01.12.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:
Melisa Vardal - Yapay zekâ teknolojileri geliştikçe hayatımızın her alanına daha fazla nüfuz ediyor. Özellikle yapay zekâ destekli görüntü üretme araçlarının yaygınlaşması, beraberinde bazı endişeleri de getiriyor. Tarihsel olayların yapay zekâ tarafından manipüle edilmiş görsellerle çarpıtılması ve kültürel mirasın yanlış temsil edilmesi gibi sorunlar, uzmanları ve kamuoyunu meşgul etmeye başladı. Peki, yapay zekâ gerçekten de tarihimizi yeniden mi yazıyor? Yoksa bu endişeler yersiz mi? Bu sorulara cevap aramak için alanında uzman üç isimle görüştük. Sanatçı ve akademisyen Bager Akbay, sanat tarihçisi, küratör ve yazar Nergis Abıyeva ile küratör ve yazar Hasan Mert Kaya yapay zekânın tarihsel gerçeklik ve kültürel miras üzerindeki etkisini değerlendirdi.
“Ülkeler yapay zekâ için arşiv oluşturmalı”
■ Bager Akbay (Sanatçı, akademisyen)
Aslında gerçekle olan bağımızın koptuğu iddiası hem doğru hem de yanlış. Çünkü bir bakıma o bağ çoktan kopmuş durumda. 20. YY’ın kültür endüstrileri tarihi yeniden yazdı. Şu anda bile birçok olay yaşanıyor ve iktidarların tarihi nasıl manipüle etmeye çalıştıklarını açıkça görüyoruz.
Yapay zekânın yerel kültürel ögeleri tanıyamaması, örneğin ebru veya minyatür gibi kavramları anlayamaması ise ayrı bir sorun. Bunun sebebi, bazı toplumların dijitalleşme devrimini kaçırmış olması. Türkiye’de de birçok kültürel öge dijital ortama aktarılmamış durumda. Veri olmayınca yapay zekâ da öğrenemiyor. Her ülkenin kendi yerel yapay zekâ çalışmalarına başlaması gerekiyor. Ülkelerin kendi arşivlerini oluşturması, bunlarla yapay zekâyı beslemesi ve kendi kültürlerini öğretmesi gerekiyor. Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülke kendi yapay zekâ sistemlerini, büyük dil modellerini ve web tarama sistemlerini geliştirmeye başladı. Türkiye’de şu anda 20-30 civarında proje var, bunlardan birkaç tanesi oldukça önemli. Burada bir diğer sorun da erişilebilirlik. İnternete erişimi olmayan ülkelerde yapay zekâya da erişim olmuyor. İnternetin temel bir hak olması gerektiği bir dönem konuşulmuştu ama hâlâ somut bir adım atılamadı. Yapay zekâ için de benzer bir süreçten geçeceğiz gibi görünüyor.
“Soruyu muhatabı yanıtlıyor”
■ Hasan Mert Kaya (Küratör, yazar)
Soruyu yapay zekâya sordum: “Yapay zekâ görselleri, kültürel mirası tehdit edebilecek bir güce sahip. Tarihsel gerçeklik ile kurgu arasındaki çizginin bulanıklaşması, toplumların kolektif hafızasına yönelik bir tehdittir. Yapay zekâ, tarihsel olayları veya figürleri birkaç tıklamayla yeniden yaratabilir ve bu çarpıtılmış anlatıların yerleştirilmesiyle sonuçlanabilir. Örneğin, Atatürk’ün fotoğraflarının manipüle edilerek alternatif tarih anlatıları oluşturulması, bu tehdidin somut bir örneğidir. Böyle bir manipülasyonun toplumların tarih algısını şekillendirebileceği açıktır. Çözüm olarak dijital okuryazarlık eğitimi ve yapay zekâ şirketlerinin etik standartlara uyması gerekiyor. Tarihi korumak, geleceği şekillendirmek için yapay zekânın etik bir çerçevede kullanılması ve ‘yapay’ içeriklerin açıkça belirtilmesi önem taşıyor. Çünkü tarihin gölgesi ne kadar doğruysa, toplumların geleceği de o kadar aydınlık olacaktır.”
“Yapay zekâ günah keçisi ilan edildi”
■ Nergis Abıyeva (Sanat tarihçisi, küratör ve yazar)
Son zamanlarda dezenformasyon söz konusu olduğunda yapay zekâ programlarının günah keçisi ilan edildiğini görüyorum. Fakat aslında çok uzun bir zamandır, gerçeklerin objektif olmaktan çıktığı veya önemini yitirdiği bir Post-truth çağındayız. 2010’lu yıllardan itibaren yaşamlarımızda önemli bir yeri kaplayan Facebook, X gibi sosyal medyalar bilginin akışkanlığı ve hızıyla birlikte bir bilgi kirliliğini de beraberinde getirdi. İnsanlar artık paylaşılan bir haberin ya da bilginin kaynağının ne olduğunu sorgulamıyor veya geçmişte olan hadiseler için arşivleri taramıyor. Sosyal medyanın hıza ve anlık reflekslere yönlendiren tarafları, bilginin kaynağına ulaşmanın süreçselliğini gölgeledi. Fotomontaj zaten 20. YY’ın başından beri ulusların kendisi tarafından bir manipülasyon yöntemi olarak kullanılıyor. I. Dünya Savaşı’nın bitişinden Hitler’in iktidara gelişine kadar varlığını sürdüren Weimar Cumhuriyeti montaj yöntemini kullanarak, imgeyi ve sözcükleri değiştirerek medyayı manipüle etmiş, savaş propagandası yapmıştı. İlhamını buradan alan Berlin Dadacıları fotomontajın en sıra dışı örneklerini vermişti. Yapay zekânın tarihsel olayları çarpıtmasının etkisine gelince; insanlar birincil kaynakları sorguladıkça ve ‘doğal zekâ’sını kullandıkça bunun bir sorun olacağını düşünmüyorum.