19.06.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
"Sıcak olması koşuluyla birer çay alırız müdürüm."
Müdür zile bastı ve içeri giren sekreterine, “Üç çay bize, sıcak olsun,” dedi. Zühre de bu arada içeri girdi. Paşayla konuşmuş, Avni de sitedeymiş, bekliyormuş.
Müdüre kısaca ziyaretimizin sebebini anlattım. O da müteahhitlerin hepsini tanıdığını, çok şaşırdığını ve üzüldüğünü söyledi. Katili en kısa sürede yakalamamız için bize başarılar diledi.
“Buyurun, sizi dinliyorum, bana soracaklarınız varmış.”
“Evet, müteahhitleri tanıdığınızı söylediniz. Bu insanları öldürecek kimler olabilir; hiçbir fikriniz var mı?”
“Hiçbir fikrim yok, bilmiyorum. Zaten o kadar iyi tanımıyorum. Yani özel hayatlarını bilmiyorum. Müteahhit olarak Bodrum’da güzel siteler inşa ettiler. Ben de yaptıkları bazı sitelerin açılışlarında yer almıştım. Lüks ve kaliteli siteler inşa ettiler. Temiz çalışan müteahhitler olarak biliyorum. Özellikle Orhan ve Şevki Bey’i daha iyi biliyorum. Onlar bildiğim kadarıyla halen devam ediyorlardı.”
“Peki bu siteler yapılmadan önce araziler mandalina bahçesi miydi?”
Müdür böyle bir soruyu beklemiyordu anlaşılan. “Anlamadım.”
“Siteler yapılmadan önce o araziler mandalina bahçesi miydi? Katilin mandalinalarla ilgili bir sorunu olduğunu düşünüyoruz da onun için soruyorum.”
“Valla bazılarının öyle olduğunu duymuştum. Tam bilemiyorum doğrusunu isterseniz. Ama araştırabilirim.”
“Çok memnun oluruz müdürüm. Bizim için önemli olabilir.”
Müdür telefonu çevirdi. Sekreteri ya da yardımcısından sitelerin eski durumunun ne olduğunun araştırılmasını istedi. “Biraz zaman alabilir yalnız, çok acil mi?” diye sordu. “Acil ama siz araştırmanızı aceleye getirmeyin. Doğru bilgi çok önemli.” dedim. Sonra da teşekkür ettim. Bu arada çaylarımız da gelmişti. İnce belli bardakta sıcak ve demli çayı içince kendimi daha iyi hissettim.
“Bu bahçeler korunmuyor mu?”
***
“Koruma alanları oluşturuyoruz ama bir süre sonra yukarılardan gelen emirlerle imara açılıyor buraları. Tabii bunda mandalina üretiminin eskisi gibi gelir getirmemesi de büyük rol oynuyor. Arsa olarak daha fazla para ederse arazi sahibi de mandalina üretimini bırakıyor. Mandalinalardan yeteri kadar gelir elde edemeyen bahçe sahipleri, imar yasağını, arazilerini değersizleştirerek deliyorlar. Ağaçlara bakmıyorlar, çürütüyorlar, hastalıklarla mücadele etmiyorlar, kısaca bahçeleri kurutuyorlar; sonra da imara açılmasını sağlayıp ya kendileri değerlendiriyorlar ya da müteahhitlere devrederek, satarak iyi paralar kazanıyorlar.”
“Vay canına!”
“Çünkü Bodrum rant değeri yüksek bir belde. Herkesin ev sahibi olmak için can attığı bir yer. Yani talibi çok, talep çok. İnsanlar talep ettikçe siz bunun önünü bir yere kadar alabilirsiniz. Ama birisi gelip bu talebi değerlendiriyor ve bahçeler bu şekilde tek tek elden çıkarılıyor. Bu tarım arazileri için çok ciddi devlet politikası lazım ülkemizde. Tabirimi bağışlayın ama insanoğlu ürüyor, aç gözlü bir yaratık olarak hep istiyor. Müteahhitler suçlanıyor ama yanlış. Hepimiz dönüp biraz kendimize bakmalıyız. Yani ne derler; çuvaldızı kendimize batırmalıyız.
Biz istiyoruz bu evleri, rahat ve keyifli bir yaşam için talep ediyoruz. Sonra da bunun bedelini ödüyoruz işte. Mandalinaları, süngerleri, bahçeleri, arazileri, tarımı, denizi öldürüyor; yerine hayalimizin evlerini yaptırıyoruz. Böylece bir kültürü de yok ediyoruz.”
Müdür çayından bir yudum aldıktan sonra devam etti.
“Belediyeler bir yere kadar, biz halk olarak, toplum olarak sahip çıkmazsak, bu rantın önünde kimse duramaz. Hükümetler de buna çanak tutarsa, Bodrum yarımadası yakında beton yarımadasına dönüşecek. Hadi biz koruduk diyelim, bizden sonra gelecek olan belediye koruyacak mı? Her şey insanda bitiyor. Gelecek nesillere doğanın önemini anlatabilmeliyiz. Bunun eğitimini vermeliyiz. Doğaya duyarlı nesiller yetiştirmezsek işimiz zor. Bunu bir kültür politikası haline getirmeliyiz.”
“Siz de epey dolusunuz bu konuda.”
“Bodrum mandalinası Türkiye’de, belki dünyada tek. Ondaki aroma hiçbir mandalinada yok. Yalnız iyi tanıtılamamış. Günümüzde önemli olan iyi ürün üretmek değil sadece, onu iyi değerlendirip, hem iç, hem dış pazarda satabilmek. Böylece tanıtımını sağlamak gerekir. Bunun için paketleme, iyi ambalajlama gibi teknik desteklere de büyük ihtiyaç var. Üreticimizin dünya pazarına açılabilmesi, bu muhteşem mandalinayı her aşamasında kaliteli olarak sunabilmesinden geçer.
***
Bodrum mandalinası sadece bir mandalina değil, Bodrum’un kültürü ile birleşmiş bir ürün. Bodrum denildiğinde akla sadece turizm gelmiyor, mandalina da geliyor. Bu bakımdan hepimizin sahip çıkması gereken bir eser diyebilirim. Tabii tarım ürünleri gelir getirmeyince yok oluyor. Bu ürünü iyi gelir sağlayacak duruma getirmeliyiz ki, arazi ve bahçe sahipleri de başka amaçlar için peşkeş çekmesinler. Yani mandalinanın değerini arttırmazsak, tüm arazileri kaybeder betona teslim etmiş oluruz. Halikarnas Balıkçısı, Zeyyat Mandalinci, Ömer Aras gibi değerli insanlar, çok büyük emek vermişler bu mandalinalar için. Onların bu emeklerini gelecek kuşaklara aktarmalıyız. Sadece belediyelerin değil, bu hepimizin görevi olmalı.”
Müdür bize bilgi değil, Bodrum mandalinası ve kültürü üzerine resmen ders vermişti. Haklıydı ama haklı olmak yetmiyordu. Gerçekten de herkesin duyarlı olması, bu kültürü yaşatmak için elinden geleni yapması gerekiyordu. Her yıl mandalina festivalleri yapılıyordu ama bu daha zenginleştirilmeli, uluslararası katılım daha da arttırılmalıydı.
“Umarız bunların hepsi gerçekleşir,” dileklerimizle müdürün yanından ayrılırken, hazırlayacağı listeyi de bir an önce bize ulaştırabilirse mutlu olacağımızı, soruşturmaya büyük faydası olacağını söyledik. “Merak etmeyin, hazırlar hazırlamaz size göndereceğim,” dedi.
ARKASI YARIN...