Derleyen: Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr – ABD ve İran arasında, yıllar sonra ilk kez İran nükleer programını konu alan bir görüşme gerçekleştirilecek. Umman’da yapılacak görüşmelerde, ABD ve İsrail’in tehdit olarak algıladığı İran Nükleer Programı'na yönelik bir uzlaşma aranacak. ABD Başkanı Donald Trump, 2018 yılında – yani bir önceki döneminde – kendisinden önceki ABD Başkanı Barack Obama’nın İran ile imzaladığı nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmiş, bu gelişme iki ülke arasındaki gerilimi tekrar zirveye taşımıştı. Bu gerilim, ABD’nin İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’ye suikast düzenlemesinin ardından, İran’ın ABD’nin Irak’ta bulunan üslerine füzelerle saldırmasıyla sonuçlanmıştı.
İki taraf arasındaki gerilim, o günden bugüne kadar gelişen süreçte azalmamak yerine katlanarak arttı. Hamas’ın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği ‘Aksa Tufanı Operasyonu’ndan sonraki süreçte, İsrail ile İran arasındaki gerilimin yerini zaman zaman çatışmaya dönüşen bir atmosfer almıştı. Tüm bu ortamda Trump, ikinci başkanlık döneminin başında İran ile yeni bir nükleer anlaşma yapma hazırlığı içerisinde. Bu niyetini, İran lideri Hamaney’e bir mektup göndererek açıklamıştı. ABD Başkanı, görüşmelerin başarılı olmaması halinde İran’ı askeri müdahaleyle tehdit ediyor.
TARTIŞMALARIN ODAĞINDAKİ GÜÇ: İRAN NÜKLEER PROGRAMI
İran nükleer programının geçmişi oldukça eskiye dayanıyor. ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower, 1953 yılında Birleşmiş Milletler’de yaptığı ünlü “Barış için Atom” konuşmasıyla, nükleer teknolojinin barışçıl kullanımını teşvik etme politikasını başlattı. Amaç, Sovyetler Birliği’ne karşı müttefik ülkelerin nükleer teknolojiyle kalkınmasını sağlamak ve aynı zamanda bu ülkeleri Batı etkisinde tutmaktı. İran, o zamanlar bu zamankinden çok farklı bir ülkeydi.
ŞAH PEHLEVİ'YLE BAŞLADI, RUSYA BİTİRDİ
1957 yılında, İran ve ABD arasında bir nükleer iş birliği anlaşması imzalandı. Anlaşma gereği, İran’a nükleer araştırmalarda kullanılacak ekipmanlar, teknik destek ve 5 megawatlık araştırma reaktörü sağlandı. ABD ile İran arasındaki ilişkiler, Şah Pehlevi döneminde üst düzey seviyedeydi. Nükleer enerjiyi bir prestij meselesi haline getiren Şah Pehlevi’nin hedefi, 1990’a kadar 23 nükleer santral kurmak ve enerji üretimini çeşitlendirmekti. Ancak bu planlar yapılırken, Şah Pehlevi iktidarının 1979 yılında sona ereceğini bilmiyordu.
1979’daki İslam Devrimi ile İran–ABD ilişkileri, en zirve noktadan en dip noktaya geriledi ve nükleer enerji konusunda sağlanan destek sonlandırıldı. Batı ülkelerinin başlattığı nükleer santral inşaatları, devrimden sonra Rusya tarafından tamamlandı ve İran’ın tartışmalara neden olan nükleer programı böylece başlamış oldu. 2000’li yılların başında İran’da gizli nükleer tesislerin bulunduğunun ortaya çıkmasıyla birlikte gözler Tahran’a çevrildi. İran, başından bu yana nükleer programının yalnızca sivil amaçlı olduğunu savunuyor olsa da, birçok ülke ve küresel nükleer gözlemci olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) bu konuda tam olarak ikna olmuş değil.
ABD'nin, 2018 yılında nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından İran, nükleer silah üretmek için de gerekli olan uranyum zenginleştirme çalışmalarına tekrar başladı. UAEA'nın İran’ın nükleer programıyla ilgili yayımladığı son raporlarda, Tahran yönetiminin yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyum üretimini sürdürdüğü, Tahran'ın bu oranda 275 kilogram zenginleştirilmiş uranyum stokuna sahip olduğu ifade edildi. Bu miktar, teorik olarak nükleer silah üretimi için mümkün. İran, resmi olarak nükleer silah üretmediğini açıklamıştı ancak bazı uzmanlar İran’ın mevcut tabloda 1 yıl ila 18 ay içinde nükleer silah üretebileceğini savunuyor.
YENİ MÜZAKERELERİN AMACI NE?
İran’ın nükleer silah üreteceği endişeleri, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve ABD’nin 2010 yılından itibaren İran'a kapsamlı ekonomik yaptırımlar uygulamasına neden oldu. Yaptırımlar, İran’ın Batı dünyasına petrol satışını engelledi ve yurt dışındaki mali varlıklarını dondurdu. Yaptırımlar, İran ekonomisine büyük zararlar vermişti. 2015 yılında İran, ABD, Çin, Fransa, Rusya, Almanya ve İngiltere uzun süren müzakerelerin ardından anlaşmaya varmıştı.
Anlaşma kapsamında, İran tesislerin denetlenmesine izin verdi ve karşılığında yaptırımların kaldırılması kararlaştırıldı. 15 yıllık sürecin ardından yaptırımların sona ermesi konusunda anlaşma sağlandı. Ancak Trump’ın seçimleri kazanmasıyla birlikte ABD anlaşmadan çekildi ve tüm süreç askıya alındı.
Obama’nın “kötü bir anlaşma” imzaladığını savunan Trump, anlaşmanın kalıcı olmadığını ve İran'ın balistik füze programı ile diğer konuları ele almadığını belirtmişti. İkinci döneminde İran ile geniş kapsamlı yeni bir anlaşma yapmayı isteyen Trump, yeni anlaşmanın İran’ın nükleer programının yanı sıra füze programlarını da kapsamasını istiyor.
Umman'da yapılan görüşmeler, ABD’ye göre doğruda,; İran’a göre ise dolaylı olarak yapılıyor. Trump’ın tehditlerinin ardından, ABD’nin görüşmelerin olumsuz sonuçlanması halinde İran’a karşı kısıtlı bir hava operasyonu yapıp yapmayacağına yönelik tartışmalar sürerken, ABD ordusunun bölgeye yaptığı yığınak görüşmelerin olumsuz sonuçlanması hâlinde saldırı gerçekleşeceği ihtimalini güçlendiriyor.
Şarkıları ve sivri dilli sözleriyle her zaman gündemde olan ünlü şarkıcı Yılmaz Morgül, katıldığı canlı yayında yıllar sonra Survivor ile ilgili itirafta bulundu.