'7. Koğuştaki Mucize' Oscar adayı olmayı hak ediyor mu?
İlk olarak Türk halkını daha sonra dünyaca ünlü futbolcu Neymar’ı, daha sonrasında ise dünya listelerinde ‘Top1’ olarak hemen hemen herkesi salya sümük ağlatan ‘7. Koğuştaki Mucize’ Oscar’a aday olma hakkı kazanmış. Peki ‘7. Koğuştaki Mucize’ Oscar adayı olmayı hak ediyor mu?
“As bayrakları”
Geldik yine “As bayrakları, as as” dedirtecek bir moda. ‘7. Koğuştaki Mucize’ Türk sinemasının yüz akı olup 2020’ye damga vuran filmlerden biriydi. Şimdi de Oscar adayı olması “Vay anasını sayın seyirciler” dedirtmiyor değil. Coşkuluyuz, gururluyuz fakat “‘7. Koğuştaki Mucize’ filmi; En İyi Uluslarası Film Dalı’nda Oscar adayı olabilecek hatta Oscar alabilecek bir film mi?” diye soramadan da edemiyoruz.
Şöyle bir özet geçelim
Fakat öncelikle Oscar’a aday olan ‘7. Koğuştaki Mucize’nin konusuna şöyle bir bakalım. Filmi izleyenler bilir, izlemeyenler için de kısacık bir özet geçecek olursak film, Güney Kore yapımı 'Miracle in Cell No .7'den uyarlanmış. 1983 yılında bir Ege kasabasında küçük bir kız çocuğu ölüyor. Ölen küçük kız sıkı yönetim komutanının kızı ve onun ölümünün sorumlusu olarak babaannesi ile yaşayan ve 7 yaşında bir kızı olan Memo görülüyor.
Memo, her ne kadar suçsuz olduğunu anlatsa da kimse ona inanmıyor. İdam cezasına çarptırılan Memo'nun yakınları adaletin sağlanması için uğraşırken, Memo ve kızı Ova'nın tek istediği birbirlerine kavuşabilmek... “Memo idam cezasından kurtulup kızına kavuşabilecek mi?” sorusunun cevabını arıyoruz filmde.
Özgün mü?
Bahsettiğimiz gibi ‘7. Koğuştaki Mucize’nin, ‘Miracle in Cell No .7' filminden uyarlanıp tekrardan çekilmesi özgünlük açısından kafada soru işaretleri bırakmıyor değil. En İyi Uluslararası Film Oscar adayı olan bir yapımın başka bir filmden uyarlama olması ödülün perspektifini biraz daraltıyor gibi.
Ne kadar doğru?
Evet oyunculuklar daha iyi olabilir, senaryo, belki sinematografi daha başarılı olabilir fakat film, içeriği ve senaryosuyla birlikte bir bütün değil midir? Bu sebeple uyarlama bir filmin Oscar’a aday gösterilmesi ne kadar doğru?
Popülist bir karar mı?
Bir yandan da filmin karantina süreciyle birlikte 2020’ye damga olan filmlerden biri olması popülist bir karar olup olmadığını da düşündürtüyor. Başta Neymar olmak üzere, dünyadaki birçok insan ‘7. Koğuştaki Mucize’yi izleyip ağladıkları anları paylaşmıştı.
Aman kızmayalım
Hatta ‘ağlamama challenge’lar bile yapılmıştı diye hatırlıyorum. Bu denli 2020’ye damga vuran, içerik olarak da özgünlüğünü sorgulatan bir filmin popülist bir karar olabileceğini düşünmemizden dolayı kimse bize kızmasın.
Taşı bile ağlatır!
Bunları dışarıda tutup ‘7. Koğuştaki Mucize’ filmine bakacak olursak; ben, hayatımda taşı bile ağlatacak seviyede olan başka bir film izlemedim. Filmle şöyle dalga geçeyim, “Ben zaten ağlamam” diye açıp izleyen birçok insanı bile hüngür hüngür ağlatmış bir film. Oyunculuklar ve verilmek istenen duygunun çok iyi yansıtıldığı bir yapım ‘7. Koğuştaki Mucize’…
Aday olamayacak gibi değil
Bu sebeple filme duygusal davranmayıp objektif bakabilmek de bir hayli zor. Çünkü birçoğumuzun kalbine değen ve 36-42/26-45 paralelleri arasından çıkan böyle bir yapımın içten içe Oscar almasını istememek elde değil. Evet, daha özgün ve bize ait yapımlarla aday olmalıyız ama ‘7. Koğuştaki Mucize’ de aday olamayacak türden bir film değil gibi.
Göz ardı etmemek gerek
Çünkü senaryosu özgün değil ama senaryonun akşını sağlayan, duyguyu tam olarak seyirciye yükleyen oyunculukları göz ardı etmemek gerek diye düşünmekteyim. ‘7. Koğuştaki Mucize’ belki Oscar alabilecek bir film olmayabilir ama Oscar’a aday gösterilemeyecek de bir film değil diye düşünmekteyim.
