20.11.2013 - 14:20 | Son Güncellenme:
Sevda Serbest / milliyet.com.tr
Henüz çok genç olan festival, "doğu ile batıyı birleştiriyoruz" iddiasını her yıl daha çok güçlendirme amacında. 140'a yakın film, yönetmeler ve oyuncular ile söyleşiler, atölyeler, sergiler, kitaplar ve ödül törenleriyle Malatya şehri 7 günlük bir sinema kasabasına dönüştü. Festivalin en önemli görev adamlarından biri olan Nesim Bencoya Malatya Uluslararası Film Festivali'nin program direktörü... Kendisiyle festivale dair merak ettiklerimizi konuştuk.
Öncelikle Malatya Film Festivali ekibi içinde olmak nasıl bir duygu? Bize bundan bahseder misiniz?
Böyle bir festivalin içinde yer almak beni çok heyecanlandırıyor. Festivallerde her zaman heyecan vardır fakat Malatya'nın hem kültürel ve coğrafi açıdan farklılığı hem de festivalin henüz 4 yaşında genç bir festival olması beni oldukça heyecanlandırıyor.
Festivalin Malatya'da olmasının dezavantajları var mı?
Malatya daha önce sinema ile beslenmemiş bir bölge. İstanbul, Ankara ya da diğer büyük şehirler gibi yıl boyunca ekinliklere sahne olmuyor. Vizyon dışında film etkinliği yok. Bu hem festivalin sorumluluk duygusunu artırıyor hem de size daha çok tatmin hissi veriyor. Kültürel anlamda daha geleneksel bir yapısı ve hassasiyetleri olan bir şehir. Buna dikkat etmemiz gerekiyor.
"Burası Malatya, bunu burada yapamazsın" gibi bir cümle ile karşılaşıyor musunuz?
Festival Ankara'da, İstanbul'da olsaydı belki daha alternatif filmler olabilirdi. Ancak asla Malatya'nın kendisiyle ilgili bir engelle karşılaşmadık. Ancak filmleri seçerken Malatya halkının hassasiyetlerine de saygı duymayı unutmuyoruz. Bu şehir sinema ile yoğrulmamış bir şehir. Malatya Valiliği bizim aracılığımız ile bu şehir için aslında yeterince alternatif bir etkinlik düzenliyor. Festival henüz çok yeni. Gelecek yıllarda eminim ki film seçerken çekinmeyeceğiz.
Malatya Valisi Vasip Şahin Festival açılışında festivalin sivilleşmesini diledi. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Dünyanın hiç bir yerinde belediyenin ya da valiliğin festival yaptığını görmedim. Malatya’da valilik festival düzenliyor.Çünkü Malatya'da sivil olarak festival düzenlenecek bir alt yapı yok. Sinema ile uğraşan kişiler, sinema dernekleri yok.Bize başvuruyorlar ve biz de ekibimiz ile gelip festivali çekip çeviriyoruz. Ben kendilerini takdir ediyorum. Elbette bir iş adamının festivali sahiplenmesi de güzel bir gelişme olur. Bunu da bekleyip göreceğiz.
Valilik festivale müdahalede bulunuyor mu?
Kesinlikle herhangi bir müdahalede bulunmuyorlar. Hangi filmlerin, başlıkların, etkinliklerin olacağına karışmıyorlar. Malatya daha geleneksel ve bazı hassasiyetleri olan bir şehir. Buna da saygı duymak gerekiyor. Ben de Malatya şehrine ve aynı zamanda konseptime ne uyar diye düşünüp ona göre film seçiyorum. Örneğin içinde sevişme sahnesi olan Kusursuzlar filmi de gösterilebiliyor.
Festivalin uluslararası alanda ne durumda?
Çok yeni bir festivaliz. 4 yaş için çok iyi bir konumda. Bu soruyu 5 yıl sonra sorduğunuzda çok daha farklı bir cevap alabilirsiniz. Geçen yıl 5 yabancı konuk var ise bu yıl 25 yabancı konuğumuz var mesela...Geçen yıl hiç yabancı basın mensubu katılmamıştı ancak bu yıl 6 basın mensubu var. Bunlar arasında çok önemli uluslararası sinema yazarları da var. Yerinde saymamak önemli. Daha iyi olacağımıza inanıyorum.
