22.07.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Mandalinada bolca bulunan C vitamini vücutta kollajen sentezi için önemli. Kollajen yaraların hızlı iyileşmesini sağlıyor.
C vitamini aynı zamanda besinlerle alınan demirin vücuttaki emilimini artırıyor.
Mandalinada bolca bulunan A vitamini göz sağlığı için de önemli. A vitamininin yeterli alınması başta gece körlüğü olmak üzere makula dejenerasyonu ve katarakt oluşumunu geciktiriyor.
Mandalinada bulunan flavonoidler diyabetle savaşmada da rol oynuyorlar. Flavonoidler hastalığa neden olan molekülleri nötralize eden antioksidanlar. Uygun porsiyon tüketildiğinde (1 porsiyon meyve=2 küçük mandalina) kan şekerindeki dalgalanmaları önleyerek tatlıya olan ihtiyacı azaltıyor.
Mandalina kabuğunun altındaki beyaz lifler selülozik maddeler bakımından zengin oldukları için sindirim siteminin daha aktif çalışmasında etkili oluyorlar. Ayrıca beyaz liflerin içeriğindeki pektin de diyet lifinin bir bileşeni olduğu için kolesterolün düşürülmesine yardımcı oluyor ve kan şekeri dengesi sağlıyor. Bu nedenle mandalinanın beyaz kısımlarını atmayın ve meyveyle birlikte tüketin.
C vitamini suda eriyen bir vitamin olduğu için fazlası depolanmıyor, atılıyor. Bu nedenle yüksek miktarda tüketilen mandalinanın da 1 porsiyon (2 küçük adet) mandalinanın da vücuda sağlayacağı vitamin aynı. Ayrıca yüksek miktarlarda tüketilmesinin bazı sağlık problemlerine neden olabileceği belirtiliyor. Hassas bünyelerde ciltte kızarma ve döküntü gibi alerjik reaksiyonlar oluşabiliyor. Bunun yanı sıra içeriğindeki fruktoz şekeri nedeniyle diyabet hastalarında kan şekerinin yükselmesine sebep olabiliyor. Bu nedenle mandalina tüketirken porsiyon kontrolü çok önemli.
Çekirdeği varsa mutlaka çıkarın. Çekirdeksiz türleri de bulunan mandalinayı tüketirken çekirdeklerinin çıkarılması gerekiyor. Çünkü çekirdeği apandisit organının tıkanmasına yol açabiliyor.
Mandalinanın kabuğundan yapılan detoks çayları, hem sindirim problemlerine iyi geliyor ve bağışıklığınızı destekliyor, hem de vücuttan toksin atılmasını sağlıyor. Bu çayların aynı zamanda yorgunluk ve uykusuzluk problemlerini azaltıcı etkileri de mevcut.
Hazırlanışı: 1 litre kaynayan suya, 2 küçük mandalinanın kabuklarını doğrayarak atın. Ardından yarım limon suyu, 1 çubuk tarçın, 5-6 adet karanfil,2 çorba kaşığı elma sirkesini ekledikten sonra 5 dakika daha kaynatmaya devam edin ve ocağın altını kapatın.
***
Barbaros’tan ayrıldıktan sonra otele döndüm. Bir esnaf lokantasına girip sulu ev yemeklerinden yedim. Bir süredir sulu yemek yemediğim için midem ve bağırsaklarım isyan halindeydi. Daha çok hazmı kolay olan sebze yemeklerini tercih etmiştim.
Zühre’ye telefon edip nerede olduğunu sordum. Bodrum İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde olduğunu, otopsi ve Olay Yeri İnceleme’nin raporlarının gelip gelmediğine baktığını söyledi.
“Gelmiş mi peki?”
“Henüz değil komiserim, siz neredesiniz?”
“Ev yemekleri yapan bir lokantadayım.”
“Afiyet olsun.”
Telefonu kapattıktan sonra bir kafeteryaya gidip bir kahve içmek ve düşünmek istiyordum. Kahve zihnimi açıyordu. Ya da bana öyle geliyordu. Bu arada Seza aradı. Bitez’de olduğunu, Sedat Girit’in evini takip eden arkadaşları kontrol ettiğini, ne Bitez’deki evde, ne de bahçeye bakan Ahmet’in evinde herhangi bir gelişme olmadığını, birazdan da Cengiz’in yanına gidip ne olup ne bittiğine bakmayı düşündüğünü söyledi. Teşekkür edip telefonu kapattım.
Birden o kadar çok uyku bastırmıştı ki, kahveden önce oteldeki odama gidip bir saat kadar uyumak istiyordum. Sanıyorum yediğim yoğurdun bunda etkisi olabilirdi. Ne olursa olsun şu anda üzerime çöken ağırlığı, yatağa uzanarak gidermekten başka hiç bir şey düşünmüyordum. İyi ki burada oda kiralamıştık. Bir saat derken iki saat uyumuştum. Telefonumda ne bir arama vardı, ne de bir mesaj gönderilmişti. Buna sevinmiştim.
Saat beşe geliyordu; neredeyse akşam olmuştu. Kalktım ve yüzümü yıkayıp dışarı çıktım. Kendimi iyi hissediyordum. Sonra bir kafeteryaya girip kendime söz verdiğim gibi nefis bir kahve ısmarladım. Kahvemi yudumlamaya hazırlanırken Seza Komiser aradı.
***
“Ayvaz, David’in evinin önündeydim. Evden bir kadın, sanıyorum karısı ya da sevgilisi dışarı çıkmıştı. Onu takip ettim. Marinaya girdi ve lüks bir tekneye bindi. Elinde iki büyükçe valiz vardı ve onları da tekneye götürdü. Şu anda marinadayım ve izliyorum, bilgin olsun. Şüpheli bir durum. Eğer önemli bir işin yoksa sen de bana katıl. Cengiz, David’in evinin önünde hala.”
“Kadını takip etmek nereden aklına geldi?”
“Bir his işte, içime doğdu. Kendi kendime, ‘Şu kadında bir iş olabilir.’ dedim ve takip ettim. Tabii bir şey de çıkmayabilir.”
“Tamam, zaten yakınım, beş on dakikaya kadar oradayım.”
“Tamam bekliyorum.”
“Kadın hala teknede mi?”
“Evet, görebildiğim kadar çıkmadı, içerde.”
“Başka kim var teknede, görebiliyor musun?”
“Kadının dışında üç kişi var, birisi kaptan, diğer ikisi de yardımcıları gibi bir şey.”
“Tamam, anladım geliyorum.”
Kahvemin parasını hızla ödeyip, marinaya doğru yürümeye başladım. Seza marinanın içinde sota bir yere konuşlanmış tekneyi izliyordu. Yanına gittiğimde, “İşte tekne bu,” diye eliyle gösterdi.
Gerçekten de büyük lüks bir tekneydi. İçeride biri kadın dört kişi bulunuyordu. Tahmin etiğimiz gibi bir durum söz konusu olabilirdi. Kaçakçılık yapılacaksa demek ki bu tekneyle gerçekleştirilecekti. Hemen uygun bir yere gidip Amir’e bilgi verdim. “Bu adamlar tekneyle kaçabilirler.” diyerek teknenin ismini verdim. “Golden Sea” isminde bir tekneydi. Amir heyecanlanmıştı.
ARKASI YARIN...