Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - Binlerce yıllık çivi yazılı tabletler, medeniyet tarihine ışık tutuyor. Türkiye'de başta Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi olmak üzere, İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Çorum Müzesi'nde bulunan çivi yazlı tabletlerle ilgili hayata geçirilen bir proje heyecan yarattı. Dünyadaki yarım milyonu aşkın çivi yazılı tabletin 120 bine yakını Türkiye'de yer alıyor. Bu zamana kadar yapılan kazılarda da yaklaşık 35 bin Hititçe tablet ortaya çıkarıldı. Şimdi ise Anadolu’nun zengin kültürünün birer parçası olan tabletlerin yapay zekâ tarafından okunacak olması hem Türkiye'de hem de yurt dışında ilgiyle takip ediliyor.
BİNLERCE YILLIK ÇİVİ YAZILI TABLETLER ÇÖZÜLÜYOR
Proje, yapay zekâ ile günümüzden binlerce yıl önce yaşamış medeniyetlerin tarihine ışık tutarken aynı zamanda geleceği de aydınlatmış oluyor. Bilimi Destekleme ve Geliştirme Derneği tarafından hazırlanan, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından da desteklenen bu çalışmada aslında amaç, araştırmacılara olan ihtiyacı azaltmaktan ziyade onlara pek çok anlamda kolaylık sağlamak. Bunun yanında tabletlerdeki kırıkların birleştirilmesi, tamamlanamayan parçaların tespiti ve birleştirme noktalarının belirlenmesi de sağlanacak. Yurt dışında farklı eskiçağ dilleri üzerinde de denenen bu yöntem yüzde 90 başarıya ulaştı. Peki yapay zekâ bu tabletleri nasıl okuyor?
Yapay zekâ araştırmaları temel olarak zekânın öğrenme, akıl yürütme, problem çözme, algılama ve dil kullanma gibi bileşenlerine odaklanıyor. Ankara Üniversitesi Hititoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Anadolu Medeniyetleri Müzesindeki Çivi Yazılı Tabletlerin 3 Boyutlu Olarak Taranması ve Boğazköy Tabletlerinin Yapay Zekâ Tarafından Okunması Projesi, Bilimsel Danışmanı Doç. Dr. Özlem Sir Gavaz, akıllı bilgisayara Hititçe çivi yazılı işaretler ve dilin gramer özelliklerinin öğretileceğini, böylelikle de bu tabletlerin hızlıca okunabileceğinin bilgisini verdi. Bu öğrenme sürecinde yapay zekânın Hitit dilini görüntü işleme teknolojisiyle kendisine öğretilen algoritmalar sayesinde çözümleyeceğini dile getiren Doç. Dr. Özlem Sir Gavaz, proje kapsamında işleme alınan metinlerin okunmasının, daha hızlı ve sistematik bir yöntemle sağlanacağının altını çizdi.
DİNİ METİNLERDEN FALLARA HER DETAY VAR
Çorum/Boğazkale çivi yazılı arşivinde Hitit dili dışında toplam 8 dilin geçtiğini söyleyen Doç. Dr. Özlem Sir Gavaz, Hitit çivi yazılı tabletlerin de yalnızca başkent Boğazkale’deki arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılmadığını, aynı zamanda başta Ortaköy / Şapinuwa olmak üzere, Anadolu’nun farklı bölgelerinde ve Türkiye dışında da Hititçe çivi yazılı tabletlerin arkeolojik kazılarda ele geçirildiğinin bilgisini verdi.
Tabletlerin içinde dini metinler, tarihi metinler, otobiyografiler, yıllıklar, uluslararası yazışmalar, savaş ve diplomasi içerikli metinler, kanunlar, bayram törenleri, fal ve büyü metinleri, tıp metinleri, rüya metinleri, doğum ve ölüm ritüelleri, kült envanter metinleri, çeşitli görevlilere ilişkin talimatnameler, yapı ritüelleri, arazi bağış belgeleri gibi çok çeşitli konularda tabletlerin bulunduğuna değinen Doç. Dr. Özlem Sir Gavaz, “Hititlerin devlet arşivi gösteriyor ki Eski Anadolu tarihinin şekillenmesinde, Anadolu kültürünün ve kimliğinin oluşmasında Hititlerin payı büyük” dedi.
'BULUNAN HER ŞEHİR BOŞ KALAN YERİ DOLDURUYOR'
Hititlerden günümüze ulaşan her tabletin, kendileri için son derece önemli ve heyecan verici olduğunu dile getiren Doç. Dr. Özlem Sir Gavaz, “Bir tablette geçen yeni bir şehir ismi, Hititlerin tarihi coğrafyasına ışık tuttuğu gibi o dönem haritasında boş kalan yeri dolduruyor. Yeni bir şahıs ya da tanrı ismi, bir bilinmezi ortaya çıkarıyor” sözleriyle her bir tabletin yapbozun parçalarından birini tamamladığına dikkat çekiyor.
'ÖPME AYİNİ' YAPIYORLARDI
Dr. Öğr. Üyesi Gülgüney Masalcı Şahin ile birlikte okuyup tanıttıkları bir tablette geçen özel bir seremoninin kendilerini çok heyecanlandırdığını söyleyen Gavaz, bazı bayramlarda da gerçekleşen 'öpme ayini' ile ilgili, “Öpülen nesneler genelde asalar, mızrak ve kurbanlık et olarak kaydedilmiş. Öpülen nesne kime ait ise o kişiye mutlak surette bir tabilik ve ona koşulsuz itaat söz konusu olmalı. Aynı zamanda kral ve kraliçenin ekmek öptüklerine dair bir kayda da rastladık. Bu eylem tanrılara şükrün bir ifadesi olmalı. Ayrıca kutsal olan bir nesnenin öpülmesi, bir ant içme/yemin törenine işaret ediyor. Muhtemelen kral ve kraliçe ekmeği öperek, ülkelerine bağlılıklarını ve krallık mevkiine sadakati yemin altına aldıklarını gösteriyor. Bu ekmek öpme uygulaması ve 'Ekmek çarpsın' yemini, günümüz Anadolu’da hâlâ devam eden halk inanışları arasında" detayını paylaştı.