10.03.2023 - 02:39 | Son Güncellenme:
EBRU SUNGUR
EBRU SUNGUR- Tek kanatla 'uçulamayacağı' artık bütün dünya tarafından anlaşılsa da, kadınların iş gücüne katılmasının milli geliri artırıcı etkisi bilinse de, kadınlar iş gücü piyasasının kırılgan halkası olmayı sürdürüyor. Dijital dönüşüm gibi iş yapma şekilleri değişimlerine, kadınlar çoğu zaman daha zor adapte oluyor, çünkü verilen eğitimlere katılmak yerine eve gidip ev işleriyle ilgilenmeleri gerekiyor. Pandemide, ekonomik krizlerde önce kadınlar işsiz kalıyor. Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından da benzer bir sürecin yaşanması kaygısı var. Neyse ki sivil toplum örgütlerinin farkındalığı yüksek ve “Konunun takipçisiyiz” diyorlar. İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin ile kadın istihdamının bugününü ve yarınını konuştuk..
SKD Türkiye olarak kadın istihdamı ve toplumsal cinsiyet eşitliğini, sürdürülebilirliğin ayrılmaz parçası olarak gördüğünüzü biliyoruz. Son veriler ışığında Türkiye’de kadın istihdamı için ne söyleyebilirsiniz?
İçerisinde bulunduğumuz sürekli kriz ortamı tüm dünyada kadın sorununu giderek derinleştiriyor. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından yayınlanan Gender Gap Report 2022 verilerine göre küresel cinsiyet farkını kapatmak için 132 yıl gibi çok uzun bir zamana ihtiyacımız var. Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı sadece yüzde 34, OECD ortalaması ise yüzde 64. OECD ülkeleri çapında yapılan araştırmaya göre kadın ve erkek arasındaki iş gücüne katılım farkının kapanması ülke ekonomisini iyileştiriyor. Türkiye’deki kadın istihdamı oranı 2025 yılına kadar OECD ortalamasına ulaşırsa ülkemizin gayri safi milli hasılası 250 milyar dolar artacak. ”İşin Geleceği ve Kadın İstihdamı” projemiz kapsamında geçen yıl üye şirketlerimizle gerçekleştirdiğimiz araştırmada bu şirketlerin kadın yönetici oranlarının yüzde 29, yönetim kurulunda bulunan kadın oranlarının yüzde 23 olduğunu gördük. Borsa İstanbul’da işlem gören 410 şirketin verilerine baktığımızda Yönetim Kurulunda kadın oranı yüzde 16.7. Üye şirketlerimizin ortalamanın üzerinde bir yüzdeye sahip olması sevindirici, ancak daha fazla olması için çalışmamız gerekiyor. Kadınların tüm karar mekanizmalarına daha fazla dâhil edildiğini, üst yönetimde ve yönetim kurulunda kadın oranlarının arttığını somut bir biçimde görmeliyiz.
İş yapma şekillerindeki keskin değişimler (örneğin dijital dönüşüm) kadın istihdamını nasıl etkiliyor? Kadınların bu dönüşümlere daha hızlı adapte olabilmesi için neler yapılmalı?
