05.09.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - İstanbul, boğazıyla, tarihi dokusuyla, milyonları bünyesine sığdırabilen vakur duruşuyla dünyanın eşsiz kentlerinden biri… Tarihin en kıymetli miraslarından olan bu kadim kent, uzun yıllardır göç, kentleşme, çarpık kentleşme, dönüşüm gibi konularla kimliğini kaybetmek üzere. Çözüm bulması gereken sorunlara her gün bir yenisi eklenirken, Sabancı Üniversitesi öğretim görevlisi ve sanatçı Murat Germen, beraberindeki 22 sanatçıyla İstanbul’un geçmişi ve bugününe odaklanarak kolları sıvadı. Germen’in çağrısıyla şekillenen ve yolu Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı programından geçmiş 22 sanatçı “Dün, Bugün, İstanbul” adlı sergide buluştu.
Kentin dinamiklerine pencere
Sanatçıların bir nevi durum tespiti yaptıkları sergi, ziyaretçilerin şehrin geleceği üzerine düşünmesine zemin hazırlıyor. Mekâna özel hazırlanan eserler, çevre, hayvan popülasyonu, kentsel dönüşüm, toplumsal yaşam, tarihi mekânlar, su kaynakları, ulaşım ve ütopya-distopya kavramları ışığında kent dinamiklerine pencere açıyor.
“İstanbul için ne yapabiliriz?” sorusu etrafında buluşan sanatçılar şehrin kültürel, tarihi, coğrafi ve mimari kimliğine atıf yaparak sorunu çıplak gözle görmemize vesile oluyor.
Müzenin iki katına yayılan sergide Ege Kanar’ın “Vasıta” adlı 32 adet zil, temas hoparlörleri ve ses kablolarından oluşan çalışması şehrin sesi oluyor adeta. Sanatçı, İstanbul’daki geçmişi 17. Y.Y’da yaşamış Ermeni metal ustası I. Avedis’e uzanan zil üretiminin siyasi, endüstriyel ve kültürel dönüşümlerin şekillendirdiği sürece kulak kabartıyor. Tarihsel bağlam içinde değerlendirebileceğimiz işlerden bir diğeri ise Begüm Yamanlar’ın “Boğazın Suları Çekildiği Zaman” adlı çalışması… Adını Orhan Pamuk’un “Kara Kitap”ından alan iş, 19. Y.Y’da İstanbul’a gelen gezgin fotoğrafçı ve ressamların Boğaziçi manzarasını teknolojiyle yeniden betimleyerek izleyiciyi şehrin tarih boyunca yaşadığı değişime tanık kılıyor.
Şehrin hayattaki yeri
Konutların-sosyolojik gözlemle yorumlayabileceğimiz- alanlarına da dikkat çeken sergide Neslihan Koyuncu Bali, “Yansıma kompoziyonları” ve “ritm kafesi” işleriyle kamusal alanla özel hayat arasında bir sınır görevindeki balkonlara dikkat çekiyor. Pandemi sürecinde kullanım alanı yeniden anlam kazanan balkonlara tarihsel ve toplumsal mercekten bakan sanatçı, şehrin çeşitli semtlerindeki balkon/ses deneyimlerini aktarıyor. Sinan Tuncay’ın “Dik Yapı” projesi ise serginin hem eğlenceli hem çarpıcı işlerinden. Kurmaca bir “yaşam projesi” sunan “Dik Yapı” inşaat sektörü üzerinden kentsel dönüşüm ve toplumsal tahribata dair izler sunuyor.
Her gün milyonlarca İstanbulluyu ağırlayan yer altı metro hatları, günden güne değişen şehresiyle İstanbullularla arasındaki fiziksel bağın bağın yavaş yavaş koptuğu Haydarpaşa Garı şehir-mekan ilişkisinin hafızayla olan bağını göstermesi açısından önemli.
Sabancı Holding’in katkılarıyla düzenlenen “Dün, Bugün, İstanbul” 28 Kasım’a kadar Sakıp Sabancı Müzesi’nde ziyaret edilebilir.
“Bu emaneti koruyacak İstanbulluları arıyoruz”
Murat Germen, “Dün, Bugün, İstanbul”un çağrısını şu sözlerle anlatıyor: “İstanbul’u önemsiyor, acil yardım çağrısına nasıl cevap verebiliriz, bu kente biricikliğini tekrar nasıl kazandırabiliriz sorusuna cevap arıyoruz. İstanbul’a pek çok kişi ekonomik kaygılarla, para kazanmaya geliyor. Para dışındaki şeylerden faydalanmaya yahut onlardan feyzalmaya değil. Dolayısıyla İstanbul’u memleketi gibi görmüyor ve bu yedi tepeli bonkör şehri maalesef
kutsal bulmuyor. Yatay gelişmiş ve bu şekilde canlılığını korumuş güçlü bir organizma aslında İstanbul… Güzelliği de yataylığında. Bu şehri dünyada yüzlerce benzeri olan başka şehirlere benzetmeye çalışmak onu ağır bir biçimde incitmekten başka bir şey değil. İstanbul kendisine iyi davranan, suyunu, denizini, kültürünü, doğasını, müziğini, seslerini, mutfağını sahiplenecek ve emanetini koruyacak yeni hemşehrilerini arıyor.”