Abdullah Aksoy: Herkesin acıdığı seri katil

Seri katil serimize devam ediyoruz. Bu bölümde 'Çumra Canavarı' olarak ünlenen ve işlediği cinayetlerle 1960’lı yıllara damga vuran Abdullah Aksoy’a Molatik olduk. İşte 'Çumra Canavarı' Abdullah Aksoy ve işlediği cinayetler… Abdullah Aksoy kendi halinde bir rençperdi Konya’da. Ancak 15 yaşında yaşadığı bir kaza sonrası sara hastalığı nüksetmişti. Bu kaza sonrası herkes ona acımaya, yardım etmeye başladı. Çeşitli inşaat işlerinde çalışıyordu. Sık sık gittiği bir kahvede tek başına oturur kimse ile arkadaşlık etmezdi, bir tek yaşlı adamlarla konuşurdu. Etraftakiler de “Hah Abdullah kendine göre arkadaş bulmuş” diyorlardı. Üç kardeşi daha vardı Abdullah Aksoy’un. İkisi Almanya’ya işçi olarak gitmiş, birisi de Konya’da arabacılık yapıyordu. Anne babası Abdullah’ı arayıp sormuyordu. Belki de bu ilgisizlik onun ilerleyen yıllarda başına geleceklerin sebebiydi. Etraftakilerin de dikkatini çekmişti bu durum ancak sorulan sorulara ters cevap vermesi üzerine kimse soru sormaya cesaret edemiyordu. Abdullah Aksoy iki defa evlendi ancak iki eşinin de sara hastalığı nedeniyle kaçtığı söyleniyordu. İşler öyle değildi. Abdullah Aksoy eşcinseldi ve evlilikleri bu yüzden bitmişti. Ayrıca ailesi de bundan mütevellit arayıp sormuyordu onu. Babası, eşcinsel olduğunu öğrenince evden kovmuştu. Muharrem Özkaya isimli vatandaş arkadaş ziyareti için Çumra’ya gitmiş, aradan birkaç gün geçmesine rağmen eve dönmemiş, ailesine haber de vermemişti. Bunun üzerine ailesi polise kayıp ihbarında bulunmuştu. Muharrem Özkaya’nın yanında son olarak Abdullah Aksoy görülmüştü. Karakola çağırılan Aksoy’un tavırları da şüphelerin üzerinde toplanmasına sebep oldu. Önce adamı tanımadığını iddia etmiş, daha sonra ise tanıştığını, birlikte eve giderken kapıda sara hatalığının nüksettiğini, kendine geldiğinde adamın orada olmadığını söylemişti. Bu ifadenin ardından polis ve kayıp adamın eşi araştırma yapmak için Abdullah Aksoy’un evine gittiler. Evdeki gariplikler hemen dikkat çekti. Yataktaki kan izleri, yerdeki toprak birikintisi, çarşafa sarılı keser, kayıp adamın saatinin bulunması polisi alarma geçirdi. Kazılar yapıldı, kazılan yerde, kaybolan adamın cesedi yarı çıplak ve baş aşağı duruyordu. Elleri ve ayakları iple bağlanmıştı. Başında geniş ve derin yarıklar vardı. Boğazındaki izlerden, yaralıyken boğulmuş olduğu anlaşılıyordu. Evinin odasından bir ceset çıkan Abdullah Aksoy, “Ben kimseyi öldürmedim, vallahi” demekle yetindi. Bunu üzerine gözaltına alınan Abdullah Aksoy sonunda cinayeti itiraf etti. Ona acıdım evime aldım. Ben pasif eşcinselim. Aramızda tartışma çıktı. Şeytana uydum öldürdüm demişti. Bu olay sonrası Komiser İbrahim Altan, Çumra’da yaşanan kayıp vakalarının Abdullah Aksoy ile bağıntılı olabileceğini düşünmüştü. Araştırmalarını bu yönde sürdürdü. Komiserin görüşlerine olayla ilgilenen savcı da katılıyordu. Yapılan araştırmalar neticesinde Abdullah Aksoy’un birçok cinayete adı karıştığı görüldü. İnsanları yardım etme bahanesiyle evine çağırıyor, önce tecavüz edip sonra da öldürüyordu. Hatta bir defasında aynı inşaatta çalıştığı bir arkadaşını aynı yöntemle kandırmış, kafasına keserle vurup bayıltmıştı. Öldüğünü sandığı adamı tam gömecekken adam uyanıp kaçmayı başarmıştı. Bu olaydan sonra Abdullah Aksoy bir de üste çıkıp adama dava açmış, arkadaşının kendisine tecavüz edip paralarını aldığını öne sürmüştü. Mahkeme de Aksoy’u haklı bulmuş, adam iki ay hapis cezası almıştı. Yapılan araştırmalar neticesinde Abdullah Aksoy’un, aralarında Çatalhöyük'te çalışmaya gelen 2 Alman arkeolog ve 3 teknisyen işçinin de aralarında bulunduğu 13 kişiyi öldürdüğü iddia edilmişti. 1962-1967 yılları arasında işlediği bu cinayetler sonrası idama mahkum edilmişti. İşlediği cinayetler, yaptıkları sonrası idama mahkum edileceğini, kendisi de dahil birçok kişi tahmin ediyordu. Ancak mahkemeye çıkmadan bir hafta önce kendisini belindeki kuşakla su borusuna asarak intihar etti. Cenazesine kimse sahip çıkmadı. “Ne ölüsü ne de dirisi” diyerek oğlunun naaşını teslim almayan babası Hacı Mehmet, Milliyet gazetesi muhabiri Mustafa Ekmekçi’ye “Onun ipini ben çekeceğim” demişti. Konya Belediyesi, 50 liralık bir masrafla Çumra Canavarı’nı Musalla Mezarlığı’na defnetti. Cenaze namazında imamın arkasında sadece iki kişi saf tutmuştu; mezarlık bekçisi ve cenaze arabasının şoförü. selcuk.bulut@milliyet.com.tr