07.07.2008 - 00:30 | Son Güncellenme:
BETÜL YÜZÜNCÜYIL TAVLI Fotoğraflar: MUSTAFA ALKAÇ
Türkiye’de çalışmaya başlayalı sadece birkaç ay oldu... Karın şiddetle yağdığı bir kış günü tanıştığı İstanbul’dan korkmamıştı, zira farklı coğrafyalarda yaşamaya alışmıştı. Biliyordu; yeni bir ülke, farklı bir hayat demekti ve ilk günler zor geçecekti. 22 senedir Volvo Grubu’nda çeşitli görevler üstlenen; Rusya, Macaristan, Polonya ve Kuzey Avrupa ülkelerinin operasyonlarında yöneticilik yapan Ulf Magnusson artık Volvo Kamyon, Volvo İş Makineleri, Volvo Penta ve Volvo Yedek Parça’yı tek çatı altında toplayan Volvo Otomotiv Türk’ün Genel Müdürü. Magnusson, Volvo Kamyon’un genel müdürlük görevini de üstlendi.
Neden Türkiye’desiniz? Bu ülkede çalışmanız önerildiğinde ilk olarak ne düşündünüz?
Türkiye her zaman çalışmak istediğim pazarlardan biriydi. Bu fırsat bana sunulduğunda çok mutlu oldum. Daha önce bazı toplantılar için Türkiye’ye gelmiştim ama buradaki şirket içinde hiç bulunmamıştım; şu anda öğrenme sürecindeyim. İnanıyorum ki, Türkiye iş bakımından çok ciddi bir potansiyele sahip ve bazı kısımları hâlâ açığa çıkamamış durumda, bunlar büyük fırsatlar. Bunun yanı sıra Türkiye, Avrupa ile Doğu arasında bir köprü ve nakliye için de stratejik bir öneme sahip. İlgi çekici bir tarihi var. Ayrıca bu civarda hem sayıca hem nitelik olarak gelişen nadir ülkeden biri.
Türkiye politik ve ekonomik anlamda zaman zaman krizlerle boğuşan bir ülke, bundan korkmadınız mı hiç?
Bu hayatın bir parçası; bununla birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor.
Sizin atamanız aslında ‘Volvo’nun Türkiye’ye verdiği önemi gösteriyor’ diye değerlendiriliyor? Siz ne düşünüyorsunuz?
Türkiye bizim için çok önemli, burada büyümek istiyoruz. Büyüme planımızın bir sonraki adımı şu olacak: Volvo tarafından, yüzde yüz sermayeli olarak kurulacak, satış sonrası bayiimizi açıyoruz. Türkiye’nin bizim için önemli bir pazar olduğunu düşünmeseydik bunu yapmazdık.
Çalıştığınız ülkelerde hep yenilikçi projelerle ön planda olduğunuz da belirtiliyor, Türkiye’deki hedefiniz nedir?
En basit haliyle işleri büyütmeyi planlıyorum ama geniş adımlarla değil, birbiri üstüne binen küçük adımlarla. Ve organizasyonu da ona göre büyütmeyi planlıyorum. Bunun bir adımı da satış sonrası bayiimizde çalışacak elemanları işe almak olacak. Başlangıçta 40 kişiyi işe alacağız.
Aileniz de sizinle birlikte çalıştığınız ülkelere geliyor mu? Aslında iş-yaşam dengesini kurup kuramadığınızı merak ettim...
Öyle bir denge kuramadım (gülüyor). Yeni bir ülkeye taşındığınızda, bunun bir aile kararı olması çok önemli; çünkü ailenin bir kısmı mutlu değilse, siz de mutlu olamazsınız. Yeni bir ülkeye taşınırken çok çok farklı bir hayata başlayacağınızı göz önünde bulundurmalısınız. İlk dönemler oldukça zor oluyor. Biz farklı ülkelerde, farklı kültürlerde yaşamayı deneyimledik. Şimdi olumsuz yönlerini görmektense olumlularına bakıp bunu artı katacak bir değer olarak kabul ediyoruz.