"Doğu ve batıyı birleştiren festival" cümlesi ne kadar gerçek?
Bizim için festivalin kimliği çok önemli. İddialı bir cümle belki ama doğu ve batıyı birleştirmek festivalin en büyük amaçlarından biri. Günümüzde doğu ve batı birbirinden gittikçe uzaklaşıyor. Biz de politikayla uğraşmadığımız için sinema aracılığı ile bu birleşime katkıda bulunmak istiyoruz. Bu birleşimi sembolleştirmeye ve halka göstermeye çalışıyoruz. Onur ödüllerinde bir doğulu bir batılı sanatçıya mutlaka ödül veriyoruz. Bu yıl Filistinli yönetmen Rashid Masharawi ve Hollywood filmlerinde oynamış, Hırvat asıllı Rade Serbedzija festivalimizin onur konuklarındandı. Festivalde buluşan bu iki ayrı dünyayı bağıra bağra vurgulamak istiyoruz. İçerik olarak iki senedir Ortadoğu'yu işliyoruz. Ortadoğu filmleri dopdolu... Bu yıl Ömer, Cenin Sineması, Leyla'nın Doğum günü ve Hikayenin İki Yanı isimli 4 Ortadoğu filmimiz var. Suriyeli misafirlerimiz için film gösterimimiz var. Sadece film gösterip, söyleşi yapmak da yetmez. Bir ortaklık kurmak gerekiyor. Ortadoğu'da kan gövdeyi götürüyor ancak iki düşman ülkenin ortak yapımı olan iki filmimiz var; Sanat ve Şiddet ve Hikayenin Hikayenin İki Yanı...Umarım gelecekte de Alevi- Sünni, Türk-Kürt ortaklıklarını sembolleştiren filmlerle seyirci karşısına çıkarız.
Hrant Dink de Malatyalı... Birleştirmekten bahsetmişken festival Hrant Dink'e biraz haksızlık etmedi mi? Onur ödülü verilebilirdi...
Bu konuda sonuna kadar haklısınız. Bu da festivalimizin bir eksiği... Gelecek yıl Hrant Dink ile ilgili bir çalışma yapmayı isterim.
Festivale gelen filmler önce diğer festivallerden not alıyor. Bu festivali nasıl etkiliyor?
Ulusalda Malatya Film Festivali, piyasa gerçeğinin zorunlu bir sonucu olarak rövanş festivali oluyor. Ödül alsın ya da almasın filmlerin bize göre en iyilerini seçiyoruz ve gösterim yapıyoruz. Bazen sürprizler de olabiliyor ve yerli prömiyer filmlerimiz olabiliyor. Ulusal prömiyer sunmak çok zor ama Malatya halkının görmediği filmler olabiliyor. Uluslararası alanda durum bambaşka. Bu yıl 17 prömiyer filmimiz var. Hali hazırda Türkiye’nin bir çok yerinden festivale gelenler var. Prömiyer filmleri izleyebilmek adında bu önemli bir şey.
Gelecek yıl için şimdiden bir şeyler söyleyebilir misiniz?
Festivalin uluslararası konumunu güçlendirmek istiyorum. Festivaller her yıl büyümeli ki anlamını yitirmesin. Daha çok gösterim, daha çok film, söyleşi, konuk ve etkinlikle Malatya halkının iç içe geçmesini istiyorum. Festivalin kalıbı benzer olacak. Doğu-batı sineması, çelişkili bölgelerden ortak yapımlar. En çok umuda ihtiyacımız var ve bunu da en güzel sinema ile yapabileceğimize inanıyorum.
Son olarak...
Sinema insanları eğiten bir şey... Başka bir dünyada, başka bir gerçeğe, başka bir kimliğe sahip insanları sinema aracılığı ile öğreniyoruz. Bu eğitici güç ile dünyada sadece biz ve bizim gibiler olmadığını fark ediyoruz. Başka hayatları ve başka dünyaları bu sayede kabul ediyoruz. Bu nedenle bizim sinemaya çok ihtiyacımız var.