13.03.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:
KRİTİK / Ufuk Çakmak
Dans dünyamızdaki alternatif bakışın önde gelen isimlerinden Beyhan Murphy’nin mistik ve tarihsel öykülere ilgisi modern dans ve bale dağarımıza yeni konular getirmeye devam ediyor. Murphy, bu kez Osmanlı şiirinden esinli bir hikâyeyi, Şeyh Galib'in “Hüsn-ü Aşk”ını temel alan bir eser sahneye koydu.
Koreograf daha önce Evliya Çelebi’nin “Seyahatname”sini son derece modern bir perspektiften işlemiş, Orhan Pamuk’un “Öteki Renkler”inden taşıdığı gereçlerle zenginleştirmişti. Murphy, prodüksiyonlarında, eskiyi, hem de eskinin en anlaşılmaz en gizemli en kenarda kalmış olanını (divan şiiri, Osmanlı renkleri, tasavvuf), yeniyle, hatta yenilikçiliğin sınırında yer alan araçlarıyla, video projeksiyonla, modern dans figürleriyle, özgün sahnesel anlatımlarla korkusuzca yan yana getiriyor.
Böylelikle modernliğe geleneksel olanın cephesinden bakıyor; geleneğin kendi iç gücü ve potansiyeline duyduğu güveni, uç modernitenin ukala araçlarıyla birleştirerek yeni bir anlatım ve duruş elde ediyor.
Murphy belli ki 18. yüzyıl başlarında yazılmış olan Şeyh Galib’in “Hüsn-ü Aşk”ından da müthiş etkilenmiş. Zaten bu eseri okuyup da beyninden vurulmuşa dönmeyen var mı? Osmanlı şiirinin dünya çapındaki uzmanı Victoria Holbrook “The Unreadable Shores of Love” adlı kitabında bu eser ekseninde Osmanlı şiirine farklı bir bakış getirmiş, söz konusu kitap sosyal bilim ve edebiyat tarihi incelemelerinde bir dönüm noktası olmuştu.
Baleyi oluştururken, var olan birkaç çeviri arasında Gölpınarlı’nın çevirisini esas aldığını söyleyen Murphy, “Hüsn-ü Aşk”ın muazzamlığı ve erişilmezliği karşısında bir adım geride durarak, sahneye taşıdığının, “Hüsn-ü Aşk”ın bizzat kendisi olmadığını vurguluyor. Ünlü koreograf, “Hüsn-ü Aşk”a dair modern bir bale prodüksiyonu yaptığının altını çiziyor.
Bu nedenle de gösteri “Hüsn-ü Aşk’a Dair” adını taşıyor. Eserdeki şiirsel metni Kubilay Tunçer kaleme almış.
İlgiye değer bir yapıt
“Hüsn-ü Aşk” düşünsel şaşırtıcılığı ve edebi gücünün yanı sıra metaforlarının görselliği ile de koreografik bir yaklaşımı fazlasıyla hak ediyor. Murphy bu eski eserde klasik bale adımları ve düzenine dair hiçbir şey kullanmamış.
Şeyh Galip’in tasvirleriyle, koreografiyi bir arada yürütmeye çalışarak, öykünün en önemli karakteri, hatta bir anlamda öyküleyicisi gibi gördüğü Sühan’ı da dansın yaratıcısı, koreograf gibi düşünmüş.
Sahnelemenin bir başka özelliği de Tunçer’in metninin sahnede sesli olarak okunması. Yer yer oldukça kalabalık bir sahne kullanan Murphy’nin grup ya da solo figürleri belki ilk anda çok etkileyici değil; ama bu koreografiyi daha derinlemesine incelemek, söz ve figür arasındaki ilişkiyi kavramak gerekiyor.
Rahman Altın’ın müziğini ise çok açımlayıcı ya da incelikli bulmadım. Neticede Murphy çok zor bir işe kalkışmış. Ancak son derece meraka ve ilgiye değer bir sahne yapıtı ortaya çıkmış!
Danla Bilic son dönemin en popüler isimlerinden biri. Youtube'a tekrar dönen Danla Bilic, yaptırdığı estetik operasyonlardan bahsetti.