Geçen zamanda Türkiye’yi sevdiniz mi peki?
Evet sevdik, Türkiye’de bulunmaktan memnunuz, hem çalışmak hem de yaşamak için iyi bir ülke. Aynı zamanda buradaki gelişmenin de bir parçası olmak istiyorum. Bayilerimizden dolayı seyahat etme şansım da oldu; her bölge çok farklı güzelliklere sahip. Henüz Karadeniz’e gidemedim ama orayı da en kısa zamanda görmek istiyorum.
Bundan sonra kariyeriniz için hedefiniz nedir?
Çok fazla planlama yapmayı sevmiyorum, olan zaten oluyor. Ama yaşlandıkça çok büyük değişimlere daha dikkatli yaklaşıyorsunuz.
Siz aslında endüstri mühendisliği okumuşsunuz, neden otomotiv?
Her zaman için teknolojiye, otomotiv endüstrisine ilgim vardı ve belli bir noktaya varabilmek için eğitimin ne kadar önemli olduğunu biliyordum. Ve şanslıydım ki otomotiv endüst-risine yakın durmamı sağlayacak bir bölüme girdim. O zamandan beri de otomotiv endüstrisinin içindeyim.
Sonra kariyeriniz de Volvo’da başlamış... Volvo’yla yolunuz nasıl kesişti?
Çok doğal bir seçim oldu benim için; çünkü zaten Volvo İsveç’te marka olarak çok popüler, hem de aynı zamanda en büyük otomotiv markalarından beri. Beni kabul ettikleri için kendimi şanslı hissettim.
Ve sonra hep Volvo’yla yola devam etmişsiniz... Bu peki bilinçli bir tercih miydi? Neden hiç yollarınız ayrılmadı?
Çok uzun bir süre çalışmak için Volvo’da başladım ama burası, Volvo Grubu içinde çalıştığım 9. şirket; yani hep aynı şirkette görev almadım. Fakat uzun bir süre Volvo Grubu’nda olmamın pek çok iyi nedeni var. Her şeyden önce Volvo, çalışmak için çok iyi bir firma; hem büyüklüğü hem de farklı ürün gamı yüzünden pek çok olanağa sahip. Ayrıca tüm dünyaya yayılmış durumda; neredeyse tüm ülkelerde varlığımızı sürdürüyoruz. Öte yandan ben şu nedenle de şanslıydım: Doğu Avrupa ülkelerindeki gelişme başladığında ben de orada işe başladım ve kariyerim de ilerledi. İşimi değiştirmek için hiçbir nedenim olmadı.
Bir yöneticinin kariyeri boyunca hep aynı şirkette çalışmış olmasının avantajları, dezavantajları neler?
En büyük avantaj şu: Önceden edindiğiniz tecrübeleri karar alırken uygulayabiliyorsunuz. Aynı zamanda firma kültürünü öğreniyorsunuz. Volvo’nun kültürü benim inançlarımla uyumlu. Bu uyum olunca hiçbir şekilde rol yapmanıza gerek kalmıyor, kendiniz olabiliyorsunuz.
“İnançlarım” dediniz, biraz açar mısınız?
Volvo kültürü, açıklık ve her zaman fikrinizi savunabilmek üzerine kurulu; dürüst ve aynı zamanda iyi yapılandırılmış bir kültür. Genelde bu yapı takım çalışmasına dayanıyor ve o takım bir karara vardığı anda bu, ‘artık hedefi biliyorsunuz’ anlamına geliyor. Çok düzenli bir şekilde çalışıyoruz, sonuçların takibi de yapılıyor. Sonuca varmak çalıştığınız insanlar, şirket ve grup için önemli.
Farklı coğrafyalarda çalışmak size neler kattı?
İnsanlar genelde bilinmezden korkar; bilinmezle ilgili gerçekler öğrenildiğinde, ona yaklaşıldığında korku da azalır. Karşılıklı olarak anlaşamamanın en büyük sebeplerinden biri, birbirini tanımamak. Bunu yok etmenin en iyi yollarından biri, bilinmeze yaklaşıp o kültür içinde -kendi inançlarına göre, ama aynı zamanda o kültüre de her şekilde saygılı davranarak- çalışmak. İlk zamanlarda tabii ki bir bocalama dönemi oluyor; alışıp, öğrenene kadar bir takım zorluklar çekiyorsunuz.
