01.11.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI
SEYHAN AKINCI- Georges Perec denince akla “Kayboluş” gelir. Pek çok anlamda hem de... 1969’da yayımladığı “Kayboluş” romanını “e” harfini kullanmadan yazar. Bunu da bir söyleşisinde, “Bir roman en çok ihtiyaç duyduğu harf olmadan nasıl yazılır? İşte ben bir romanım ve o kullanamadığım ‘E’ harfi de benim ailem” sözleriyle açıklar. Zira Perec, henüz üç yaşındayken 2. Dünya Savaşı’nda babasını, Auschwitz toplama kampında da annesini kaybeder. Hayatın keskinliği yazınına da yansır. Kendisine dostça davranmayan dünyaya ise kıvırcık saçlarını sallar. Öyle ki yakın dostu İtalyan yazar Italo Calvino’ya adadığı ve ilk kez 1978’de yayımlanan 243 kartpostal metnini kaleme alır. Sanatçı Linda Parr, Perec’in Calvino’ya yazdığı bu metinlerin kayıp görselleri için bir çağrıda bulundu. Dünya çapındaki açık çağrıya sanatçılardan yazarlara, öğrencilerden akademisyenlere pek çok yanıt geldi. Her bir katılımcı kendisine rastgele atanan bir kartpostal metnini, gerçek kartpostal boyutlarında görselleştirdi ve posta ile Parr’a yolladı. Bu 243 karpostalın dijital baskıları Türkiye’de ilk kez Kentte Mimarlığa Merhaba buluşması kapsamında İPA Kampüs’te sergilendi pazar günü. Biz de serginin küratörü Linda Parr ile konuştuk.
*Serüvenin başına dönersek Georges Perec’in dostu Calvino’ya adadığı kartpostalları görüntüye kavuşturmak fikri nasıl uyandı?
Projeyi üretmek için bir araya gelen iki kol vardı. Önce Fransızca öğreniyordum ve Daniel Pennac’ın romanlarını okuyordum. Bir Fransız arkadaşım Georges Perec’in çalışmalarını da beğenebileceğimi düşündü ve beni Oulipo kavramıyla tanıştırdı. Perec’in işini sevdim, bağlandım! Daha sonra, Bristol İngiltere’de, World Book Night için son zamanlarda iki çok başarılı posta sanatı projemiz vardı. Böylece her şey, sanatçılardan Georges Perec’in esrarengiz kartpostal mesajları için eksik görüntüleri üretmelerini ve bana kartpostalları göndermelerini isteyerek neden ikisini birleştirmiyorsunuz gibi basit bir düşünceyle başladı.
*1978’de ortaya çıkan metinler farklı bir yüzyılda farklı disiplin ve kimliklerden isimlerin çalışmasıyla yeniden hayat buldu. Ortaya çıkan sonuçta sizi en çok ne şaşırttı ya da heyecanlandırdı?
Özellikle kendi mesajlarını seçemedikleri için diğer herkesin bu fikre yanıt verip vermeyeceğinden emin değildim. 22 ülkeden 191 sanatçıdan eser gelmesi beni hem şaşırttı hem de heyecanlandırdı. Bazı arkadaşlar ve meslektaşlar, özellikle 243 kartpostalın umut verici göründüğü ilk günlerde birden fazla eser fazla yaptı.
*Türkiye’den sanatçıların da kartpostalları var bildiğim kadarıyla. O isimlere nasıl ulaştınız?
Çağrı, İngiltere Batı Üniversitesi’nden Dr. Sarah Bodman tarafından düzenlenen Kitap Sanatları Bülteni aracılığıyla yapıldı. Bu çevrimiçi haber bülteni geniş bir erişime sahip ve arkadaşlar bunu ağızdan ağıza iletti. Sanatçıların hepsi gönüllüydü.
*“Perec Kartpostalları” ilk kez İstanbul’da sergileniyor. Sergiyi kurgularken nasıl bir süreçten geçtiniz?
Sanatçılarla e-posta iletişiminde bulundum ve her kartpostal veya poster sergilendiğinde onları bilgilendirdim. Neslihan İmamoğlu’nun, Binat Mimarlık Medya Grubu ve İstanbul Planlama Ajansı’nın ev sahipliğindeki “Kentte Mimarlığa Merhaba” etkinliğinde kartların hoş karşılanacağını söylemesi beni çok mutlu etti ve işler oradan ilerledi.
“Her biri metinlere ayrı bir yanıt”
*Son olarak “Perec Kartpostalları” bir sanatsever olarak size ne söylüyor?
Dünya çapındaki bu dostane sanatçı topluluğunun bir parçası olmaktan keyif alıyorum. Bir görüntü yaratmanın olası yöntemlerinin bir ansiklopedisi olan 243 güzel kartpostalım var, her biri Perec’in metinlerine ayrı bir yanıt. Görüntü ve metnin birleşimi ve birlikte nasıl çalıştıkları benim sanatsal ilham kaynağım olmaya devam ediyor.