Kültür Sanatİyi vatandaş’ görüntüsünün ardında bastırılmış bir şiddet ve kötülük var

İyi vatandaş’ görüntüsünün ardında bastırılmış bir şiddet ve kötülük var

20.04.2025 - 07:01 | Son Güncellenme:

“Şimdi Buradaydı”, Irmak Zileli’nin yeni romanı. Zileli “‘İyi vatandaş’, ‘iyi öğrenci’ gibi sıfatlar pek çok zaman bir maske. Kimse aslında o kadar düzgün değil. Bu görüntünün ardında bastırılmış bir şiddet ve kötülük var. Ve bastırıldıkça da tehlikesi daha da büyüyor” diyor

İyi vatandaş’ görüntüsünün ardında bastırılmış bir şiddet ve kötülük var

Ümran Avcı - Irmak Zileli, “Şimdi Buradaydı” romanında polisiye tadında bir hikâye anlatıyor okuyucusuna. Romanın görünen mekânı bir psikiyatri kliniği, arka fonda ise 12 Eylül darbesinin siyasi atmosferi var. Hikâye, “Birazdan girecek şu kapıdan” cümlesi ile açılıyor. Psikiyatrist Birkan, bir cinayet işleyeceğini düşündüğü danışanı gazeteci Yankı’yı bekliyor… Amacı bu son seansta tehlikeli bulduğu ‘hastasını’ bir kliniğe yatırarak olası bir cinayetin önüne geçmek. Gözaltında kaybedilenlerin aileleri üzerine bir yazı dizisi hazırlayan Yankı, söyleşi için gittiği bir evde babası kaybedilen Kaya ve nişanlısı Arzu ile tanışıyor. İlk görüşte Arzu’ya âşık oluyor. Bu duygu saplantılı bir hâl alıyor. Psikiyatrist, danışanının Arzu’yla beraber olabilmek için Kaya’yı öldürmeyi planladığını düşünüyor. Psikiyatrist Birkan bekleyiş sırasında hem danışanı ile yaptığı önceki terapileri hatırlıyor hem de kendi travmalarına yolculuk ediyor. Hikâyedeki üç erkek karakter de babaları tarafından terk edilmiş. Kitabında toplumsal ve bireysel travmaların nesillere aktarımını anlatan Zileli, kutsal anne-baba kavramını da masaya yatırıyor.

Haberin Devamı

- Polisiye tadındaki hikâyede okuru insan ruhunun karanlıklarında dolaştırırken hırs, hınç, nefret ve kıskançlık duyguları üzerine düşünmeye davet ediyorsunuz.

Bir cinayet söz konusu olunca hemen polisiye kokusunu alıyoruz tabii. Bu romanın fikri doğarken aklımda benim de böyle bir düşünce belirmişti. Yoksa bu bir polisiye mi olacak? Ama klasik bir polisiye yazmayacağıma da aynı anda karar verdim. O zaman da klasik polisiyelerdeki dedektif rolüne psikiyatrist Birkan geçti. Bildiğimiz gibi polisiyenin çıkışı, insan aklının yüceltildiği bir çağa denk geliyor. Yani oradaki dedektif, zekâsıyla en zorlu bilmeceyi bile çözen insan aklının temsilcisi. Ben ise bu romanda sizin de dediğiniz gibi insan aklını yüceltmek bir yana, insan ruhunun karanlığına bakmak istedim. Bunu yaparken de insan ruhu söz konusu olunca bilirkişi konumuna yerleşen, dolayısıyla o karanlıktan azade olduğunu varsaydığımız psikiyatrist iktidarını da tartışmak iyi olur diye düşündüm. Eh ne de olsa onlar da insan…

Haberin Devamı

- Yankı, şizoid dünyasında alakasız bir şekilde Arzu’nun da ona âşık olduğunu düşünüyor. Kadının gömleğinin üst düğmesinin açık olmasını bir mesaj olarak algılıyor. 

