10.12.2024 - 07:02 | Son Güncellenme:
Müjde Işıl - Yapımcı ve senarist Emine Yıldırım, kısa filmlerden sonra ilk uzun metrajına imza attı ve 37. Tokyo Film Festivali Asya’nın Geleceği Bölümü’nde En İyi Film Ödülü aldı. Başrollerini Ezgi Çelik, Barış Gönenen ve Selen Uçer’in paylaştığı, Deniz Türkali ve Lale Mansur yıllar sonra bir araya getiren “Gündüz Apollon Gece Athena”, sıra dışı bir hayalet öyküsü anlatıyor. 2025’te adından sıkça söz ettirecek filmi, Yıldırım ile konuştuk.
- Filmin olgunlaşma süreci nasıl gelişti?
Projeyi 2019’da geliştirmeye başladık. Açıkçası bağımsız sinemanın alışageldik kalıplarından sıyrılmak istiyorduk, hem duygusal hem da mizah barındıran, kadın karakterleri kuvvetli ve aynı zamanda seyirci dostu bir hikâye geliştirmeye önem verdik. Filmi Side Antik kentinde çekmeye kararlıydık, coğrafyamızın zengin tarihi dokusunu ve kültürel mirasını öne çıkarmak hep elzemdi.
- Genellikle korku nesnesi olarak kullanılan hayaletleri, filminizde insandan daha insan tavırlarla izliyoruz. Hayaletleri kurgularken öncelikleriniz nelerdi?
Sanırım en çok mizahı ve bu bahsettiğiniz “insandan daha insan” meselesini önceledik. Ölmüş olmalarına rağmen, halen irade sahibi olmaları, hayata yaşayanlardan daha çok tutunmaları ve motivasyonlarından asla vazgeçmemeleri bizim bu konudaki pusulamız oldu. Onun haricinde hep Seikolos Mezar yazıtının (Aydın Trallesi antik kentinde bulunan ve dünyanın en eski ikinci şarkısı) sözlerini bize filmin kendi ruhuyla ilgili yol gösterdi: “Işılda henüz yaşıyorken, gamı tasayı at bir kenara, yaşam dediğin böyle kısayken ve her şey yenik düşerken zamana.”
- Her hayaletin burada çözmesi gereken bir düğümü var. Ölsek de yaşasak da çözülmemişlikler mi hepimizi huzursuz eden?
Tabii ki çözülmemişlikler bizi huzursuz ediyor ama filmimizin evreninde her karakter, ölse de yaşasa da sevginin gücüyle hareket ediyor. Bu sevginin çok farklı izdüşümleri olabilir; anne sevgisi, dost sevgisi, insanlık sevgisi… Huzursuzluğun kaynağı sadece çözülmemişlikler değil, umutsuzluk, çaresizlik ve yalnızlık hissi. Biz filmde seyirciyi umuttan vazgeçmemeye davet ediyoruz.
“Önemli görevde kadınlar var”
- Tokyo’daki ödül, motivasyon ya da sorumluluk anlamında neler hissettiriyor size?
Ekip olarak çok sevindik, ödülü beklemiyordum. Yıllardır sektördeyim, kendim de jürilik yaptım; ödül mevzusu jürinin inisiyatifindedir ve garantisi yoktur. Ama dediğim gibi çok sevindik ve Tokyo’dan döndüğümüzde milli maç kazanmış gibi karşılandık! Ben bu kadar bir coşku beklemiyordum, çok etkilendim. Filmin de benden bağımsız, kendi başına bir varlığa dönüştüğünü kavradım. Bu ödül sadece bize değil, birçok insana iyi geldi. Bence bunun sebebi kamera önü ve arkasında kadınların ve erkeklerin dengeli bir şekilde sanatlarını icra etmeleri. Özellikle birçok önemli görevde kadınların olması. Bu ödülün genç kadın sinemacılara da bir motivasyon olmasını umuyorum. Evet, çok zorlu bir yol ama vazgeçmemek lazım. Karanlığa ve pesimizme yenilmeden, adım adım yola devam.