Edirne: Türkiye'nin Avrupa'ya açılan kapısı

Edirne'yi tanımaya tartışmasız Selimiye Camiisi ile başlamalıyız. Camii, şehir için adeta bir sembol. Duruşu ile sizi şaşırtacak tam bir estetik abidesi. Cami şehrin silüetinde öyle bir parlıyor ki insanı etkilememesi mümkün değil. Zaten mimari teknolojisi de günümüz yapılarına meydan okuyacak nitelikte. Örneğin yerden ısıtma teknolojisinin ilk kez Selimiye Camii'nde kullanıldığını biliyor muydunuz? Veya bir minaresinde 3 şerefe bulunduğunu ve bu şerefelere çıkan merdivenlerin ayrı ayrı yolu olduğunu?Çapı 3.80 m. olan bir minareye 3 farklı merdiven yolunun nasıl sığdıracağınızı hayal edin mesela. Kolon ve kiriş kullanılmadan yapılan kubbeyi gördüğünüzde Nasıl havada duruyor? diye şaşırabilirsiniz. Akustik hesaplaması da son teknoloji. İmamlar seslenişlerinde mikrofon kullanmazlar. Müezzinlerin okuduğu ezan ise sanki bir vadide seslenirken karşı dağdan geri gelen tiz bir tondaki yankılanma gibi ulaşır kulaklarınıza. Mimar Sinan'ın 80 yaşında inşa ettiği ve Ustalık eserim dediği bu yapı için 'ustalık' kelimesinin oldukça mütevazı kaldığını anlayacaksınız. Daha eski bir yapı olan Üç Şerefeli Camii ve Rüstempaşa Kervansarayı şehrin kültürel mirası olarak varlığını sürdüryor. Avrupa ve Asya kıtasının tam ortasında kalan bu bölge ticaret açısından önemli bir yol. Bu yüzden kervansaraylar şehrin olmazsa olmazı. Bugün bile Yunanistan'dan gelen günübirlik tur otobüsleri genelde alışveriş odaklı oluyor. Çarşıdaki dükkanların neredeyse tamamı Yunanca yazılarla dolu.Beyazıt Külliyesi ve Darüşşifahanesi Osmanlı'nın ilk donanımlı hastanelerinden. Günümüzde müze olarak hizmet veriyor. İbni Sina'nın ışığıyla hazırlanan bu yerde hem hekim yetiştiriliyor hem hastalar tedavi ediliyor. Yılan sokmasından diş çekmesine, yanık iyileştirmesinden ruh ve akıl sağlığına kadar birçok uzmanlık alanının var olduğunu ve bölgenin en önemli şifa merkezi olması dolayısıyla dünya standartlarında bir hastane olduğunu göreceksiniz. Günümüzde koca karı ilacı olarak bilinen çeşitli ot ve benzeri karışımlardan kaynatılarak elde edilen ilaçların yapıldığı odalar, bunların muhafaza edildiği depolar, doktor ve hasta odalarıyla harika bir müze. Edirne'nin her bir noktası tarih kokuyor. Yunanistan sınırımızı oluşturan Meriç Nehri'nin karşı kıyısında Kurtuluş Savaşı sonrası savaş tazminatı olarak aldığımız Karaağaç var. Karşıya yine Osmanlı zamanından kalma tarihi bir taş köprü ile geçiyorsunuz. Karaağaç şehrin eğlence merkezi. Eğlence yerlerinde alkolün diğer yiyecek ve içecek fiyatlarına göre daha uygun olması sizleri şaşırtmasın. Bu, işletmecilerin müşterileri mekana çekme yöntemi. Şehirde alkol satış oranı oldukça düşük, çünkü herkes evinde kendi alkolünü damıtıyor. Ev dışında alkol almak daha çok sosyalleşmek amaçlı yapılan bir etkinlik. Bu sebeple mekan fiyatları tekel büfe fiyatlarına oldukça yakın. Tarihi Karaağaç Tren İstasyonu'nun görkemli yapısı günümüzde Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne hizmet ediyor. Kapısında da temsili bir tren duruyor. Zamanında ticaret yolu olarak döneme ekonomik olarak hizmet veren bu yapı günümüzde bilim alanında hizmet vermeye devam ediyor. Binanın heybeti o kadar ihtişamlı ki günümüzde yapılan yapılara neden beton yığını dendiğini çok daha iyi anlayacaksınız.Şehirde üzücü olan tek şey Osmanlı başkenti zamanında devlet yöneticileri tarafından kullanılan Edirne Sarayı'nın bugün harabe durumunda olması. Gerçi şu an restorasyon ve rekonstrüksiyon çalışmalarına başlanmış olsa da çok geç kalınmış bir proje olduğu düşünülüyor. Ata sporumuz olarak anılan güreşin Edirne'de 660 yıllık bir geçmişi var. Nam-ı diğer Kırkpınar Yağlı Güreşleri burada yaz aylarında yapılıyor. Turnuva zamanı tam bir karnaval havası oluyor. Kırkpınar çayırına kurulan etkinlik alanı tüm şehri bu bölgeye topluyor. Güreşler, etrafı tribünler ile çevrili er meydanı denilen alanda yapılıyor. Bu farklı deneyimi tatmanızı önerebilirim.Her yerin kendine has lezzetleri vardır. Ciğer hayvanda sakatat olarak bilinir ve bazı insanlar ciğer sevmez. Sevmem diye burun kıvıran ancak Edirne ciğerinin tadı damağında kalan çok insan gördüm. Seviyorsanız tatmama ihtimaliniz yok ama sevmiyorsanız bu et şölenini kaçırmayın derim. İyi gezmeler...