Kültür SanatAKM aşkla açılıyor

AKM aşkla açılıyor

24.10.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Atatürk Kültür Merkezi (AKM) 29 Ekim’de Hasan Uçarsu tarafından bestelenen “Sinan” operasıyla açılıyor. “Sinan”ı Milliyet’e anlatan Uçarsu, “Eserin temelini aşk oluşturuyor. Sinan ve çağı ele alındığında üç boyutlu ‘ilahi, devlet ve güzellik aşkı’ karşımıza çıkacak. Yeni AKM’nin yeni bir Türk eseriyle açılması bu toprakların sesine ve besteciliğine güvenin 21. yüzyıldaki işaretidir” diyor

AKM aşkla açılıyor

Seray Şahinler - Uzun yıllardır merakla beklenen yeni Atatürk Kültür Merkezi kapılarını açıyor. Yeni AKM, 29 Ekim Cuma akşamı Bertan Rona tarafından yazılan, Hasan Uçarsu tarafından bestelenen “Sinan” operasıyla açılacak. Uçarsu’nun iki yıldır üzerinde çalıştığı opera gelenek ve çağdaşı en güzel haliyle yorumlayan Mimar Sinan’a bugünden bir armağan.

Haberin Devamı

“Sinan” operasının serüvenini dinlemek isterim önce.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan beyefendinin şahsen ilgilenmekte olduğu İstanbul’un kültür-sanat hayatının merkezinde yer alacak olan AKM yeni binasının açılışında seslendirilmek üzere ismi İstanbul ile bütünleşen büyük usta Mimar Sinan’ı konu alan yeni, telif bir opera eserinin bestelenmesi tarafıma iletildiğinde Türk besteciliği açısından tarihi bir ana şahitlik ettiğimi hissettim. Ve bu sorumluluğu yükleniyor olmanın onurlu ayrıcalığını. 2019 yılının yaz aylarını Sinan üstüne yazılan çok sayıda kitabı, oyunu ve senaryoyu okuyarak geçirdim. Sinan üstüne okumalarla geçen yaz aylarından sonra operanın metninin Bertan Rona tarafından yazılmasına karar verildi. “Sinan” operası her ne kadar kurmaca bir sanat eseri olsa da tarihi karakterlere haksızlık etmemek ve temel tarihi gerçekleri tahrif etmemek en hassas olduğumuz nokta oldu.

Haberin Devamı

Operanın Sinan’ın sadece hayatına değil dönemine de ışık tutacağını söylemiştiniz. “Sinan” bugün, izleyiciye ne söyleyecek?

“Sinan” operası Sinan’ın yaşadığı döneme de ışık tutacak bir eser fakat bunu yaparken her dönem var olan insanlık durumlarına, insan ilişkilerine de değineceği için bir yanıyla günümüze bağlanacak. Operadaki temel fikir aşk. Fakat buradaki aşk fikri özellikle Sinan ve çağı ele alındığında üç boyutlu bir aşk olarak karşımıza çıkacak. İlahi aşk, devlet aşkı ve güzellik aşkı. Aşkın bu üç boyutu eser sürecinde parça parça işlenip dokunarak kendini oluşturuyor.

“Sinan” operasının ana konusu, Süleymaniye Camii’nin yapımı sırasında padişah ile baş mimarı arasında yaşanan gerilimdir. Bakın Sinan anılarında bu durumu nasıl anlatıyor: “Bazı nifak ehli söz birliği ederek Padişah’a kötü niyetli dilekçeler yazdılar; emin ve katiplerin her birinin, Cami inşası bahanesiyle kendi ev ve saraylarını onarttıklarını, bu yüzden Cami inşaatının geciktiğini iddia ettiler… bazı ahmaklar benim hakkımda ‘Kusuru ortaya çıkacak diye binayı iskeleden çıkaramıyor!’ ‘Kubbenin duracağı kuşkulu; herif bundan dolayı ne yapacağını şaşırmış, gününü geçiriyor; elinden bir şey gelmiyor… gibi sözler ederler.” Bu yalan dolan rüzgârı o gün olduğu gibi bugün de büyük ruhların başındaki en büyük derttir ve cihanşümul bir insanlık durumudur. Tarih boyunca da hep böyle olmuştur. Vasat, sınırlı kişiler yüce ruhların engin duyuşlarını, gaybın kapılarını zorlayan gayretlerini her zaman kendi sığ zeminlerine çekmek için nafile yere çırpınıp dururlar. Her ne kadar ilk anda engeller zorluklar çıkarsalar da zaten tüm bu engellerin zorlukların üstesinden ellerindeki tek güç olan ilimleri ve sanatlarıyla gelebildikleri için Sinanlar, Sinan olmuştur.

