12.03.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Efnan Atmaca - Hiç kimsenin hayatının bir daha eskisi gibi olmayacağı bir afetle sarsıldı Türkiye. 6 Şubat’ta yaşanan depremlerle 11 şehir acıya boğuldu. Deprem sonrası Malatya’da görevlendirildim. Pek çok acıya, çaresizliğe şahit oldum. Aynı zamanda umudun her zaman var olduğuna da... Emine Bişeng Sabırlı’yla tanıştım Malatya’da. Battalgazi Kız Yurdu’nda kaldığım odanın asıl sahibi Zehra eşyalarını toplamak için geldiğinde haber peşindeydim. Zehra aynı gün memleketi Diyarbakır’a dönmek zorunda kalınca onun eşyalarını toplama işi Emine Bişeng Sabırlı’ya kalmış. İyi ki de kalmış. Çünkü Emine Bişeng Sabırlı’yı tanımak bana azmi, hayaller için savaşmayı ve asla yılmamayı öğretti. Van’ın Bahçesaray ilçesinde doğmuş büyümüş Emine. Hani üç yıl önce çığ düşüp onlarca insana mezar olan Bahçesaray. Hani ilçenin girişine kimse girip çıkmasın da çığ düşmesin diye kilit taktıkları Bahçesaray.
Kendi hikâyesini yazıyor
Emine çok küçükken ölmüş babası. Annesi üçüncü eşiymiş babasının, aralarında da epey bir yaş farkı varmış. İlk eşi ölmüş. İkinci eşi de Sündüz Yaylası’nda yaşanan olayla hayata veda etmiş. Annesi Zeynep, kızıyla bir hayat kurmak istemiş ama olmamış, Zeynep’inki de başka bir acı dolu kadın hikâyesi... Emine’yi ağabeyleri ve yengeleri büyütmüş. Ancak okula başlarken çıkmış kimliği o da ağabeyi ile yengesi üzerine. Buruk bir çocukluk geçirmiş, zormuş annesiz babasız olmak. Ama onu asıl yaralayan ortaokuldan sonra liseye devam etmesini engellemeleri olmuş. Öyle çok istiyormuş ki okumayı, kendi ayakları üzerinde durmayı, hayata karşı dimdik başkaldırıp hedeflerinin peşinden koşmayı. Ama izin vermemiş ağabeyleri. Okul müdürüne yalvarmış, ikna etsinler onları demiş, olmamış. Okuma hakkı elinden alınan ve artık evlilik yaşı geldiği düşünülen Emine yılmamış. Eve gelip giden görücülere inat bir çıkış yolu bulmak için didinmiş durmuş.
Ailesi yörenin önemli ailelerinden olduğu için Bahçesaray’a gelen yetkilileri tanıma olanağı oluyormuş. O da düşünmüş taşınmış Bahçesaray’a gelen öğretmen, asker, kaymakam her türlü yetkilinin çocuklarına bakmakta bulmuş yolu. Çocuk bakıcılığı yaparak para biriktirmiş. Bu arada da eve gidip gelen görücülerden kurtulmak için binbir oyun çevirmiş. Nihayet 18 yaşına gelince kayıt olmuş açık liseye. Hiç boş durmamış; o yalnızlıkta, o yoksunlukta kitaplar yoldaş, şairlerle yazarlar arkadaş olmuş Emine’ye. O da yazmış; yazdıkça acıları sağaltmış, güç toplamış. Öyle azimli ve çalışkan ki kitabını da yayımlatmış. Adı “Benim İçin Üzülme”.
Hedefi gazeteci olmak
Kitabında kadına biçilen rolleri reddedip hayat hikâyesini kendi yazmak için verdiği kıyasıya mücadelesini anlatıyor. Liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavına giriyor Emine ve İnönü Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nü kazanıyor. Meslektaş olacağımız için onur duyuyorum hikâyesini dinlerken. “Benim farkım acı çekmiş olmam değil, yaşadıklarım ne olursa olsun hayata karşı duruşumun, yaşama sevincimin ve umudumun olması” diyor Emine.
Kısa süreli arkadaşlığımızda bana mihmandarlık yapıyor Malatya’da, Bahçesaray’a gitmesi gerekiyor yurtlar kapatıldığı için. Hep bir mücadele hâlinde, yurtta da durmuyor. Yaşlı ve hastaların üst katlara yerleştirildiğini görünce onlara yardım için kolları sıvıyor. Alt katta kalanları buluyor, yerlerini değiştiriyor. Yemekhanede depremzedelerle konuşuyor, dertlerini dinliyor, onlara yoldaşlık ediyor. İyi bir gazeteci olmak istiyor. Şu anda 26 yaşında, ikinci sınıfta okuyor. İyi bir gazeteci olacağından emin oluyorum onu izlerken. Dönünce de hemen kitabını alıp okuyorum. Acının, umudun, azmin ve çabanın ispatı onun hikâyesi. Devamını da merakla bekliyorum...