Kültür SanatBeyoğlu’nu keşif bitmez

Beyoğlu’nu keşif bitmez

05.12.2021 - 07:01 | Son Güncellenme:

Akademisyen Seza Sinanlar Uslu’nun öncülüğünde kurulan “Kırmızı Kapı” Beyoğlu’nun yapılarını keşfe çıkarak sanata ve tarihe “kapı” aralıyor

Beyoğlu’nu keşif bitmez

Seray Şahinler - Araştırmacı, akademisyen ve yazar Seza Sinanlar Uslu, tarihe yeni bir “kapı” araladı. Uslu’nun Aynur Gürlemez Arı ve Fatih Erdoğmuş’la birlikte hayata geçirdiği “Kırmızı Kapı” Beyoğlu’nun izlerini süren önemli bir çalışma. Bir “keşif aracı” olan Kırmızı Kapı, sanata ve tarihe kapı aralıyor.

Haberin Devamı

Kırmızı Kapı keşfe önce kendi yerleşkesinden başlıyor. Bina hakkında hiçbir bilgisi olmayan ekip, eski haritalardan yola çıkarak buranın yaşını tespit etmeye çalışıyor ilk adım olarak. Araştırmalar sonucu 1905 tarihli Goad Haritası’nda binanın Spadaro Paşa apartmanı olduğu fark ediliyor. Spadaro Paşa’nın izini süren ekip, kilise kayıtları, ticari yıllıklar, soyağacı içerikli siteler derken Yunanistan’daki Tinos adasına varıyor. Fakat sanılanın aksine Spadaro bir paşa değil. 1832-1925 yılları arasında yaşamış Spadaro Paşa’nın tam adı “Michel Anastasio Spadaro”. Spadaro, Harbiye Mektebi’nde doktorluk yaptığı için paşa rütbesi taşımış. Ailenin diğer üyeleri gibi Asmalı Mescit’te oturmuş. İlginçtir, 1894 depreminden sonra yapılmış Spadaro Paşa Apartmanı’nda Spadaro Ailesi’nden kimsenin oturmamış. Apartman el değiştirse de inşa edildiği tarihten günümüze kadar hep kiracılara mesken olmuş…

Haberin Devamı

Ortamın mikro kozmosu

Bu bilgileri heybesine katan ekip, ikinci aşamada binadan yolu geçenleri keşfetmeye koyulmuş. Sonuç yine göz alıcı… Uslu, izine rastladıkları isimlerin Beyoğlu’nun ne denli zengin kültürel kimliğe sahip olduğunu bir kez daha hatırlattığını söylüyor. Peki kimler mi vardı bu binada? Mesela bugünlerde kapanacağından söz edilen Lebon Pastanesi’nin kurucusu Edouard Lebon, 1896-98 yıllarında Spadaro Paşa apartmanında oturmuş, onun boşalttığı daireye bir yıl sonra Fransız ressam Prieur Bardin yerleşmiş. Tünel pasajında 20. yy ortalarına kadar dükkânı hâlâ açık olan Koop Piyano’nun sahibi Karl Koop, Tokatlıyan ve Pera Palas Oteli’nde şeflik yapmış Léon Alexich, kuyumcu Adolphe Perché, komisyoncu Antoine Ralli binanın diğer sakinleri. Apartmanın Sofyalı Sokağa bakan dükkânındaysa uzun yıllar terzi Bekés kiracı olmuş…

Beyoğlu, çok katmanlı, çok renkli dolayısıyla çok da zengin bir yapıya sahip. Kırmızı Kapı’nın araştırmaları bu kültürü daha iyi görebilmek adına iyi bir referans. Bu yapılar aynı zamanda kültürel çeşitliliğin de bir yansıması. Beyoğlu’nda yürürken kafanızı çevirdiğiniz her yerde tarihi bir yapı görüyorsunuz. Bu izleri sürdüğümüzde karşımıza çıkan detaylar ise sosyokültürel ortamın bir dökümü adeta… Seza Sinanlar Uslu, apartmanların Beyoğlu’na özgü kozmopolit ortamın mikro kozmosları olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Spadaro Paşa apartmanı örneğinde olduğu gibi daireler ya da dükkânlarda her kiracıyla beraber bambaşka bir hayat başlıyor o binada. Yeni bir tanık beliriyor, yeni bir öykü ortaya çıkıyor. Sokaklar ise tam bir bağlam zinciri; yer yer kopmuş, yer yer sıkıca kenetli. Örneğin günümüzde Galeri Meşher’in olduğu Fructerman Apartmanı bir zamanlar Abdullah Biraderlerin fotoğraf evinin bulunduğu, 1902 ve 1903 yıllarında Salon Sergileri’nin yapıldığı yer. Peki bugün de orada sergiler düzenleyen bir galeri olması tesadüf mü? Elbette değil. Beyoğlu gibi katmanlı geçmişi olan yerlerde izlerin tamamen kaybolması da bu nedenle mümkün değil. Beyoğlu bu açıdan bakarsak dillendirilmeyi bekleyen hikâyelerle dolu muazzam bir bellek.”

