Kimlik kargaşasına düşüyoruz
Her insan doğarak başlamaz hayata. Bazıları başına gelen felaketleri savuşturduğunda, gerçek ismini öğrendiğinde veya istediği kişi olduğunda zamanın tok sesini duymaya başlar. İnsanı yetiştiren ailesi veya çevresi değil kendisidir çünkü. Etki altında bırakan etrafı olabilir tabi ama şekillenmek ve girdiği şekli kabullenebilmek insana mahsus duyarlı bir davranıştır.
Kişiler, unvanlar, sıfatlar, isimler, imgeler dünyasında her gün çevremize bakıp tonlarca nesneyi hafızamıza alıyor, onlara beynimizde belli bir hacmi ayırıyor, halihazırda bize verilen kadarını görüp bilerek yaşam döngüsünde hayatta kalıyoruz.
Eğer isminizin sizi birey yaptığına inanıyorsanız bunun kocaman bir yanılgı olması da kuşkuya yer vermeyen bir gerçek. Kim olduğunu hiç bilmemek; geçmişini, aileni, nereden geldiğini, nereli olduğunu, çevreni, parsel parsel anımsadığın hatıralarının köküne ulaşamamak seni uzay boşluğunda asılı kalmış gibi mi hissettirir yoksa olduğun kişiyi benimseyip yoluna devam mı edersin?
Aslında hepimiz defalarca kez bu kimlik kargaşasına düşüyoruz. Bakmayın öyle adımızı bildiğimize elimizde kimliğimizin olduğuna. Biz ne olacağımızı, bu hayatta nerede duracağımızı bir türlü bilemiyoruz. Bu kargaşa da hayattaki en büyük kavga tabii.