesine yol açabilir. Oscar çok mu önemli? Değil ama iş bir nebze de inada bindiği için o ödül bize gelmeli. http://instagram.com/ihsandinovski