Prof. Dr. Mahmut Özer

Prof. Dr. Mahmut Özer

mahmutozer2002@yahoo.com

Tüm Yazıları

‘Yapay Zekânın Sanata Etkisi’ başlıklı önceki yazımızda yapay zekânın sanat alanında içerik üretimine katkısını ele almış ve sanatçıların telif hakları, üretilen içeriklerdeki kısıtlılıklar ve yanlılıklar gibi etkilerini yapılan güncel tartışmalar bağlamında değerlendirmiştim. Yazının sonunda ‘sanatçının deneyim sorunu’ nu tartışmaya açmıştım. Bu bağlamda sanatçının bir insan olarak deneyimlerinin ürünlerine yansıdığını, dolayısıyla ürünlerin sanatçının kişisel hikâyesini yansıttığını vurgulayarak sanatçı ve ürünleri arasındaki öğretici ve geliştirici deneyim temelli güçlü ilişkiye vurguda bulunmuştum. ‘Yapay zekânın bu sürece dâhil olması ile bu ilişki nasıl değişecek?’ sorusunun cevabını aramaya bu yazıda da devam edeceğim.

Haberin Devamı

Her ürün sanatçının karmaşık ve zorlu deneyimlerine karşılık gelmektedir. Bu zorlu deneyimler sanatçıları farklı bir evreye taşımakta, dolayısıyla, ürünler bir sanatçının oluş hikâyesine tanıklık etmektedir. Yapay zekâ bu duygularla üretilen ürünlere benzer ürünleri yeniden üretebilse de arka plandaki duygularla bağı kopartmakta veya sanatçıyı o evrede dondurmaktadır. Bu bağlamda Joe Attard, Picasso’nun bir dönemine karşılık gelen eserlerle yapay zekâ ilişkisini örnek göstermektedir (https://marxist.com/the-death-of-the-artist-a-marxist-perspective-on-ai-generated-art.htm, 3 Mart 2023):

Örneğin, Pablo Picasso’nun “mavi dönemi” – renk paletinin ve konu seçiminin belirgin bir şekilde karanlık ve kasvetli hale geldiği dönem – kısmen, 1901’de arkadaşı Carles Casagemas’ın intiharından ilham almıştır. Bir yapay zekâ, Picasso’nun sanatını yalnızca şekillerin, renklerin ve belirlenmiş değerlerin bir düzenlemesi olarak algılar. Bu eserlerin görünümünü taklit edebilir, ancak onları ilham eden duyguları kavrayamaz. Bir yapay zekâdan “üzgün” bir görüntü yapmasını isteyebilirsiniz; karanlık renklerde ağlayan insan resimleri üretebilir, ancak üzüntünün içeriğini anlayamaz, çünkü ne üzgün olmuş ne de mutlu olmuştur; herhangi bir başka duyguyu da deneyimlememiştir.

Haberin Devamı

Yapay zekâ teknolojilerinin üretim süreçlerine dâhil edilmesiyle bu boyut yara almaktadır. Ürün üretilme sürecinde insan öğretici ve geliştirici bir deneyim yaşamamaktadır. İnsan onu komutlarıyla yönlendiren bir konuma indirgenmektedir. Bir başka deyişle, insanın yapay zekâ ile ilişkisi teknik bir boyutta kalmakta ve sonuçta ortaya çıka(rtıla)n ürüne yabancılaşmaktadır.  Sanatçının çevresiyle, ilişkileriyle ve içe dönük duygu durumlarıyla deneyimlediği evreler sekteye uğramaktadır. Dahası, sanatın topluma faydaları da deforme olmaktadır.

Sanatçının komutuyla yapay zekânın ürettiği ürün sanatçıya ne katmaktadır? Dahası, bu eserlerle karşılaşanlar kimin eseriyle karşılaşmışlardır ve eserlerle nasıl bir ilişki kuracaklardır? Ürün üzerinden sanatçıya mı dönecekler yoksa yapay zekâya mı? Sanatçıya döneceklerse ürün, sanatçının ‘neyine’ tekabül etmektedir? Yapay zekâya döneceklerse nasıl bir anlam yüklenecek esere?

