Ayla filminin galasında neler oldu?

Oscar’a aday olan, gerçek hikayesiyle, gerçek karakterleriyle aylardır bizi merakta bekleten Ayla’nın galasındaydım. Tüm çıplaklığıyla, duyguyu olabildiğince geçirerek sizlere o özel geceyi aktaracağım. Gala UNIQ Hall’da gerçekleşti. Program saat 7.30’ta kokteyl, 8.30’ta ise filmin gösterimi şeklindeydi. Gala oldukça kalabalıktı ve dikkatlerden kaçmayan önemli bir nokta da, Koreli misafirlerin aramızda oluşuydu. Kokteyl bakımından biraz yetersiz bulsam da bu eksikliğin, Ayla gibi büyük emek geçmiş bir filmin çaycısından yapımcısına, katkıda bulunan herkesin aşırı heyecanından kaynaklandığını düşünüyor, asıl amacın filmi sunmak olduğunu unutmamak gerektiğini kendime ve benim gibi düşünenlere hatırlatıyorum. UNIQ Hall’a girdiğinizde her yerde Ayla filminin kareleri ve filmin baş karakteri, hikayenin sahibi Süleyman Dilbirliği’nin fotoğraflarını gördük. Tüm misafirlerin ortasında tatlı mı tatlı, tam bir İstanbul beyefendisi olan dedemiz, Süleyman Dilbirliği vardı. Çoğu misafir hikayenin gerçek olduğunu bilmesine rağmen, gençliğini İsmail Hacıoğlu’nun, yaşlılığını ise Çetin Tekindor’un oynadığı Süleyman Amca’yı tanımıyordu. Ama aslında, az sonra filmini izleyeceğimiz acı, sevgi, kahkaha ve gözyaşı dolu anların sahibi tam da oracıkta, aramızdaydı. Filmin gösterimi için misafirleri yavaş yavaş içeri almaya başladıklarında saat henüz yeni 8 oluyordu. Her koltukta, üzerinde Ayla yazan peçeteler vardı. Yani aslında baştan ağlayacağımız herkese söylenmiş oldu. Hepimiz, filmi görmek için çok ama çok heyecanlıydık. Yerleşimde biraz sıkıntı yaşandı çünkü öyle bir kalabalık vardı ki UNIQ’in koskoca salonuna sığamadık. Merdivenlerde oturanlar dahi oldu, size o kadar söyleyeyim. Yerleşim tamamlana kadar beklememiz gerekiyor diye düşünürken başrol İsmail Hacıoğlu, Ayla’ya hayat veren, ilk bakışta yüreğinizi eritecek olan Kim Seol ve filmin yapımcısı Mustafa Uslu sahneye çıktı. Misafirlerine hoş geldin dedikten sonra iç ısıtan bir konuşma yaptılar ve sonra mikrofonu küçük kızımıza uzattılar. Koreli Kim Seol bir kere hoş geldi ve film için tutulacak onlarca alkışın ilki tam da o anda koptu. Derken ilk sürprizi patlattılar ve Sertab Erener’in film için yazdığı “Ayla” isimli şarkının klibi verildi ekrana. Sertab Erener, şu sıralar imaj değişikliği yaptı ve eşiyle içinde oldukları bir rock grubu girişiminde bulundu. Bilmeyenler için grubun adı Oceans of Noise. Grup, ilk kez galada Ayla şarkısıyla dinleyicisine kendini gösterdi. Ben Model grubuna bayılırdım, ama dün geceden sonra kesinlikle eminim ki, kulaklarımızın pasını silecek, bizi kendine müptela edecek harika bir rock grubu geliyor. Şarkı herkesin tüylerini diken diken ederken, bir yandan da hafızalara kazındı. Açıkçası ben, sabah uyandığımda hala şarkıyı söylüyordum. Üzgünüm, ne yazık ki hemen açıp şarkıya ulaşamayacaksınız çünkü henüz YouTube’a yüklenmemiş. Ama yakın zamanda bulabileceğinizden ve şarkıya aşık olacağınızdan eminim. Özellikle, filmi de izlerseniz! Sertab Erener ve grubu aklımızı şöyle bir başından aldıktan sonra film başladı. Şimdi, size nasıl anlatsam, hangi sözcüklerle filmi betimlesem bilmiyorum. Bende uyandırdığı tüm duyguları buraya yazabilir miyim onu da bilmiyorum. Size şu kadarını söyleyebilirim ki, bu filmde onlarca duyguyu aynı anda yaşayacak, tabiri caizse gülerken ağlayacak, ağlarken gülecek ve sanki sizin hikayenizmiş gibi öyle derinden, öyle içten izleyeceksiniz. Film iki saatten biraz uzun sürdü ama bir saniye bile “Of çok uzamamış mı?” demedim. Soluksuz, nefes almadan izlediğiniz filmler vardır ya hani, Ayla sanırım herkes için öyle bir film olacak. Film için ne yazsam, ne söylesem boş. O yüzden bu kısmı uzatmak istemiyorum. Film bittiğinde, buruk ama bir yandan çok mutluydum. Hem ağlıyordum hem de sebepsiz gülüyordum. 27 Ekim’de vizyona girdiğinde hiç düşünmeden biletinizi alıp gidin, size garanti veriyorum, beğenmeden çıkacak bir kişi dahi olmayacak. Film boyunca Süleyman Dilbirliği ve Kore savaşından sonra izini kaybettiği, yıllar sonra tekrar bulduğu kızı Ayla, kendi adıyla kim Eunja el eleydi. Yan yana, diz dize, el ele kendi hayat hikayelerinin, birebir gözlerinin önünden akıp gitmesini izlediler. Film bittikten sonra öyle bir alkış koptu, “Bravo”lar öyle havada uçuşuyordu ki... Alkış sanırım en az 5-10 dakika kadar sürdü ve hiç kesilmedi. Sahneye Ayla’yı canlandıran küçük kız Kim Seol, Ayla (Kim Eunja), Mustafa Uslu çıktı önce. Ayla’yı canlandıran kız ile gerçek Ayla’nın aynı kıyafeti giyiyor olması da ayrıca çok güzel bir detaydı bence. Bu üçlüye sonradan Süleyman Dilbirliği amcamız ve tüm oyuncu kadrosu katıldı. Oyuncu kadrosunun yarısı gözyaşları içindeydi, diğer yarısı ise yaptıkları mükemmel işin verdiği büyük gururdan gülüyorlardı. Tüm kadroyu çok ama çok içten buldum. Ayla, tüm insanlığa iyi gelecek! Türk, Koreli, Amerikan, Fransız fark etmez. İzleyen, gören, insan olan herkes bu filmden sonra bir durup düşünecek bence. Film hakkında hiçbir detay vermeden, her sürprizini, aklınızı başınızdan alacak her küçük detayı tamamen kendiniz deneyimlemeniz için size özel bırakıyorum. Vizyona girdiği ilk gün gitmeniz için herkese rica ediyorum. Ayla bana kalırsa Oscar’ı alıp evimize getirecek. Böyle ustaca çekilmiş, ustaca yazılmış ve ustaca oynanmış bir filmde, emeği geçen, katkıda bulunan herkesi ayakta alkışlamak lazım. Böyle bir film, özellikle son zamanlarda bırakın Türk sinemasını hiçbir milletin sinemasında kolay kolay karşımıza çıkmıyor. Sürekli tekrarlanan hikayelerden, tekdüzeleşmiş oyunculuklardan ve vizyonu olmayan görüşlerden sıkıldıysanız, Ayla sizin için biçilmiş kaftan.