16.10.2021 - 13:06 | Son Güncellenme:
İhsan Dindar - Milliyet.com.tr / ihsan.dindar@milliyet.com.tr
Herkesin evde oturmak zorunda olduğu günler geride kaldı gibi. Ancak yine de hepimiz için uzun bir süreydi. Nasıl geçirdiniz o günleri?
Herkes gibi biz de başlangıçta büyük bir şok yaşadık. Üstelik pandemiye İtalya'daki bir turnemiz sırasında yakalandık. Bu zaten bizim son konserlerimizdi. Çabucak evlerimize dönmüştük. Elbette sonrasındaki tüm konserlerimiz iptal oldu. Bunlardan biri de İstanbul'da gerçekleştireceğimiz konserdi. Sonrasında bir şeyler yapmak adına epey vaktimizin olacağının farkına vardık. Böylece yeni bir albümün hazırlıklarına başladık. O zor süreçte provalarımızı gerçekleştirmeye çalıştık. Sonuç olarak da Temmuz'da kayıtları tamamladık ve geçtiğimiz günlerde de yeni albümümüz Nova Era dinleyiciyle buluştu.
Nova Era albümünüz tamamen bir pandemi ürünü mü?
Aslında hikâyesi pandemiden altı ay öncesine dayanıyor. Ancak pandemi sürecinde yaşanan o büyük değişimde daha iyi çalışabildik. Bu süreçte yeni bir solistimiz aramıza katıldı. Kendisi bizim yıllarca büyük bir hayranımızdı. Milano'da bizim şarkılarımızı söylediği bir grubu vardı.
Bu süreçte hiç konser vermediniz mi?
Geçtiğimiz yıl bazı riskleri göze alarak Sırbistan'da konser verdik. Biletleri çok kısa bir süre içinde tükenmişti. Sonrasında da Bulgaristan'da sahne aldık. Bunun dışında da albüme odaklanmıştık zaten.
“Türkçe çok farklı ve zor bir dil”
Sözü İstanbul konserinize de getireceğim ama öncesinde albümünüz hakkında konuşmaya devam etmek istiyorum. Çokkültürlü bir grupsunuz. Ukrayna'dan Sicilya'ya uzanan geniş bir coğrafyaya ait insanlar bu grupta. Şarkıları nasıl seçtiniz?
Zor oldu. Çünkü çok seçenek vardı. Hissiyatımız bizim en önemli kılavuzumuz. Yeni bir şeyler çalarken de o şarkının melodilerinin manasına erişmeye çalışıyoruz. Çalacağımız şarkıları seçerken pek çok unsuru bir araya getirmek zorundayız. Türkçe bir şarkıyı ilk kez kaydettik. Bugüne kadar yapmamamızın tek bir nedeni var: Türkçe çok farklı ve zor bir dil. Özellikle telaffuz konusunda çok çalışmamız gerekti. Büyük kapanma öncesinde Fuat Güner televizyon programı için Barcelona’ya gelmişti. Kendisinin programı için çekim yapmıştık. Bu esnada da bize telaffuz konusunda epey yardımcı oldu. Çok önemli bir müzisyen.
Dere Geliyor Dere Türkiye’de çok sevilen bir türküdür. Düzenleme de şarkının ruhuna çok uygun. Margherita Abita’nın telaffuzunu da oldukça başarılı buldum. Sözü Barcelona Gipsy Balkan Orchestra üyelerine getirmek istiyorum. Bu kültürel zenginlik grubu sanatsal duruşunu nasıl besliyor?
Bence buradaki tek önemli nokta hepimizin farklı ülkelerden gelmesi değil. Bir diğer nokta da hepimizin Barcelona’da olması. Barcelona Akdeniz’in en renkli kentlerinden biri. Çokkültürlü bir yer. Barcelona’da rastlayacağınız herhangi bir kişinin dünyanın herhangi bir yerinden gelmiş olması oldukça sıradan. Barcelona Gipsy Balkan Orchestra’nın her üyesinin böylesi bir ekstra bagajı var. Filarmoni orkestrası deneyimi olan üyemiz de var, caz deneyimi olan da. Grubun her üyesinin şarkılarda birer bölümü var. Müzik tarihinde hiçbir şarkı yoktur ki sadece bir insana ait olsun. Bizde de durum böyle. Her şarkıda hepimizin katkısı var. Bence bu birliktelik ve sunulan katkı, coğrafi farklılıkların katkısından da öte bir şey.
Bu sanırım biraz da grubu, grup yapan temel noktalardan biri…
Kesinlikle. Tam olarak öyle.
Sizin de bahsettiğiniz gibi Barcelona Akdeniz’in en kozmopolit kentlerinden biri. Ancak denizin doğu tarafından bir yer var ki tarih boyunca tüm kültürleri beslemiş: İstanbul. Bu tarihi kent sizi müzikal açıdan besliyor mu?
Hem de nasıl. Dünyanın en önemli kentlerinden biri. Sadece bizi değil, tarih boyunca tüm dünyayı etkiledi. İstanbul’a muhtemelen on kez geldim. Benim gerçekten favori kentim. Hatta büyüdüğüm kent olan Belgrad’tan bile daha çok seviyorum. Gerçekten muhteşem kent. Belgrad’ta da Osmanlı eserleri vardı. Çok sayıda benzer yemeği yiyerek büyüdüm. Grubumuz açısından da çok özel bir yeri var. Yıllar önce İstanbul’da verdiğimiz konserde hiç beklemediğimiz bir ilgiyle karşılaşmıştık. O kadar çok insan bizimle fotoğraf çektirmek istemişti ki şaşkına dönmüştük. İstanbul’a her gelişimizde mutlaka konserden birkaç gün önce gelip şehri gezmek için de vakit ayırıyoruz. Bu şehrin ambiyansı bambaşka.
Tam da pandeminin ortasına denk geldiği için geçen yıl Zorlu PSM’de vereceğiniz konser ileri bir tarihe ertelenmişti. Şimdi o tarih geldi çattı. Neler hissediyorsunuz?
Her şeyden farklı bir kadroyla geliyoruz. En son konserimizde Sandra vardı. Şimdi solistimiz Margherita. Dün İstanbul’a gelip şehri gezdik. Zorlu PSM, çalmayı çok istediğimiz bir yer. Daha önce hiç olmamıştı. Malum geçtiğimiz yıl vereceğimiz konser pandemi yüzünden ertelenmişti. Ama şimdi burada olmaktan ötürü çok mutluyuz.