01.12.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:
Müjde Işıl - Yeşilçam dönemini anımsatan bir gösterimdi “Mukadderat”ın Antalya’daki prömiyeri… Seyirci hep bir ağızdan gülüyor, karakterlerle birlikte nefes alıyor ve filmin bitiminde de ayakta alkış kıyamet kopuyordu. En son ne zaman tıka basa dolu bir gösterimde herkesin aynı mutluluğu ve coşkuyu hissedip böyle tepki verdiğini hatırlamıyorum. Olay sadece coşku da değildi. Festival filmi ve ana akım sinema uzun zamandır birbirine düşman kardeşe dönüştü neredeyse. Festivalde yarışan filmlerin ruhu ne kadar ağırsa popüler yapımlar o kadar da boş olmalıydı sanki. “Mukadderat” bu ayrımı kırmak adına önemli bir adım attı.
Filmde kahramanımız Sultan, eşini kaybedince ilk iş olarak kendine yeni bir koca arıyor (“Züğürt Ağa”nın ‘Ben karı istirem’ diyen büyük ağası gibi). İzledikçe filmin adı Türkan Şoray’ın “Sultan”ını anımsatmaya başlıyor. Oğlu ve kızı arasında da miras anlaşmazlığı var. Abi, erkek olduğu için mirastan büyük pay istiyor, kız kardeşi ise eşit paylaşımda diretiyor.
Ümit ve cesaret
Kadına yönelik şiddet ve cinayet haberleri artarken perdede çok umutlu bir hikâye izliyoruz. İsmi her ne kadar negatifliği çağrıştırsa da hem ümit hem de cesaret veren bir film “Mukadderat”. Sultan başına buyruk bir karakter. Eşini kaybettikten sonra başkası için hayatını adayacağı yeni bir eş talep ediyor. Kimseyi de beğenmiyor aslında. Gözüne kestirdikleri de onu istemiyor. Filmde Sultan’ın ‘eş’ olmaktan ‘birey’ olmaya doğru yolculuğunu izliyoruz. Çocuklarına da örnek olacak bir ayakta duruş mücadelesi bu. Film bu mücadeleyi kimseyi melek ya da şeytanlaştırmadan, günlük koşturmacanın içinde tüm doğallığıyla anlatıyor. Her karakter, evimizden ya da mahallemizden biri gibi. Sultan başka birine ya da bir erkeğe muhtaç olmayıp birey olmayı öğrenirken, okumuş kızı ise abisiyle eşit hakka sahip olma mücadelesi veriyor aile içinde. Diyaloglarda kavga gürültü yok, şiddet yok; bol bol mizah ve biraz da duygusallık var.
Popüler televizyon dizilerinin yönetmeni Nadim Güç’ün ilk sinema filmi olan “Mukadderat”ın festivallerde, seyirci ve eleştirmen nezdinde bu kadar sevilmesinin başlıca nedeni, samimi ve akıcı senaryosu. “Hipokrat”, “10 Saniye”, “Düğün Şarkıcı” gibi oyunlarından tanıdığımız Erdi Işık, sinemada da emin adımlarla ilerliyor. İlk filmi “LCV (Lütfen Cevap Veriniz)” ve aralıkta vizyona girecek “10 Saniye”, Işık’ın oyunlarından uyarlama. “Mukadderat” ise Işık’ın kendi annesinin ve ailesinin hikâyesi. İzleyenleri bu denli kucaklayabilmesinin sırrı biraz da burada.
Nur Sürer’in Antalya’da En İyi Kadın Oyuncu Ödülü kazandığı Sultan rolündeki performansı inanılmaz. O mu Sultan, Sultan mı o, ayırt etmek neredeyse imkânsız. Osman Sonant da yine Antalya’da En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü bileğinin hakkıyla kazandı. Aslıhan Gürbüz, Şerif Erol, Necmettin Çobanoğlu (yıllar önce Nur Sürer ile beraber “Umuda Yolculuk”ta da beraber rol almıştı) başta olmak üzere filmin tüm oyuncuları başarılı. Bakalım “Mukadderat”, Antalya’daki başarısının ardından sinemamızın klasiklerine katılan “Kapıcılar Kralı”nın, “Çiçek Abbas”ın halefi olabilecek mi?