Yakın zamanda yapılan bir araştırmada elde edilen bulgular, insanların tamamen yapay zekâ tarafından üretilen sanat eserlerine karşı insan sanatçının eserlerini daha değerli bulduklarını göstermektedir (Bias against AI art can enhance perceptions of human creativity, Scientific Reports, 2023). Çalışma ayrıca insan sanatçı ve yapay zekânın ortaklaşa ürettiği sanat eserini de sadece yapay zekâ tarafından üretilen ürüne göre daha değerli, ancak sadece insan sanatçının eserine göre daha değersiz bulduklarına işaret etmektedir. Kısaca, insanlar ürünün yapay zekâ tarafından yapıldığını bildiklerinde ürüne yönelik değer algıları düşmektedir.

Haberin Devamı

Üretken yapay zekâ geliştikçe bu uygulamaların yetenekleri farklı bir noktaya gelecek, bu durumda literatürde ifade edildiği gibi yapay zekâ kendi başına bir sanatçı mı olacaktır? Aslında bu tartışma bilimsel makalelerin üretilmesinde bu uygulamaların ‘yazar olarak yapay zekâ’ ya yer verilip verilemeyeceği tartışmalarını hatırlatmaktadır. Yapay zekânın ortak yazar olarak yer verildiği makalelerin ortaya çıkmasıyla bilimsel dergiler yapay zekânın katkısına nasıl yer verilmesi gerektiği ile politikalarını gözden geçirme gereği duymuşlardır. Örneğin, en saygın dergilerden Science dergisi, bırakın yazar olarak değerlendirilmesini, ChatGPT tarafından oluşturulan bir metnin dahi makalede kullanılamayacağını çok açık bir şekilde belirtmiştir. Ancak, daha sonra çoğu dergi daha esnek bir politika geliştirerek yapay zekânın yazar olamayacağını, ancak katkılarının makalede açık bir şekilde belirtilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Benzer tartışmalar sanat alanında da tekrarlanmaktadır. Örneğin 2022 yılında, ABD Telif Hakkı Ofisi, yapay zekâ tarafından üretilen eserlerin telif hakkı korumasına uygun olmadığını belirten bir karar almıştır. Stephen Thaler'ın "A Recent Entrance to Paradise" adlı yapay zekâ tarafından oluşturulan eseri için yaptığı telif hakkı başvurusunun reddedilmesi, üretilen eserde insan unsuru olmadıkça tescil talebinin de olamayacağına işaret etmektedir. Yapay zekâ tıpkı bilimsel makalelerde yazar olamayacağı gibi sanat eserlerinde de sanatçı olarak değerlendirilmeyecektir. Aslında bu karar, sanatçının eseriyle ilişkisinde yabancılaşmaya vurguda bulunmaktadır. Yabancılaştığında ortaya çıkan eser, artık sanatçının eseri değildir ve dolayısıyla tescil kapsamında da değildir.

Her ne kadar insanlar yapay zekâ tarafından üretilen ürünlere yönelik değer algısını düşük tutsalar da uzun vadede yapay zekânın üretim kapasitesi ve gelişim hızı düşünüldüğünde daha az değerli görünmesine rağmen bu eserlere erişim çok daha kolay ve ucuz olacaktır. Dolayısıyla sanat alanında da otomasyon yolunun güçleneceği görülmektedir. Bu ezici ve ekonomik olarak da yıpratıcı sürece direnebilmek için tek seçenek de insan sanatçılarının yapay zekâ ile birlikte çalışmaları durmaktadır. Ancak, bu seçenekte de sanatçının en önemli özellikleri arasında yer alan tutku ve sabır zamanla azalacaktır.

Diğer taraftan, kapalı kutu olan yapay zekânın katıldığı süreçte insanın yerini aldığı için insan sanatçı bir yabancı olarak kalacak ve ürünün o kısmına yabancılaşacaktır. Kısaca, insan sanatçılar uzun vadede zorlu deneyimlerle öğrendikleri ve kendilerini geliştirebildikleri süreçlerden uzaklaşacak, eser ve sanatçı arasındaki geliştirici karmaşık ilişki yozlaşacak, çeşitlilik ve derinlik azalacak ve nihayetinde toplumlar insan olarak sanatçının katacağı değerlerden yoksun kalacaktır. Özellikle yapay zekânın bu ortaklaşa üretimle üretilen yeni ürünleri öğrenme setinde kullandıkça yeni ürünlerdeki yapay zekâ çevrimi çok daha güçlenirken insana ait gerçek veri giderek azalacak ve yabancılaşma da çok daha derinleşecektir.