Öğrendiğim ana konuya gelince; tüm kültürlere karşı alçakgönüllü olmak... İş yaptığınız ülkelerde yerel şartlara uyum sağlamanız gerekiyor. Ben her zaman şirket kültürümü de devam ettirmeye çalışıyorum. Tabii biri birinden üstün olacak şekilde değil, saygıyla ve birlikte harmanlanarak yürütülecek şekilde...
Nasıl bir yöneticisiniz? Volvo Otomotiv Türk’te sizin yöneticiliğinizle birlikte neler değişecek?
Kolay irtibat kurarım, rahat bir insanım. İnsanlardan açık isteklerim vardır. Onlara, bağımsız olarak çalışmaları için, istedikleri özgürlüğü tanırım ama sorumluluk da veririm. Bazı insanlar bağımsızlık ve onunla birlikte gelen sorumluluktan memnun olur ama bazıları bu şartlar altında çalışamaz. Bazen işler benim istediğim gibi hızlı gelişmediğinde üzülüyorum. İnsanlar birbirlerine saygı duymadığında ve birbirleri hakkında olmayan dedikodular çıkardığında sinirleniyorum.
Yapmak istediğim şey ise hem satışın hem de satış sonrasının aynı anda tek bir takım gibi çalışmasını sağlamak. Bağımsız yetkili bayilerimizin, şirketle aynı hedef doğrultusunda çalışmalarını sağlamayı da planlıyorum. Aynı zamanda tabii ki ahlaki olarak en üst düzeyde çalışmalı ve kişisel haklara saygı duymalıyız. Tutabileceğimizden daha çok söz vermemeliyiz.
Ağrı Dağı’na tırmanmak istiyor
Dağcılık da yapıyorsunuz sanırım değil mi?
Emekli bir dağcıyım. Son olarak Rusya’da 7 bin 134 metre yüksekliğindeki Pik Lenin zirvesine tırmandım. Türkiye’de de Ağrı’ya tırmanmak istiyorum. Kaymayı ve bahçe işleriyle uğraşmayı da severim.
Macaristan’da bir üzüm bağınız var zaten...
Aslında Macaristan’daki üzüm bağı, benim emekli olduktan sonra daha yoğun olarak ilgileneceğim bir proje. Macaristan’da çalışırken ailemle bir gezi sırasında gördüğümüz bu bağı çok beğendik. Böyle bir yerde yaşamak veya tatil yapmak hepimiz için çok keyifliydi. Hem belki de ailem ve sevdiklerim için şarap bile üretebilirim.
Kamyon projesiyle gelen dünya rekoru
Kamyon kullanmayı da seviyorsunuz ve bildiğim kadarıyla bu alanda öncülük ettiğiniz bir projeyle dünya rekoru kırıldı...
Kamyon kullanmak en büyük hobilerimden biri. Senede en az bir kere kendime zaman ayırıp kamyon kullanırım. Volvo’da çalışan arkadaşımla kamyonlar hakkında konuşurken, aniden şöyle bir fikir aklımıza geldi: Dünya rekoru kırmak için bir Volvo kamyon yapacaktık.
İsveç’te hurdadan bir Volvo NH bulduk ve sonra yaptığımız iyileştirme çalışmalarına İsveç Volvo Kamyon Merkezi ve tüm Volvo iş kolları destek verdi.
Volvo’nun çoğunlukla orijinal parçaları kullanılarak yapılmış kırmızı Volvo NH’le yeni bir dünya rekoru kırdık: Kalkıştan sonra bir kilometre içerisinde ulaşılan ortalama hız 158,8 km/h ve son hız 240 km/h olarak gerçekleşti. Bu kamyon Volvo’daki ve ulaşım endüstrisindeki yeni kamyon mekanikçilerini ve şoförlerini etkilemek için kullanılacak.