26.05.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Yüzünde bekletilmekten sıkılmış bir ifade vardı. Ama kıyafeti göz kamaştırıyordu. Oldukça şık mavi dar bir etek ve üzerine beyaz bir gömlek giymişti. Ayaklarında da beyaz mavi bantlı şık yarım topuklu ayakkabılar vardı. Ceketi ile çantasını ise yanındaki sandalyeye koymuştu. Saçlarını omuzlarına dalga dalga düşürmüştü. Yüzünü de hafif ama çekici bir makyajla süslemişti. Uzun ve düzgün bacakları masanın altında gözler önündeydi. Bir polisten çok seksi bir film yıldızını andırıyordu. Onu böyle ilk kez görüyordum. “Hayırdır inşallah!” deyip masaya seğirttim. Bodrum her zamanki hareketliliğindeydi. Bu şehir hiç yorulmak nedir bilmiyordu anlaşılan. Kasım ayına saatler kala hala ışıl ışıl, cıvıl cıvıldı.
Zühre ayağa kalkarak “Hoşgeldiniz komiserim, beni kırmayıp geldiğiniz için teşekkür ederim,” dedi. “Allah Allah, haydi hayırlısı!” dedim içimden. Romantik bir yemek olacak gibiydi. Ama köfte piyazla ne kadar romantik olunabilirdi, ondan biraz kuşkuluydum. Birkaç saat önce Zühre’ye sıkı bir azar çekmeye hazırlanırken, şimdi birden kendimi şık ve çekici bir kadının karşısında buldum. Üstelik birazdan en sevdiğim yemek olan köfte ve piyaz da bize eşlik edecekti. Atacağım fırçayı biraz yumuşatmaya karar verdim. Zaten bu ortamda karşımda böyle bir kadın dururken başka türlüsü de olamazdı. Fethedildiğimi hissettim. Ne de olsa erkeğin kalbine giden yol midesinden geçerdi. Ama sadece midemden geçmesini dileyerek, gecenin istemediğim yöne doğru gitmesini bakalım kontrol edebilecek miydim? Ekibimdeki bir elemanla flörtleşmek, hatta yatmak ilkelerime pek uymuyordu. Köfte ve piyazlarımızı sipariş ettik.
***
Köfteleri heyecanla beklerken dayanamadım. “Zühre bu davetin için çok teşekkür ederim, ama bu durum bugün beni amire neden şikayet ettiğin sorusunu engellemeyecek. Bunu biliyorsun değil mi?”
Zühre soruyu bekliyordu. Yanıtı da muhtemelen hazırdı. Mutlaka mantıklı bir sebep söyleceğinden kuşkum yoktu.
“Haklısınız size karşı ayıp ettiğimin farkındayım. Çok özür dilerim. Ama sizin durumunuz çok özel bir durum. Şikayet etmemin nedeni size zarar gelmesini istediğim için değil, bilakis size yararı olur diye düşünerek yaptım bunu…”
“Nasıl yararı olacak, adam beni kariyerimi sona erdirmekle tehdit etti.”
“Ama bugün ben sizi ilk kez böyle gördüm ve doğrusunu isterseniz endişelendim, hatta korktum. İki kez kazaya sebep oluyordunuz, sanki kendinizde değildiniz ve Komiser Ayvaz’ın yerinde…”
Sözünü tamamlayamadı ve gözleri doldu.
“Yeller mi esiyordu?”
“Biraz öyleydi, kusura bakmayın ama bu durumu amire bildirmek zorundaydım. Belki biraz istirahat size iyi gelebilir.”
“Bak Zühre, ben iki yıldır yaşıyorum bu durumu. Sen de az çok biliyorsun bunu. Şu an benim en iyi halim. O kadını bugün kaybolan sevgilime benzettim. Gerçekten de uzaktan çok benziyordu. Bu herkesin başına gelebilir. Çok anormal bir durum değil bu. Dikkatsizliğim ve dalgınlığım konusunda haklısın. Ama bir şey olmadı. Sen en azından amire gitmeden önce benimle konuşmalıydın, paylaşmalıydın. O nedenle sana aslında çok kızgınım ve kırgınım.”
“Ne söyleseniz haklısınız ama dediğim gibi çok endişelendim ve sizin adınıza korktum. Belki amirle konuşursam daha iyi olur diye düşündüm. Art bir niyetimin olmadığını, sizi ne kadar sevip saydığımı biliyorsunuzdur sanırım.”
Bu konuşma böyle sürüp gidebilirdi. Evet Zühre hatalıydı, ama artık üzerinde durmamak gerekirdi. Biraz acemiliğine verebilirdim. Belki gerçekten dediği gibi şok olmuştu. Beni öyle görünce korkmuş, endişelenmişti. Amirle konuşarak iyi bir şeyler yaptığını sanıyordu. Bu gece bu konuyu daha fazla kurcalamamak gerekiyordu, bu kadar yeterdi; içimdekileri söylemiştim. Ama Zühre’yle bundan sonra birlikte nasıl çalışacaktım, bilemiyordum. Güvenim ciddi olarak sarsılmıştı. Neyse bu konuyu daha sonraya bırakmalıydım. Bu gece köftelere odaklanmak en iyisi olacaktı.
***
“Tekrar özür dilerim komiserim.”
“Neyse bu geceyi bu konuyla mahvetmeyelim. Sen bu akşam yakıyorsun yalnız. Sanki bir film yıldızıyla yemek yiyorum bu akşam.”
Bu son sözlerim üzerine Zühre’nin keyfi yerine geldi. “Beni mahçup ediyorsunuz,” diyerek kıkırdadı. Sonra da birden eline kadehi alarak, “Hah, şöyle işte komiserim. Ben de şu an karşımda bir komiser değil, centilmen ve yakışıklı bir erkek görüyorum. Ve kadehimi mutluluğa kaldırıyorum,” diyerek kadehi oldukça yukarı kaldırdı.
“Mutluluğumuza, hepimizin…” dedim ben de kadehimi kaldırarak.
Sonra bol bol sohbet ettik. Böylece Zühre’yi biraz daha yakından tanımaya çalıştım; hobilerini de öğrendim. Bir Sezen Aksu hayranıymış ama caz müziğinden de müthiş keyif alıyormuş. Voleybolu, koşmayı, yani sporun her türlüsünü yapmaktan hoşlanıyormuş. Bol bol kitap okuyup, benim gibi bol bol da Netflix dizileri, filmleri izlemeye bayılıyormuş. Falan filan… Köftelerimizi, piyaz ve salatamızı yedik, üzerine de dondurmalı baklavamızı mideye indirdik. Sonra da kahveleri söyledik. Tam “Hayatında bir erkek yok mu?” faslına inceden geçecektim ki Zühre benden önce davranarak söze girdi ve ters köşeye yatırdı.
“Ben bu gece sizi birisiyle tanıştırmak istiyorum komiserim,” dedi. Sonra, “Bir dakika!” deyip eline telefonunu aldı ve tuşlara hızlıca bastı. Ardından da, “Gelebilirsin!” dedi. Neler oluyordu? Evet tahmin ettiğim gibi bir sürpriz geliyor gibiydi.
ARKASI YARIN...