25.03.2023 - 11:36 | Son Güncellenme:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, boşanma davalarındaki kusur incelemesi yönünden emsal bir karara imza attı.
İçtihat Bülteni'nden edinilen bilgiye göre, davacı - karşı davalı A.K.nın vekili dava dilekçesinde; “tarafların görücü usulü ile evlendiklerini, ortak iki çocuklarının bulunduğunu, eşlerin davalının ailesine ait iki katlı müstakil evin üst katında ikamet ettiklerini, davalı M.K.'nın evliliğin başından beri aşırı kıskanç davranışlar sergilediğini, fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını, hakaret ve küfür ettiğini, ailesi ile görüşmesine müsaade etmediğini bildirdi.
Davacı davalı dilekçesinin devamında şunları kaydetti: "Davalıya şizofreni ön tanısı konulmuştur. Hastalığının da etkisiyle eşinin kendisini aldattığı düşüncesine kapılmakta, bu düşünce nedeniyle davacıya yönelik kötü davranışlarını arttırmaktadır.Bunun üzerine kadın yaşadıklarına daha fazla dayanamayarak çocuklarını dahi yanına alamadan ortak konutu terk etmek zorunda kalmıştır. Tarafların boşanmasını talep etmekle birlikte, velâyetlerin anneye verilmesine, ortak çocuklardan S.K. yararına aylık 500 TL, H.K. yararına 300 TL tedbir-iştirak, anne A.K. yararına 1.500 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 30 bin TL maddi, 30 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini istiyoruz”
Baba M.K.'nın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; “tüm iddiaları inkârla, eşlerin akraba olduklarını, çocukluktan beri birbirlerini tanıdıklarını, davalının eşine hiçbir zaman karışmadığını, herhangi bir saygısızlıkta bulunmadığını, davacının istediği gibi yaşadığını, müvekkilinin karıncayı bile incitmeyen bir kişi olduğunu, davacının iddialarının hayal ürünü olduğunu, psikolojik şiddet gören tarafın müvekkili olduğunu, bu nedenle şizofreni değil psikolojik tedavi gördüğünü, anne A.K.'nın birlik görevlerini yerine getirmediğini, çocukları ile ilgilenmediğini, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını ifade ederek, "İki yıldır eşi ile birlikte yatmamaktadır. Bunun yerine çocukların odasında kalmakta ve odada bulunan bilgisayar başında vaktini geçirmektedir." ifadelerini kullandı. Babanın avukatı, asıl davanın reddine, karşı davalarının kabulü ile tarafların boşanmalarına, çocukların velâyetlerinin babaya verilmesine ayrıca baba M.K. yararına 50 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etti.
KADIN EŞ AĞIR ERKEK EŞ AZ KUSURLU SAYILDI
Mahkeme, “tarafların 07.02.1999 tarihinde evlendiklerini, ortak iki çocuklarının bulunduğu, kadın eşe ait olduğu belirlenen telefon hattına ait HTS dökümlerine göre davacının farklı numaralarla hayatın olağan akışına aykırı şekilde görüştüğü ve SMS gönderdiği, eşini ve çocuklarını ihmâl ettiği, ortak çocukların ifadesine göre annelerini evdeki bilgisayardan görüntülü konuşurken gördükleri, bunun üzerine şüphelenerek annelerini takip ettikleri, bilgisayarda gördükleri erkekle annelerini uygunsuz hâlde yakaladıkları, davacının gerçekleştirdiği uzun süreli yürüyüşler nedeniyle eşler arasında tartışma çıktığı ve birbirlerine karşılıklı olarak hakaret ettikleri, bunun üzerine erkeğin eşini darp ettiği, hâl böyle olunca boşanmaya sebep olan olaylarda sadakatsiz davranan; eşini ve çocuklarını ihmâl eden ve eşine hakaret eden kadının ağır, eşine fiziksel şiddet uygulayan ve hakaret eden erkeğin ise az kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulüne, tarafların boşanmalarına, velâyetlerin babaya verilmesine, davalı-karşı davacı erkek eş yararına 7 bin 500 TL manevi tazminat ödenmesine” karar verdi. Kadın eş, yasal süresi içinde kararı temyiz etti.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ: "HER İKİ EŞ DE ORTAK KUSURLUDUR"
Temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, “Mahkemece, evlilik birliğinin sarsılmasında davacı-karşı davalı kadının ağır kusurlu olduğu kabul edilerek, tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden tarafların mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında davalı-karşı davacı erkeğin eşine birden fazla kez fiziksel şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden davacı-karşı davalı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü ve bu yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı-karşı davacı erkek lehine manevi tazminata (TMK m.174/2) hükmedilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde bozma kararı verdi. Mahkemenin kararında direnmesi üzerine, kadın eş, yasal süresi içinde kararı temyiz etti.
Direnme kararını görüşen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, “tanık beyanlarının yanında dosyada mevcut kadın eş A.K.'nın kullanmakta olduğu hatta ait HTS kayıtlarına göre A.K.'nın farklı numaralarla ve özellikle M.E.isimli şahsa ait olan telefon ile hayatın olağan akışına aykırı şekilde görüşmeler gerçekleştirdiği, karşılıklı mesajlaşmaların olduğu dikkate alındığında evlilik birliği içerisinde sadakat yükümlülüğünü ihlâl eden ve yaşanan olaylardan sonra çocuklarını da bırakarak evden ayrılan kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir.” şeklinde karar vererek kadın eşin fiziksel şiddete maruz kalmasına rağmen olay açısından daha kusurlu olduğu yönünde görüş bildirdi.