Kültür Sanat"Esas nokta bizi bir araya getirecek evrenselliği yakalamak"

"Esas nokta bizi bir araya getirecek evrenselliği yakalamak"

15.09.2020 - 13:03 | Son Güncellenme:

Elina Duni, son dönemde Balkanların dünyaya hediye ettiği en önemli seslerden biri. İlk albümünü yayımladığı 2007 yılından bu yana Arnavutluk, Kosova, Makedonya, Karadağ ve İtalya'nın güneyindeki Arnavut halk ezgilerini modern caz sesiyle birleştiren Elina Duni uzun sayılabilecek bir aranın ardından yeniden İstanbul'daydı. 27. İstanbul Caz Festivali kapsamında Kardeş Türküler konserine konuk olan Elina Duni ile performansının öncesinde bir araya gelme fırsatım oldu. Anneannemin küçüklüğümde bana söylediği Arnavut halk ezgilerini yıllarca Elina Duni'den dinledikten sonra nihayet bir röportaj fırsatı da bulmuş olduk. Son dönemde ağırlıklı olarak kendi yaptığı İngilizce ve Fransızca bestelerle kariyerine devam eden Elina Duni ile bu yolculuğu ve daha pek çok şey üzerine konuştuk. Son olarak konser kaydını İKSV sitesinde de izleyebileceğinizi hatırlatmış olalım.

Esas nokta bizi bir araya getirecek evrenselliği yakalamak

İhsan Dindar - milliyet.com.tr

Haberin Devamı

 

Elina Duni’nin müziğine yabancı olanlar için bir giriş olması açısından soruyorum; bir Balkan kadını olarak müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

Şunu söyleyebilirim ki yaptığım müziğin çok geniş bir menzili var. Balkan ezgilerini, Arnavut halk ezgilerini caz formuyla birleştirerek seslendiriyorum. Bu benim en belirgin karakteristiğim konumunda. Ama yakın zamanda farklı şeyler de seslendirmeye başladım. İngilizce veya Fransızca bestelediğim kendi şarkılarımı da seslendiriyorum. Bu süreçte farklı bir yol da bulmayı deniyorum. Özetle son dönemdeki ana tarzım bu oldu diyebilirim.

 

Bugün sizi ilk canlı izleyişim olacak. Ama sağolsun Youtube, sizin pek çok canlı performansınıza tanıklık etmemizi sağlıyor. Bu konserlerde dikkatimi çeken sizin bir hikaye anlatıcı yönünüz. Bu belli ki bir araştırmanın da ürünü…

Haberin Devamı

Bazen seyahatler sırasında edindiğim bilgiler bazen de insanların bana anlattıklarıyla şekilleniyor tüm bunlar. Bazen de şarkının kendisi zaten halihazırda bu hikayeyi anlatıyor bizlere. Arnavutça halk ezgilerini, kimsenin Arnavutça bilmediği coğrafyalarda seslendirdiğimde bu şarkıların hikayesini de anlatmak, paylaşmak istedim. Böylece insanlar bu şarkıları farklı bir kulakla, başka bir algıyla dinleyecekti. En nihayetinde tüm dünyada benzeri hikayeler çıkıyor karşımıza. Kimisi aşk, kimisi ölüm kimisi de özgürlük üzerine veyahut arkadaşlık. Bence buradaki esas nokta bizi bir araya getirecek bu evrenselliği yakalamak. Bu benim esas amacım. Bir nevi insanlar arasında köprüler kurmak. Bu hikayeleri de işte tam da bu yüzden anlatıyorum. Hepsi bize dokunsun, temas etsin diye…

 

Bu şarkılardaki bazı hikayeler ikimizin de doğduğu toprakların güçlü kadınlarına dair. Bilinçli bir seçim mi bu?

Özel olarak arayıp bulduğum söylenemez. Ancak seslendirdiğim şarkılarda sürgün ve göç belirgin temalar. Bu sürgünlerin kadınlar ve erkekler üzerinde yarattığı hikayeler, etkiler çok farklı. Bu süreçte kadınlar genelde eşini, sevdiğini bekleyen, beklemek zorunda olan kişi oluyor ve belki de hiç kavuşamıyor. Bu uzun süre bekleyiş ve vedalar üzerine olan Arnavut halk ezgilerini seslendirdim uzun süre.