Haberin Devamı

Osmanlı ve Cumhuriyet’in izlerini takip ettiğimizde karşımıza çıkan isimler aynı zamanda nüfuzlu ailelere mensup. Hâl böyleyken ulaştığınız tek bir kişi dahi sizi başka sulara çekebiliyor. “Arayıp bulmak gibisi yok!” diyen Kırmızı Kapı ekibi, Spadaro Paşa Ailesi’nin akıbetini araştırırken paşanın bir kızının şair ve yazar olduğunu tespit etmiş. Marine Spadaro Paşa adını alan kadının yazdığı kitaplardan birini Fransa’da diğerini de İstanbul’daki bir sahafta bulmuşlar. Fransa’dan gelen 1934 basımı kitabın sayfaları 87 yıl sonra ilk kez açılmış… Uslu, “Bunu öngöremezdik; tıpkı sahaftan aldığımız diğer kitabın adını ilk defa duyduğumuz Madam Gentille Arditty Puller’e imzalı çıkması gibi. Madam Arditty’i araştırınca onun da yazar olduğunu anladık! Şimdi peşine düşülecek yeni bir hikâyemiz var” diyor.

Haberin Devamı

Her dönemin uğrak mekânı

Beyoğlu’nun kültürel çeşitliliği son günlerde Netflix yapımı “Kulüp” dizisiyle yeniden gündeme geldi. 1950’li yıllarda Beyoğlu civarında Seferad Yahudisi Matilda ve kızı Raşel’in hayatına ve çevresine odaklanan dizi, o günleri bir kez daha hatırlattı. Uslu bu vesileyle bölgedeki diğer renklere de dikkat çekiyor. Beyoğlu’nda Levantenler’in varlığı oldukça güçlü. Yerel gayrimüslimlerden esnaf olarak Rumları, Ermenileri ve Musevileri de görüyoruz ama ikâmet olarak Galata, Cihangir, Aynalıçeşme tarafları ve Pangaltı bölgesini daha çok tercih ettiklerini biliyoruz. Uslu, “Beyoğlu her dönem bir uğrak mekân gibi. Kente gelip bir süre kalanlar daha çok buraya yerleşmişler” şeklinde konuşuyor. 

Haberin Devamı

Beyoğlu’nu keşif bitmez

Belleğimizin ayrılmaz parçası

Seza Sinanlar Uslu: “Beyoğlu çok zamanlı bir yer; geçmiş, bugün iç içe. Bir tür zaman tüneli gibi. Burada insanlar ve mekânlar sürekli bir akış içinde birbirlerini var ediyorlar. Ne zaman ki akışta kopuş yaşanıyor, ritm bozuluyor o zaman ‘Beyoğlu bitti, Beyoğlu battı’ demeye başlıyoruz. Esasen Beyoğlu bitmiyor. İnişler ve çıkışlar yaşıyor; deviniyor. Bize düşen mekânları korumak elbette ama, insanları da o mekânları var edebilsinler diye desteklemeliyiz. Beyoğlu İstanbul’un hatta Türkiye’nin izdüşümü gibi. Beyoğlu’nun barındırdığı her şey ülkenin hem zenginliği hem de gerçeği. 1950’lerden sonra köyden kente göçle gelip, gayrimüslimlerin terk etmek zorunda kaldıkları evlere yerleşenler, onlar da bugün artık Beyoğlu belleğinin ayrılmaz parçaları ve hikâyede yerleri var. Dolayısıyla seçerek değil, severek bu mirası aktarabilirsek hepimize iyi gelecek bir şey yapmış oluruz.”