McKinsey tarafından yapılan bir araştırma dijitalleşme ile 2030 yılına geldiğimizde 7.6 milyon işin kaybolacağını, ancak sürecin 8.6 milyon istihdam fırsatı da yaratacağını gösteriyor. Salgın sürecinin derinleştirdiği toplumsal cinsiyet eşitliğinin ardından, dijital dönüşümle yaşanabilecek adaletsizliği önlemek için atılacak hızlı ve doğrudan adımlar büyük önem taşıyor. Üstelik dünya bir çoklu kriz döneminden geçiyor. Kırılgan grupların bu süreçte her türlü dönüşüme karşı güçlendirilmesi toplum refahının korunması için önemli. Kadınların dijital dönüşüm ve kriz süreçlerinde dezavantajlı gruplar arasında kalmasının önüne geçmek, dijital dünyaya adaptasyonlarını kolaylaştırarak kariyer gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla üyelerimizden KPMG iş birliği ile “İşin Geleceği ve Kadın İstihdamı” projesini hayata geçirdik. Katılımcı şirketlerin yüzde 79’unun dijital dönüşümü ajandalarına almış olduklarını, bu şirketlerin yüzde 41’inin kadın çalışanlara yönelik yetkinlik dönüşümü çalışmaları yaptıklarını tespit ettik. Yetenek gelişimine yönelik dijital dönüşüm ihtiyaçları ekseninden özelleştirilmiş bir program (upskilling / reskilling) uyguladığını belirten katılımcıların oranı yüzde 35. Kadınların yetkinlik dönüşümünün sağlanmasına yönelik aksiyon alanlarının oranı ise yüzde 39. Bu sayılar dijital dönüşümün şirketlerin gündemine büyük ölçüde girdiğini açıkça gösteriyor. 2. fazda üyelerimizin mevcut kadın yetenek havuzlarının dijitalleşme ile ilgili yetkinliklerini tespit ettik, iyi uygulama örneklerini ortaya koyduk ve bir yol haritası çıkardık. Yakında kamuoyu ile paylaşacağımız bu kılavuz, içerisinde bulunduğumuz çoklu kriz ortamında cinsiyet eşitliğinde somut adımlarla yol almak adına önemli bir rehber olacak.
Türkiye, pandemide kadın istihdamının azaldığı ülkeler arasında yer aldı. Bunun nasıl önüne geçilebilirdi?
Pandemi gibi kriz süreçlerinde en sert şekilde etkilenenler, kadınlar başta olmak üzere toplumun kırılgan grupları oluyor. McKinsey’nin 2020’de gerçekleştirdiği “Women in Workplace” araştırmasında tüm dünyada pandemi sürecinde kadınların erkeklere oranla daha fazla işsiz kaldıklarını görmüştük. Pandemide olduğu gibi şu an Türkiye’nin içerisinde bulunduğu çoklu kriz ortamında kadınlar gibi dezavantajlı gruplar etkilenmeye devam edecek. İş dünyasının yeşil dönüşümle birlikte sosyal eşitsizlikleri de çözecek iş planları ortaya koyması, ön yargıları ortadan kaldıracak uzun dönemli projeler, evde birinci bakım veren olmak gibi kadının iş gücüne katılımını zorlaştıran etkenleri ortadan kaldıran uygulamalar geliştirmesi önemli.
Son depremler kadın istihdamını azaltan bir etken olabilir mi? Bu olumsuz etki nasıl önlenir?
Eşi benzeri görülmemiş bu felaketin acısını yüreğimizin tam orta yerinde yaşıyoruz. Hepimizi derinden sarsan bu afetin yaralarını sarmak için ilk günden beri toplumsal mücadeleye destek veriyoruz; bundan sonra da bu mücadelenin bir paydaşı olacağız. Orta ve uzun vadede bölgenin sürdürülebilir bir yapılanma ile ayağa kaldırılması için var gücümüzle çalışacağız. Bölgede kadın istihdamının olumsuz yönde etkilenmesi SKD Türkiye olarak önemli çekincelerimizden biri, takipçisi olacağımız bir konu. Burada istihdam bütünüyle ciddi olarak etkilendi. Ancak bölge ayağa kaldırılırken kadınlar ve tüm kırılgan grupları gözeten bir modelin hayata geçirilmesi gelir adaleti ve bölge refahı için çok önemli. Kamu, iş dünyası ve STK’lar bölgede yaratılacak tüm istihdam imkânlarını ortaya koymalılar. Kadınları dezavantajlı duruma düşüren şartları ortadan kaldıracak, uzaktan çalışma modelleri, yetkinlik dönüşümü ve dijital dönüşümü destekleyen eğitimler gibi aksiyonları hızla ele almalıyız. Kadın girişimcilerin desteklenmesi noktasında hep birlikte çalışmalıyız. Hepsinden önce, bölgede yaşayan kadınların psikolojik rehabilitasyonunun onların tekrar iş ortamına dâhil edilmesi anlamında çok önemli olduğunu görüyoruz. Önce iyi ve güvende olduklarını hissetmeliler. Bu doğrultuda, bölgedeki kadınların istihdama dâhil edilmesi için iş dünyasının tüm imkânlarını seferber etmesi gerekiyor. Ayrıca bölgenin yeniden inşasında kadınların karar süreçlerine dahil edilmesi son derece önemli.