30.09.2024 - 07:02 | Son Güncellenme:
Müjde Işıl - Özellikle son dönemde ulusal yarışmalara seçilen filmlerimizin kalitesini ve festivaldeki varlığını çok sorgular olduk. 31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali bu açıdan yüzümüzü güldürdü desek abartı olmaz. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’ndaki 11 film genelde birbirine denk yapımlardan oluştu. Adana’da prömiyer şartı olmamasına rağmen 10’u yeniydi.
Filmlerde ağırlıklı tema ‘kardeşlik’ti. Vuslat Saraçoğlu’nun bu sene İstanbul Film Festivali’nden ödüllü filmi “Bildiğin Gibi Değil” birbirinden farklı tabiatlı üç kardeşin, babalarının vefatı sonrası bir araya gelmesini anlattı. Yılmaz Güney’in filminin adaşı “Umut”ta ise engelli bir kız kardeş ile kendine bir yol çizmeye çalışan ağabeyi vardı. Doğuş Algün’ün “Ölü Mevsim”inde kısırlık sorunu yaşayan üç kızkardeşin, Türker Süer’in “Gecenin Kıyısı”nda farklı taraftaki iki asker kardeşin hikâyesini izledik.
Uzatılmış sahneler...
Politik gerilim bizim sinemamızda pek tercih edilen bir tür değil. Ama Adana’da bunun iki güçlü örneği vardı. “Gecenin Kıyısı”nda vatan haini ve kahraman tanımlarının yer değiştirdiği 15 Temmuz döneminde kimin hangi tarafta olduğunu fazla açık etmeden sağlam bir politik gerilim kurarken deneysel tarzıyla kendine farklı bir yol çizen Burak Çevik ise “Hiçbir Şey Yerinde Değil”de hikâye anlatıcılığını önce çıkararak ‘80 darbesine zemin hazırlayan Bahçelievler katliamından yola çıkıp günümüzdeki sağ ve sol duruşuna gönderme yaptı.
Sadece yarışma filmlerinin değil genel olarak sinemamızın genel sorunlarından biri, kısa filme yetecek hikâyeleri uzun metraja dönüştürme gayreti. Murat Fıratoğlu’nun yazıp yönettiği ve başrolünde oynadığı “Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri”nin nahif tarzı, seyirci tarafından çok sevildi ve finali şimdiden efsane oldu. Fakat tekrar ve uzatılmış sahneleri göze çarpıyor. Benzer şekilde “Umut” da kısa film olabilecek bir yapım.
Oybirliği çıkmadı
Net bir favori olmadan, ‘Nuri Bilge Ceylan’ın jürisinden hangi film çıkacak?’ merakıyla bekledik ödül gecesini. Örneğin Zeki Demirkubuz olsaydı, sınıf bilinçsizliğini anlatan “Döngü”nün öne çıkacağını tahmin edebilirdik. Ceylan başkanlığındaki jürinin kararları hakikaten ilginç oldu, kendisi de oybirliğiyle alınmadığını belirtti. Örneğin genelde apolitik olarak nitelendirilen Ceylan’ın başkanlığında, yarışmadaki iki politik gerilime (“Hiçbir Şey Yerinde Değil” ve “Gecenin Kıyısı”) de ödül çıktı. Oyuncu ve senaryo ödüllerinin bölüştürülmesi ise “Döngü”, “Hakkı” gibi filmi tek başına sırtlayan oyunculara haksızlık olduğu hissi yarattı. Gürcan Keltek imzalı “Yeni Şafak Solarken” de klasik anlatıdan yana tercihini kullanan jürinin sadece teknik tarafını ödüllendirdiği yapım oldu.
Jürinin sevdiği iki film
Ödüllere bakılırsa Doğuş Algün’ün ilk uzun metrajı “Ölü Mevsim” çok karakterli ve çok temalı yapısıyla odağı dağılsa da jürinin takdirini kazanmış. Ana dallardaki hiçbir ödülü almayıp sadece En İyi Film seçilen “Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri”, jüri ile seyirciyi birleştiren film olmuş. Filmin kıt olanaklarla yapılması, basit bir fikirden yola çıkması, seyircinin alkışlarla izlediği tek yapım olması ve belki de Ceylan’a ilk dönemlerini hatırlatması ödüle giden yolu açmış.
Festivalin kazananları şöyle:
En İyi Film: “Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri”
Yılmaz Güney Ödülü: “Gecenin Kıyısı”
Jüri Özel Ödülü: “Hiçbir Şey Yerinde Değil”
Adana İzleyici Ödülü: “Hakkı”
En İyi Yönetmen: Burak Çevik (“Hiçbir Şey Yerinde Değil”)
En İyi Senaryo: Selen Örcan - Doğuş Algün (“Ölü Mevsim”) ve Erkan Tahhuşoğlu (“Döngü”)
En İyi Kadın Oyuncu: Funda Eryiğit - Ece Yaşar (“Ölü Mevsim”)
En İyi Erkek Oyuncu: Erdem Şenocak (“Ölü Mevsim”) ve Ahmet Rıfat Şungar (“Gecenin Kıyısı”)
En İyi Müzik: “Yeni Şafak Solarken”
En İyi Görüntü Yönetmeni: Peter Zeitlinger (“Yeni Şafak Solarken”)
En İyi Sanat Yönetmeni: Erim Gayretli (“Hiçbir Şey Yerinde Değil”)