9 çocuk oyuncunun inanılmaz trajik hikayesi

Eskiden çok sevilen çocuk oyuncularının bir çoğu büyüdüğünde inanılmaz talihsizlikler yaşadı. Bu yazıda öyle trajik hikayeler okuyacaksınız ki kalbiniz acıyacak. Eğer bunları hiç yaşamamış olsalardı şimdi nerede olurlardı diye düşünmeden edemeyeceksiniz... 60’lı yıllarda izlenme rekorları kıran ‘Family Affair’ dizisindeki öksüz Buffy rolüyle tanınan Anissa Jones’un hayatı çekimler yüzünden berbat geçiyordu. Günler o kadar zor ve sıkıcıydı ki, tüm yıl boyunca neredeyse haftanın her günü çalışıyordu. Dizinin popülaritesi arttıkça arttı. Hatta o dönem yeni doğan bebeklere, dizideki çocukların isimleri verildi. Etraf Jody ve Buffy adlı bebeklerden geçilmez olmuştu. Küçük Anissa’nın canlandırdığı Buffy karakterinin oyuncak bebeği ‘Bayan Beasley’, o yıllarda en çok satan oyuncak oldu. 1971’de dizi yayından kaldırılınca, küçük Anissa çok sevindi. Artık yaşıtları gibi okula gidebilecek, arkadaş edinebilecekti. Şöhretten uzak, sade bir hayat onu çok heyecanlandırmıştı. Westchester Lisesi’nde okula devam etti ve mezun olduktan sonra bir dükkanda işe girdi. 18 yaşına girmesiyle beraber kendisine ait olan vakıf fonundaki 70 bin dolar ve dizide oynadığı yıllarda biriken 107 milyon 800 bin dolar geçti eline. Paranın bir kısmıyla ev alıp kardeşiyle yaşamaya başladı. Çok fazla partiye katılıyordu. Ona pek de iyi gelmeyen bir erkek arkadaş edinmişti. Bir partide yüksek dozda uyuşturucu aldı ve sabahında henüz 18 yaşındayken hayatını kaybetti. Kardeşi de 8 yıl sonra benzer şekilde öldü. Şöhretin getirdiği sıkıcı, bunalımlı hayattan çıkınca ne yapacağını bilemeyip yolunu mu şaşırdı bilinmez ama Anissa’nın trajik ve üzücü bir hikayesi olduğu kesin… 1996-2005 arasında yayınlanan ‘Everybody Loves Raymond’ dizisinin küçük yıldız oyuncusu Sawyer, sette her ne kadar hayat dolu ve mutlu görünse de özel hayatında zor zamanlar geçiriyordu. Ağır bir depresyon yaşayan ve bazı akıl hastalıklarıyla savaşan Sawyer, 19 yaşında intihar etti. Teyzesinin Teksas’taki yazlık evinde tatildeyken, üst kattaki bir odada kendini vurdu. Üstelik bu sırada tüm aile aşağı katta her beraber oturuyordu. Daha sonra edinilen bilgilere göre, depresyon Sawyer’ın intihar ettiği dönemde genel olarak tüm ailenin yaşadığı bir sıkıntıymış ve Sawyer dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğundan muzdaripmiş. San Fernando Valley’de buzpateni yaparken keşfedildikten sonra reklamlarda oynamaya başlayan Judith, henüz 10 yaşındayken kariyerinde 70’ten fazla reklam filmi çekmişti bile. Yıllık kazancı100 bin dolar olan Judith’in ailesi bu paraları Los Angeles’ta 4 odalı bir villa almak için kullandı. Judith ise işleri ilerletip televizyon dizileri ve filmlerde rol almaya başladı. Babası Jozsef ise bu sırada Judith’i kıskanıyor ve kötü davranıyordu. Küçük kız annesiyle beraber Bahamalar’a ‘Jaws’ film setine gitmeden önce babasının Judith’in boğazına bıçak dayadığı ve onu öldürmekle tehdit ettiği, setteki çocuk psikoloğu tarafından ortaya çıkarıldı. Psikolog Judith’in babasını fiziksel ve duygusal tacizden şikayet etti. Fakat Judith’in annesi boşanacağını ve şikayetin düşmesini istediğini söyleyince bu olayın peşini bıraktılar. Maalesef, Judith’in annesi babasından boşanmadı. 