İşte bu da kötülüğün görünümlerinden biri. Devlet eliyle gerçekleştirilen kötülükler içinde belki hayatımızı, bireysel dünyamızı, var oluşumuzu, yaşama biçimimizi en çok etkileyenlerden üstelik. Mağdurun hakkını savunmakla yükümlü olan mahkemelerin tahrik var diyerek ceza indirimi yaptığı bir ülkede, bu yaklaşımın bir kültür hâlini almaması düşünülemez elbette. Bir yandan da yine o karşılıklı ilişki burada da kendini gösteriyor. Feodal kültür, toplumun ahlak anlayışı, kadına bakış, üst yapı kurumlarına da yansıyor. Öte yandan bu sadece ortalamanın zihniyeti değil. Ya da şöyle diyelim, vasatın aklı istilacı bir akıl. Kendine aydın diyen, okumuş yazmış kesimden biri zemzem suyuyla yıkanmış sayıyorsa kendini yanılıyor. Hatta en tehlikelisi budur. Kendini bu tür bir düşünceden tamamen muaf tutan kişi, içindeki kötülüğe, çarpık düşüncelere karşı uyanık olamaz. Yaygın ideoloji ve kültür, hayatın her alanında, her an, biz farkında olmadan zihinlerimize sızabilir. Buna karşı yapılabilecek tek şey vardır, kendini sürekli yoklamak ve eleştirel gözü açık tutmak.

Haberin Devamı

- Yankı’nın anneannesi kaymakam olan kocası tarafından öldürülüyor. Toplumun saygı duyduğu, herkesin “çok iyi biriydi” dediği o kişi kıskançlık yüzünden bir kadının canını alıyor. Bu da çok tanıdık.

Ne zaman bir kadın, bir çocuk öldürülse sosyal medyada, eş dost sohbetinde, televizyon ve gazetelerde ortak bir dil kullanılıyor. Cinayeti işleyenle ilgili, cani, sapık, psikopat hatta kimi zaman hapçı deniliyor. Bu neyi sağlıyor: Cinayeti işleyenler bizden değil. Normalin dışında bir şey bu. Normalin içinde şiddet yok, cinayet yok. Cinayeti işleyenler uzağımızda... Oysa çok iyi biliyoruz ki, o insanlar bir gün önce sokakta yanımızdan geçip giden sıradan insanlardı. Akıl hastanesinden kaçmadılar. Bir saat öncesinde annesinin yanağına öpücük kondurup evden çıktı. Bir gün önce patronu tarafından işini iyi yaptı diye takdir edildi. Bunlar sıradan insanlar. Ve ne yazık ki bu kötülük sıradan bir kötülük. Bunu böyle görüp tartışmadığımız müddetçe, toplumun içinde yaygın bir kötülüğün olduğuyla yüzleşmemiş olacağız. Bu da aslında demin bahsettiğim kültürün bir sonucu. Kadına bakışın sonucu. Sadece Türkiye’de değil bütün dünyada en korkunç suçlar o iyi vatandaşlar tarafından işleniyor. ABD’de liseyi tarayıp arkadaşlarını katleden çocuklar hep en terbiyeli, en iyi öğrenciler arasından çıkıyor. Dolayısıyla ‘iyi vatandaş’, ‘iyi öğrenci’ gibi sıfatlar pek çok zaman bir maske. Kimse aslında o kadar düzgün değil. Bu görüntünün ardında bastırılmış bir şiddet ve kötülük var. Ve bastırıldıkça da tehlikesi daha da büyüyor.

KEŞFETYENİ
Derin Talu'nun yataktaki bornozlu pozları Instagram'ı salladı
Derin Talu'nun yataktaki bornozlu pozları Instagram'ı salladı

Cadde | 19.04.2025 - 14:40

Derin Talu'nun Instagram'daki bornozlu fotoğraflarına kısa sürede yorum yağdı.