Haberin Devamı

 

Konuşmamızın başında son dönemde tarzınızı değiştirip kendi bestelerinize ağırlık verdiğinizi ifade ettiniz. Belli ki bu yepyeni bir yolculuk. Bu tercihinizin nedeni merak ediyorum. Buna ek olarak da şunu sormak istiyorum; günün birinde yeniden Arnavut veya daha genel manada Balkan ezgilerini yeniden ön plana çıkaracak mısınız?

İkincisinden başlayayım. Açıkçası bilmiyorum. Şu an için sadece sanatsal arzularımın peşinden gittiğimi söyleyebilirim. Bu geleneksel ezgileri seslendirmek benim için gerçek manada bir okul oldu. Gelişmem açısından çok önemliydi. Şimdi ise yeni şarkılar besteliyorum. Bundan on yıl sonra ne olur bilemem. Bu konuda şu an için bir şey söyleyemem. Evet, bu halk ezgileri çok güçlü ve ben seslendirmezsem unuttuğum manasına da gelmeyecektir.

 

Türkiye caz geleneği olan bir ülke diyebiliriz. Ancak Arnavutça konuşulan ülkelerdeki caz geleneğine dair pek bir şey bilindiğini sanmıyorum. Sizinle birlikte bu yönde benzer işler yapan başka isimler de var mı? Yoksa tek misiniz?

Haberin Devamı

Kesinlikle bunu yapan tek kişi ben değilim. Bunu ilk yapan isim olarak Eda Zari’yi söyleyebilirim. Paris’te yaşayıp bu tip müzik yapan Linda Rukaj’ı da eklemek mümkün. Priştine’den Agona Shporta bu alanda çalışmalar yapıyor. Aklıma gelen bir diğer isim de ANDRRA. Pek çok isim de bu alanda ilerlemeye başlamış durumda. Onlara ilham olabilmek de çok güzel bir duygu.

 

Son yılda popüler müzikte pek çok Arnavut ismi görmekteyiz. Dua Lipa, Rita Ora, Bebe Rexha vs. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu isimlerin kültürel olarak katkıları olabileceğini düşünüyor musunuz? Ek olarak sizce çok farklı coğrafyalardaki insanlara Arnavut ezgiler nasıl ulaştırabilir?

Bahsettiğiniz isimlerin bazıları Londra’da büyümüş sanatçılar. Dolayısıyla benim açımdan onlar daha ziyade Britanya kültürünün parçaları. Onların Arnavut müziğini tanıttığını da düşünmüyorum. Ama bir Arnavut yaklaşımları var ve elbette özlerini de inkar etmiyorlar. Gurur kaynağı oldular. Farklı coğrafyalarda yaşayan insanlara Arnavut ezgilerini tanıtmak için ek olarak neler yapılabilir konusunda bir şey söylemem mümkün değil. Az insanın bildiği bir dilde şarkı söylemek ve bunu duyurmak çok da kolay değil. Ünlü ve başarılı olmak istiyorsanız şu koşullarda İngilizce şarkı söylemeniz gerekiyor. Bu da günümüz evrenselliğinin bir parçası. Bazen ilginç, bazen sıkıcı, bazen de baş ağrıtıcı. Halbuki bence farklı dillerde müzikler dinlemek çok güzel ve ilginç bir şey. Hiç anladığım Afrika dillerinde şarkılar dinlemek çok hoşuma gidiyor. Arapça şarkılar için de aynı şeyi söyleyebilirim. İskandinav ezgilerini de severek dinliyorum.

Haberin Devamı

 

Güzel bir noktaya geldik sanırım. Tam da buradan devam etmek istiyorum. Afrika müziklerinden bahsetmişken ben sahne performanslarınızda da Afrika danslarının etkisini seziyorum. Ne dersiniz?

Elbette. Afrika müziklerini sıklıkla dinliyorum ve sanırım bu beni oldukça da etkiliyor, besliyor. Aynı zamanda benzer bir etkiyi Brezilya müziği için de söyleyebilirim. Çok derinden gelen bir şey bu. Kökü çok derinlerde, dünyanın ta kendisinde olan şeyler bunlar.

 

27. İstanbul Caz Festivali kapsamında Kardeş Türküler ile birlikte sahne alacaksınız. Bu röportaj konser sonrası yayınlanacak ama yine de sormak istiyorum; müzikseverleri nasıl bir konser bekliyor?