27 Temmuz 1988 yılında Jozef, hem karısını hem de Judith’i öldürdü; sonrasında da intihar etti. 1930’lu yıllarda ‘The Little Rascals’ adlı ünlü komedi dizisinin çocuk oyuncusu Carl, dünyanın her yerinden hayranlar edinmişti. Dizi 1940’ta bittiğinde Carl işsiz kaldı. Birkaç filmde küçük rollerde oynayabildi. 1950’li yıllara gelindiğinde hala part-time aktör olarak çalışmasına rağmen Kansas’a taşınıp köpek eğitmeni olarak çalışmayı tercih etti. Evlendi ve bir oğlu oldu. Fazla alkol kullanımı ve birçok yasadışı iş yüzünden başı belaya girdi. Bir gün köpek eğitmenliği işiyle ilgili bir adamla kavga etti. Parayla ilgili bir mesele Carl’ın alkol kullanımına bağlı sinirsel sorunlarıyla şiddetli bir kavgaya dönüştü. Karşı taraf Carl’ın söylediği ağır sözlere dayanamadı ve onu öldürdü. Carl Alfalfa Switzer, henüz 31 yaşındayken hayata gözlerini yumdu. 1943-1960 arasında Disney’in en popüler çocuk oyuncularından olan Bobby, filmleriyle yaptığı ün sayesinde Akademik Juvenile Ödülü bile almıştı ama büyüdükçe film teklifleri gelmemeye başladı. Sadece Disney’in aradığı çocuk profiline uygun olduğu için ve çok ciddi bir oyunculuk sergilediği düşünülmediği için Disney dışında hiçbir yapım Bobby’yi görüşmeye çağırmıyordu. Ailesi, Bobby’i oyunculuk okulundan alarak normal bir liseye verdi. Bobby’nin hem notları düştü, hem de uyuşturucu kullanmaya başladı. ?Okuldaki çocukların onu kabul etmediğini ve kötü davrandıklarını, dolayısıyla çok zor zamanlar geçirdiğini söylüyordu. Kısa süreliğine televizyona dönmeyi başarsa da uyuşturucudan uzaklaşamadı. 1961’de uyuşturucu kullanırken yakalandı ve bir süre Narkotik Rehabilitasyon Merkezi’nde kaldı. Rehabilitasyon Merkezi’nden çıktığında tekrar sahnelere dönmeye hazırdı ama beş parasız olduğu ve artık resmen unutulduğu için başaramadı. 31’inci doğum gününden birkaç gün sonra ıssız bir vadide ölü bulundu. Uzun süre kullandığı uyuşturucu yüzünden kalp krizi geçiren Bobby, talihsiz şekilde hayata veda etti. 4 yaşındayken reklamlarda oynamaya başlayan Jonathan, 6’sına geldiğinde ‘One Life to Live’ isimli bir pembe dizide rol aldı. Yetenekliydi, seviliyordu… Ailesiyle Los Angeles’a taşındıktan sonra Stephen King’in ‘IT’ isimli filminde başrolü kaptı ve daha da ünlendi. Jonathan, yine bir Speilberg dizisi olan ve 1993-1996 arasında yayınlanan ‘Seaquest DSV’ adlı dizide de oynayınca iyice sivrildi ve gençlerin idolü haline geldi. Seaquest bittikten sonra birkaç dizi ve filmde daha rol aldı ama bu yıllar boyunca arkadaşları kendini yalnız ve depresif hissettiğini biliyordu. Ayrıca çok fazla alkol tüketiyordu. 