Bipolar hastası olduğu bilinen 9 yaratıcı isim

Üreten insan az biraz arızadır diye bir laf var ya. Artık biraz klişe kaçsa da doğruluk payı var. Ama biraz da eksik bir tanımlama tabii ki. Her 'arıza' olan üretemiyor çünkü. Ancak çoğu üretken insanda muhakkak bir arızalık, bir eksiklik, bir gariplik söz konusu. Üretenin içinde o bir türlü dolmayan boşluk, yerine ne koysa da hep bi' eksik kalıyor... Ama o boşluk, daha çok üretebilmesi için kişiyi adeta kamçılıyor... Manik depresyon olarak bildiğimiz Bipolar bozukluk üretken bireylerde çok sık görülüyor. İki uçlu duygudurum bozukluğu denilen, bir taraf ateş diğer taraf su olan bu hastalık adı üstünde: Bu bir hastalık. Öyle kendinize Bipolar'ım ben ya diyemezsiniz yani. Mutlaka bir doktor tarafından teşhis edilmesi, tanımlanması gerekiyor. Bir gün güler, bir gün ağlar, saati saatine tutmaz, kesin bipolar gibi bir durum yok. Her duyduğuna inanan biri bile olsanız en azından bu konuda ancak bir doktorun sözünü dinleyin. Bu hastalığa sahip olan kişiler sevincini de öfkesini de uçsuz bucaksız yaşıyor. Bir dönem manik, bir dönem depresif geçiyor. Her duygu uçlarda yaşanıyor. Yani dibine kadar yaşanıyor! Taşkınlıkların yapıldığı manik dönemde yürek yemişcesine bir cesaret ve 'aha da risk budur!'luk geliyor. Depresif süreçlerde ise manik dönemin tam tersine içe kapanma ve özgüven kaybı göze çarpıyor. Bazı ünlülerin bipolar olduğunu açıklaması ise hastalığa farkındalık yaratması bakımından önem taşıyor. İşte bipolar olduğu bilinen ve yeteneklerinden şüphe duyulmayan 9 isim... ABD'li genç şarkıcı Demi Lovato'nun adını son yıllarda şarkılarının başarısı sayesinde çok sık duyar olduk. Özellikle 'Cool For The Summer'la yeri göğü inleten şarkıcının sesinin ne kadar güçlü olduğunu anlamak için açın bir canlı performansını izleyin. Kadın gerçekten yetenekli. Geçirdiği zor günleri bir kitap haline dahi getiren Lovato, basının kendisine sürekli 'Bipolar' hakkında sorular sormasından şikâyetçi. Lovato, özellikle son dönemdeki röportajlarında hastalığın kendi adıyla özdeşleşmesinden ötürü artık canının sıkıldığını söylüyor. Avustralyalı şahane ötesi, biricik Sia'mız da Bipolar hastalığına sahip isimlerden. David Guetta, Rihanna ve Christina Aguilera gibi popüler isimlere yazdığı şarkılardan önce de Sia, Sia'ydı. Hatta yüzünü, gözünü görebiliyorduk onun. Popülerliği artmaya başladığı günden beri artık onu göremez, sadece duyabilir, dinleyebilir olduk. 'Chandelier' şarkısının başarısıyla beraber tüm dünyaca tanınan bir isim haline gelen Sia'nın karşımıza çıkacak bir yüzü yok! Onu hâlâ seviyoruz. Fobilerinden kurtulamaması, hastalığının nüksetmesi yüzünden dönem dönem zor günler geçirmesi ona olan sevgimizi azaltmıyor tabii ki. Biz çocukken herhangi bir Jim Carrey filmi izlemeyeni, beğenmeyeni filan dövüyorlardı. Mimiklerin efendisi Carrey'i son yıllarda çok fazla göremiyoruz. Tabii ki yaşlandı, tabii ki üstüne bir ağırlık, olgunluk çöktü. Yeteneğinin ortaya çıkmasında hastalığının ne kadar katkısı var, bilemeyiz. Ancak inkâr edemeyeceğimiz bir gerçek var. Gençliğinde bu kadar depresif olmasaydı asla fazlasıyla matrak olamazdı. Ve o dönemlerde yüksek yüksek tepelere evler kurmasaydı onu asla bu kadar sevemezdik. Ki Carrey bunu itiraf etmişti. Jim Carrey'nin Jim Carrey olduğu yıllarda bir gazeteye konuşan aktör, O dönemde yer aldığım komedilerdeki başarımın sırrı yaşadığım depresyondu demişti. Hollywood yıldızı Catherine Zeta-Jones, eşi Michael Douglas'ın yaşadığı rahatsızlık sebebiyle büyük bir çöküntü yaşamıştı. Hatta güzel aktris bu dönemde basına verdiği bir röportajda kendisine Bipolar teşhisi konulduğunu açık yüreklilikle paylaşmıştı. Tabii ki aktrisin bu paylaşımdan sonra yine fena halde üstüne gidilmişti. Aktris, magazincilerin kendisine sürekli hastalığıyla ilgili sorduğu sorulardan bunaldığını söylemişti. Grunge akımını denilince akla gelen ilk isim olan Kurt Cobain, 27 yaşındayken ölümü seçti. Üzerinden yıllar geçse de hâlâ onun ölüm sebebini merak ediyoruz. Pek çok kaynakta bipolar olduğu belirtilen Cobain'in sürekli uçlarda gezindiği, mutluluk ve depresyon arasında bir hayat yaşadığı belirtiliyor. Hollandalı ressam Van Gogh'un bu kadar büyük bir isim olmasında kuşkusuz yaşadığı ruhsal sıkıntıların büyük etkisi var. Kız kardeşi Wilhelmina'nın akıl hastanesinde kaldığı biliniyor. Keza mektuplar yazdığı Theo'nun da sık sık depresif nöbetler geçirdiği pek çok kaynağa yansımış durumda. Pek çok ruhsal sıkıntıya sahip olan ressamın en temel zihinsel hastalığının Bipolar bozukluk olduğu belirtiliyor. Sanatçının üretkenliğinin tavan yapmasında taşkın bir ruh haline sahip olmasının önemli bir etken olduğu söyleniyor. Bipolar bozukluk denildiğinde akla gelen bir diğer Hollywood yıldızı Mel Gibson. Aktör, mutluyken çok mutlu, mutsuzken çok mutsuz dönemler geçirdiğini söylemişti. Gibson ayrıca uzun bir dönem de alkol problemi yaşamıştı. Klasik müzik denilince akla gelen ilk isimlerden biri olan Beethoven'ın da bipolar olduğu biliniyor. Hayatı boyunca sık sık ruhsal problem yaşayan Beethoven'ın hastalığının özellikle yaşlandıkça daha da nüksettiği belirtiliyor. İngilizlerin yaramaz şarkıcısı Lily Allen, bebeğini düşürdükten sonra epey bir süre kendisini eve kapatmıştı. Zor günler geçiren Lily Allen, kendisine Bipolar bozukluk teşhisi konulduğunu söylemişti. Lily Allen'ın tekrar enerjik ve ötesi olduğu o sağlıklı günlerine dönmesi en büyük dileğimiz. can.sisman@milliyet.com.tr