Elbette bir caz festivali olması sebebiyle ağırlıklı olarak o kıvamda bir seçki olacak. Bu durumu gerçekten çok seviyorum. Normalde bu denli kalabalık orkestralarla aynı sahneleri pek paylaşmıyorum. Bu enerjiyi çok seviyorum. Türkiye’den, Bulgaristan’dan şarkılar seslendireceğiz. Arnavutça şarkılar olacak. Romanca ezgiler seslendireceğiz. Ayrıca Karadeniz bölgesinden de bir şarkıyı ben seslendireceğim. Yıllar önce albümümde de seslendirdiğim bir şarkıydı bu (Ander Sevdaluk). Bu benim bugüne kadar seslendirdiğim tek Türkçe şarkı.

 

Evet, belki yakın zamanda bir ikincisini veya daha fazlasını da dinleriz…

Kim bilir… Türkçe müziği seviyorum. Onu içimde bir yerlerde hissediyorum.

 

Türkler ve Arnavutlar arasında geçmişi asırlar öncesine dayanan bir bağ var. Müzikal etkileşim de bu noktada çok olağan bir durum. Siz, ne tür Türkçe müzikler dinliyorsunuz?

Baba Zula’yı çok seviyorum. Erkan Oğur’u da çok seviyorum. Son dönemde ünlenen Altın Gün’ün yaptıklarını beğeniyorum. Çok güzel işler yapıyorlar. Türk yönetmen Fatih Akın’ın büyük hayranıyım ve onun kullandığı müzikler de çok hoşuma gidiyor. Filmlerindeki geleneksel ezgileri çok beğeniyorum.

 

Yavaş yavaş sona gelirken aylardır bizi uğraştıran salgına da değinmek istiyorum. Bu süreçte müzisyenlerin binlerce konseri iptal oldu. Neler düşünüyorsunuz bu konuda?

Zor zamanlardan geçiyoruz. Herkes için bu böyle. Bu süreçte konsere gelmek de kolay iş değil. Sosyal mesafeyi korumak, sürekli olarak maske takmak vs… Ama yine de bu konserleri yapabiliyor olmak çok önemli. Beraber olabilmeyi unutmamak için önemli. Çünkü elbet yakın bir gelecekte yine hep birlikte olacağız. Bu birlikteliği ve birlikte olma halini asla unutmamalıyız. Benim için en önemli nokta bu. Yeniden konserlere başladık. Her seferinde de mutlaka Covid-19 testi yaptırıyoruz. Hepsi de negatif sonuçlandı. Bu sayede bugün buradayım. Tüm bu zorluklara rağmen gidebildiğim kadar çok yere gitmeye çalışıyorum. Çünkü bu müziğin yaşamaya devam etmesi için önemli. Az önce bahsettiğim birlikteliğin devam edebilmesi için de çok önemli. Çok yakında birbirimize sımsıkı sarılıp birbirimizi öpebileceğiz. Buna inanıyorum. Bu süreçte Arnavutluk, İsviçre, İtalya, Avusturya ve şimdi de İstanbul’da sahne alıyorum.

 

Bu karantina sürecinde pek çok sanatçının üretkenliğinin arttığına tanıklık ettik. Yeni şarkılar bestelendi. Yeni albümler ortaya çıktı. Sizin böyle çalışmalarınız oldu mu?

Bu süreçte yeni şeyler pek üretmedim açıkçası. Öncelikli olarak ruh sağlığımı korumaya çalıştım. Bu bence hepsinden önemlisiydi. Sıklıkla yürüyüş yaptım. Fiziksel olarak da zinde kalmaya çalıştım. Sanırım şimdi bir şeyler ortaya çıkarmaya başlayacağım. Çünkü her şeyin kapalı olduğu o karantina sürecinde kendime bir ilham bulamadım. Evet bazıları için bu üretken geçmiş olabilir ama tanıdığım pek çok müzisyen de benim durumumda.

 

Bu süreci nerede geçirdiniz?

Londra’daydım. Çok üzücü günlerdi. Normalde çok hareketli bir kenti öylesine boş görmek distopik bir film gibiydi.

 

Son olarak iyimser misiniz?

Evet, ben bir iyimserim. Elbette önlem almalı, korunmalıyız ama bu histerik bir hal de almamalı. Sakin olalım. Elbet bu günler geçecek ve eski özgürlüğümüze kavuşacağız.

 

ihsan.dindar@milliyet.com.tr