2003 yılında henüz 27 yaşındayken kendini evinin koridoruna asarak intihar etti. Jackie’nin ailesi öyle kötüydü ki film sektöründeki çocukları korumak adına Jackie’nin ismini taşıyan bir kanun bile çıktı. Jackie yürümeye başladığı andan itibaren setlerdeydi; çünkü ailesi de tiyatrolarda set işçisi olarak çalışıyordu. Güzel bir çocuk olduğu için küçük yaşta performans sergilemeye ve birkaç yerde rol almaya başladı. Asıl ünü, Charlie Chaplin filmiyle geldi. Olaylar böyle gelişince Jackie’nin babası Jackie Coogan Productions’ı kurdu ve oğlunun çoğu özelliğinin kendisinden geldiğini duyurarak dikkatleri kendi üstüne çekmeye çalıştı. 1923’te Jackie Amerika’nın en çok tercih edilen küçük oyuncusuydu. Babası, oğlunun sermayesinden yaralanmak adına, Jackie’nin yüzünün kullanılması durumunda alınacak ücretler hakkında birçok anlaşma yaptı. Yıllar geçtikçe ve Jackie büyüdükçe, hafızalardan silinmeye ve aranmamaya başladı. Artık para kazanamıyordu. 21 yaşına geldiğinde kazandığı büyük paraları ailesinin onun için biriktirdiğini düşünen ve rahata kavuşacağını uman Jackie umduğunu bulamadı. Babası 6 ay önce trafik kazasında ölmüştü, annesine kazandığı paraları nerede biriktirdiklerini sorduğunda annesi, o paralarda onun hakkı olmadığını söyledi ve ihtiyacı olursa diye sadece 1000 dolar verip evden kovdu. Coogan annesini ve yeni eşini dava etti ama çok bir şey değişmedi. Annesi zaten paranın çoğunu harcamıştı. Yine de uzun yasal işlemlerden sonra hakkı olan 250 bin doların 126 binini almayı başardı. Olayın basına yansımasının ardından, ‘Coogan Yasası’ adı altında çocukların kazandığı miktarı koruyacak bir kanun çıktı. Coogan oyunculuğa devam etti. The Addams Family’de rol aldı. 1984 yılında hayatını kaybetti. 14 yıllık hayatına birçok olay sığdıran Lucille, yürümeye başladığından beri tanınıyordu. Başta çocuk modelliği yaptı, ardından Hollywood oyuncusu oldu. Los Angeles’a yerleşir yerleşmez istikrarlı bir film çalışmasına girdi ve 12 yaşında olmasına rağmen ‘The Married Flipper’ isimli filmde bir yetişkini canlandırdı. 1 yıl sonra ‘Therendezvous’ adlı filmde mutsuz bir eşi oynaması için seçildi. O döneme öncülük eden kadın oyuncusu oldu. 1924’ün ilk 6 ayında tam 10 film çekmişti. Yoğun iş temposu onu baskı altında bırakıyordu. Birkaç ay sonra yaşadığı duygusal çöküntü basına yansıdı. Uzun aylar boyunca çalışmayıp dinlenmesi gerektiğine karar verildi. Bir gün annesi kızıyla beraber odadayken kızının yatağına çöktü ve oracıkta öldü. Her şey üst üste gelince Lucille iyice depresyona sürüklendi. Annesinin ölümünden 3 hafta sonra akciğer tüberkülozundan kendisi de hayatını kaybetti. Henüz 14 yaşındaydı. ‘Judging Amy’ adlı dizide problemli bir genç kızı canlandıran Tara, çok sevildi ve ünlendi. Dizide bir mafya grubunun arabalar arası silahlı çatışması arasında kalarak hapse giren ve hapiste öldürülen Graciela isimli bir kızı canlandırıyordu. Ne yazık ki kendi hayatı da dizide canlandırdığı karaktere benzedi. 16 yaşında kendi evine çıkıp hayatını kuran Tara, kendinden 10 yaş büyük kıdemli bir mafya üyesiyle çıkmaya başladı. O yıl, evinin önünde dururken, bir kıskançlık meselesi yüzünden mafya grubunun diğer üyesi tarafından vuruldu ve hayatını kaybetti.