Haberin Devamı

AKM aşkla açılıyor

Yeni AKM’nin “Sinan” operasıyla açılması ne ifade ediyor sizce?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934 yılında İran Şahı’nın Türkiye’yi ziyareti nedeniyle kıymetli hocam Ahmed Adnan Saygun’a ilk Türk operası olan Özsoy’un bestesini emanet edişinin ardından geçen 85 yıl içinde Cumhurbaşkanlığı makamı katında bu toprakların besteciliğine duyulan güvenin nişanesi olarak böylesine anlamlı tarihi açılışa uygun yeni bir eser bestelenmesi öngörüsünün 21. yüzyılın başında müzik sanatımıza ve müziğe bakışımıza yeni bir hamle, şevk ve soluk getireceğini düşünmekteyim. İşte tam da bu nedenle bu onurlu ve bir o kadar da güç ve sorumluluk isteyen vazifeyi kabul ettim. Bu fikri kararlılığı özellikle Türk operasının ve besteciliğinin bir kez daha güçlü bir silkinişle, kendine has yepyeni müziklere doğru kanatlanacağı ve ayrıca yıllardır seslendirilmeyi bekleyen nice güzel eserin de yeniden milli bir şuurla ele alınacağı sürecin işaret fişeği olarak değerlendirdim. Yeni AKM’nin yeni bir Türk eseriyle, telif eserle açılması bu toprakların sesine ve besteciliğine güvenin 21. yüzyıldaki işaretidir.

Haberin Devamı

Mimar Sinan gelenek ve çağdaşı belki de en başarılı biçimde buluşturan isimlerden biriydi. Size nasıl ilham verdi?

Sinan üstüne yazılan çok sayıda kitabı, oyunu ve senaryoyu okudum. Bu okumalar sırasında Sinan’ın ömrünün sonuna doğru hatıralarını anlattığı Sâi Mustafa Çelebi tarafından kaleme alınan “Tezkiretü’l-Bünyan”ı yazmasında karşılaştığım şu sözleri beni çok derinden sarstı: “Ustamın eli altında, tıpkı bir pergel gibi bir ayağım sabit olarak, merkez ve çevreyi gözledim. Sonunda yine tıpkı bir pergel gibi yay çizerek, görgümü arttırmak için diyarlar gezmeye istek duydum.” Yaşadığım sarsıntı sözlerin içeriğinde değildi. Ben de yıllardır kendi müzik anlayışımı tanımlarken Sinan’dan bîhaber pergel metaforunu kullanmaktaydım. Sinan’ın bu sözünü okuyunca aramızda yaklaşık 450 yıl fark olmasına rağmen düstur ve fikir olarak aynı konumda olduğumu gördüm. Bizler modern çağın insanları özellikle yoğun teknolojik gelişmelerin tesiriyle kendimizi önceki zamanlardan daha üstün, daha gelişmiş olarak algılıyoruz. Buna rağmen zihnimiz, fikir üretimimiz, hayata bakışımız, insanı ve hakikati kavrayışımız açısından çoğu zaman daha sığ durumda olduğumuzun pek de farkında olamayabiliyoruz. O andan başlayarak besteleyeceğim “Sinan” operasının kaderinin tümden değiştiğini fark ettim. Sinan’ı çok daha farklı bir boyutta kendi içimde algıladım, yaşadım ve yaşattım.  Sinan ile aramda çağlar ötesine ulaşan bir duygudaşlık oluştu. Eserin bestelenme aşamasında bu duygusal bağ çok daha gelişip derinleşti. Neredeyse onunla tekvücut haline geldim. Öyle ki “Sinan” operasını bestelerken yaşadıklarım ile Sinan’ın Süleymaniye’yi yaparken yaşadıkları, içinde bulunduğumuz durumlar özünde büyük benzerlikler gösterdi.

Haberin Devamı

Dönemine ışık tutuyor

Hasan Uçarsu tarafından bestelenen, librettosu Bertan Rona tarafından yazılan ve Vincenzo Travaglini tarafından sahneye konan “Sinan” operasına AKM’nin açılışında Şef Gürer Aykal yönetimindeki orkestra eşlik edecek. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Fecir Alptekin, “Sinan operası 1538–1557
yılları arasında geçer. Kanuni Sultan Süleyman ile Mimar Sinan’ın dostluklarının arka fonunda; Osmanlı’nın zaferlerini, büyük devlet olma geleneğini, manevi değerlerini, yaşanan dönemdeki kalkınma faaliyetlerini, Sinan’ın verdiği birbirinden değerli eserlerin ardındaki öykü ve olayları anlatıyor” diyor.