Tarihteki pek çok kadın eşitlik ve dayanışma için mücadele etmek zorunda kaldı. Cesaretleri bugünün dünyasını şekillendirmeye katkıda bulundu bu yüzden onların her daim hatırlanması gerekiyor. Sağlık ocaklarında hemşirelik yapan İrena, Varşova Gettosu’ndaki insanlık dramına seyirci kalamayarak Almanların tifüs salgını korkusundan yararlanıp, sağlık kontrolü yapmak gerekçesiyle gettoya girip çıkmaya başlar. Gettoda yaşayan çocukları oradan gizlice çıkarmak ve hayatlarını kurtarmak içinse ambulansta sedyenin altından sırt çantalarına, kanalizasyon borularından yer altı tünellerine, el arabasındaki çuvallardan, bavullara ve hatta ceset torbalarında çocukları taşımaya kadar her yolu kullanır. İrena'nın bu tehlikeli süreçte karşılaştığı bir diğer zorluk da, Yahudi ailelerin güvenini kazanmaktır. İrena, Yahudi ailelerini, çocuklarını Katolik manastırları ve barınaklarına götüreceğini söyleyerek ikna etmeye çalışır. Çünkü gettodakilerin er veya geç Treblinka yolcusu olduğunun farkındadır. Bu yüzden canla başla uğraşmaya devam eder. Zira aklında her daim, tifüsten kaybettiği babasının kendisine söylediği şu son sözler vardır: “Boğulan birisini görürsen, atlayıp onu kurtarmayı denemelisin, yüzme bilmiyor olsan bile.” Sendler, getto dışına çıkardığı çocuklara sahte isimler verir ve onları Yahudilerin yaşamadığı bölgelere yerleştirip tehlikeden uzak tutar. Savaş sonunda ailelerinin çocuklarına kavuşabilmesi için de; çocukların isimlerini sigara kağıtlarına yazıp cam kavanozlara yerleştirerek komşusunun elma ağacının dibine gömer. Ancak Sendler, faaliyetleri Gestapo tarafından fark edilince, tutuklanarak aylarca işkence göreceği Pawiak Hapishanesi’ne atılır. Ne var ki gördüğü tüm işkenceye rağmen ekibini ele vermez. Tarih 9 Ekim 2012. Pakistan'da bir okul servisi maskeli ve silahlı teröristler tarafından durduruldu. Araca giren Taliban mensubu bir terörist Hanginiz Malala? diye bağırdı. Çocuklar korkudan seslerini çıkaramadı. Aynı terörist Söylemezseniz hepinizi vururum. o Allah'a karşı geldi. cezalandırılmalı dedikten sonra yanıbaşında duran Malala Yusufzay'ı tanıdı ve başına iki el ateş etti. Saldırının Taliban sözcüsü ise şöyle bir açıklama yaptı: Şeriat, çocuk bile olsa İslam'a karşı propaganda yapıyorsa öldürülebilir diyor. Pakistan’da Taliban’ın güçlü olduğu Svat Vadisi’nde yaşayan 1997 doğumlu Malala Yusufzay, 3 yıldır bölgedeki kızların okula gidebilmesi için mücadele ediyordu. Yabancı bir gazetecinin Daha siyasi hakların bile yok demesi üzerine, “Evet ama sokağa çıkma hakkım var. Okula gitme hakkım var. Şarkı söyleme hakkım var. Eğitim hakkım var. Arkadaşlarımla gezme hakkım var” demişti. Malala iyileşti. Birleşmiş Milletler tarafindan her 12 Temmuz'da kutlanmak uzere Malala Günü ilan edildi. 17 yaşında Nobel Barış Ödülü'nü kazandı. Radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalarla iki farklı alanda Nobel Ödülü kazanan Marie Curie, uranyumla yaptığı deneyler sonucu radyoaktiviteyi keşfetti. 1903 Nobel Fizik ve 1911 Nobel Kimya ödülü'nü kazandı. Çalışmalarıyla çığır açan Curie, Nobel Ödülü'nü alan ilk kadın, bu ödülü iki kere alan ilk biliminsanı oldu. Yemenli Nujood 10 yaşındayken evlendirilmek üzere 30'lu yaşlardaki bir adama satıldı. Ailesinden, kardeşlerinden koparılıp zorla Yemen'in izbe bir köyüne gönderildi. Eşi, ailesine Nujood ergenlik çağına girene kadar ona dokunmayacağına dair söz vermişti. Ancak bu söze sadık kalınmadı. Verdiği sözü unutan kocası, Nujood'un genç kız olmasını beklemeden evlendiği gece onunla zorla birlikte oldu. Nujood gündüzleri kayınvalidesi tarafından, geceleri ise kocası tarafından 2 ay fiziksel ve duygusal şiddete maruz kaldı. Ama pes etmedi ve tüm Yemen'e ve başka memleketlerde aynı kadere mahkûm insanlara örnek olacak bir serüvene imzasını attı. Yaşadığı topraklarda eşine benzerine rastlanmamış bir hikâyenin başkahramanı oldu; kocasından boşanmak için gizlice evden kaçarak mahkemeye gitti ve yargıcın kapısını çaldı. Nujood'un ailesine ve Yemen geleneklerine meydan okuyuşu ve cesareti tüm dünyada yankılandı. Orta Doğu'daki tüm genç kızlar için ilham kaynağı oldu. 1969 yılında Apollo 11 uçuşundaki komut ve Ay modüllerini milyon kilometre uzaktaki Ay'a götürüp getiren, 145 bin satır Assembly kodunu hem tasarladı, hem yazdı, hem yazan ekibi yönetti. Tamamen otomasyon olmasa da (astronot kontrollü) en ufak bir hatanın mahvedebileceği bu kadar hassas işi Assembly gibi ilkel bir dilde 1960'ların koşullarında sorunsuz kotarmak yazılım tarihindeki en büyük başarılardandır. Halen uzay aracı yazılımları Assembly'de yazılıyor ama günümüzde sonsuz emülasyon, verifikasyon, test altyapısı, teknolojisi var. Sonsuz tecrübesi olan yazılımcılar var. Margaret Hamilton'ınki günümüzdeki başarılarla kıyaslanamayacak kadar üstün bir performans. Kendisi aynı zamanda yazılım mühendisliği (software engineering) tabirinin de mucididir.